Türkiye 15 Temmuz ve sonrasında ağır saldırılarla karşı karşıya kaldı. Saldırılar yaşanmaya da devam ediyor. 

Bir yandan PKK ve uzantıları, diğer yandan DAEŞ Türkiye'deki saldırılarını 15 Temmuz'dan sonra artışmış durumda. Bu durum açıkça gösteriyor ki; FETÖ'nün darbe girişiminin başarısız olması, bütün terör örgütlerinin de tetiklenmesiyle Türkiye'deki güvenli ortamı ve istikrara kast etmek isteyenlerin düğmeye bastığını gösteriyor. FETÖ de dahil Türkiye'ye kast eden bütün terör örgütlerinin aynı üst akılla yönetildikleri, 15 Temmuz sonrası yaşanan saldırılarla daha iyi bir şekilde anlaşılmış durumdadır.

Türkiye'ye her defasında en “büyük müttefiklerimizden biri” hikayeleriyle siyasi söylemler söyleyen ABD – İsrail ve Avrupa, Türkiye'yi çevreleyen tüm bu terör odaklarını beslediklerini artık Türkiye'de 7'den 70'e herkes görmüştür. 

Tüm bu siyasi figürler düşünüldüğünde, ortak amaca hizmet ettikleri ortadadır. Nedir bu ortak amaç?

İsrail'in Nil Nehri'nden Fırat Nehri'ne kadar olan kısmı, “Vadedilmiş toprak” olarak gördükleri Arz-ı Mev-ud inancına hakim olmaları, bu doğrultuda Büyük Ortadoğu Projesi'ni planladıklarını biliyoruz. 

İsrail'in dünya yüzeyinde yaptıkları tüm faaliyetlerin, gayelerin Büyük Ortadoğu Projesi olduğu, bu konuda Siyonistlerin faşistçe bir düşünceye hakim olmaları tüm dünyaya aslında büyük bir tehdit olduklarını gösteriyor. İsrail'in 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Filistin bölgesine toprak satın alma yoluyla kurulmalarının tek amacı da buydu. İsrail'in bu planını uygulayıcısı olarak da sürekli ABD ön plana çıktı. Dünyada İsrail plan kurucu, uygulayıcı olarak da ABD bugünlere geldi.

Tabi burada Haçlı zihniyeti yani Avrupa'yı da unutmamak gerek. Avrupa da, Osmanlı Devleti'nin 3 kıtaya hakim olduğu dönemlerden olacak ki, Türk milletinin bölgede güçlenmesini asla istemedi. Çünkü güçlü bir Türk milletinin neler yapacağını çok iyi biliyordu. Bu nedenle, Türkiye'yi 1. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan Kurtuluş Savaşı'nda mağlup edemeyen Avrupa, İsrail oyunlarına ortak olmaya başladı. Düşmanlar farklı olsa da hepsinin tek ortak amacı Türk milletini yıkmak, Türk milletine göz açtırmamak, dolayısı ile İslam'a karşı gelmekti. Tam bu nokta Hak – Batıl mücadelesinin varlığını en iyi gösteren durumlar oldu. 

Şimdi tüm bunlar ışığında, İslam'ın son kalesi olan Türk milletinin, neden bu denli ağır saldırılara maruz kaldığı daha iyi anlaşılacaktır. Türk milletiyle karşı karşıya gelmekten korkan dünya güçleri, sürekli farklı piyonlar öne sürerek Türkiye'ye saldırmaya kalkışmışlar, bu doğrultuda sürekli yeni terör örgütleri oluşturmaktan da geri durmamışlardır. İçeride ve dışarıda bir çok hain terör örgütüyle mücadele eden ülkemizin, zor dönemden geçtiğini biliyoruz. Ancak inancımız gereği umutsuzluk asla söz konusu olmayacaktır. Bundan sonrası için yapılacak mücadele, milli mücadele ruhu ile yapılırsa, Milli Mücadele döneminde nasıl ki dört bir taraftan gelen düşman alt edildiyse, yine alt edilecektir. Bu noktada, dün gündemi değerlendiren Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de işaret ettiği gibi, Yenikapı dayanışması sonuna kadar sürdürülmeli, siyasi ikbal ve kazançlar ikinci plana atılmalıdır. Bu noktada Suriye'nin Cerablus bölgesine gerçekleştirilen operasyon, oradaki terör güçlerinin belini kırma, Türkiye'ye gelebilecek tehditlerin de önüne geçmek amacıyla oldukça önemlidir. Hatta operasyonlar, daha da genişletilerek, PYD ve DAEŞ unsurlarının kökü kazınana kadar devam etmelidir. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi için hazırlanan düşman, bu projeyi asla rafa kaldırmayacaktır. En azından düşmanla karşılaşılacak arenanın alt yapısını biz oluşturalım, bölgeyi biz planlayalım. Umarım bundan sonraki atılacak adımlar, ülkemiz, milletimiz ve Türk – İslam ülkeleri adına daha hayırlı olur. Sevgi, saygı ve dua ile!