Geçenlerde Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın 'Mesnevi Terapi' adlı kitabını okudum. Hz. Mevlana'nın bu dev eserine bir kez daha hayran oldum. Aslında mesnevi bir yazın türü ve divan edebiyatında pek çok şair tarafından ustaca kullanılarak muhteşem eserler verilmiştir.  Her beyiti kendi arasında kafiyelidir. Yani aa, bb, cc, dd! . Bu şiirlerde konu ve beyit sayısı bakımından sınır olmadığı için Divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Örneğin  Ünlü İran Şairi Firdevsî'nin Şeh-nâme'si yaklaşık 60.000 beyittir.

Fakat mesnevi denince ilk önce akla Hz. Mevlana gelir. Okuduğum kitabında Prof. Dr. Nevzat Tarhan mesneviden aldığı hikayelerde Hz. Mevlana'nın insanlara verdiği ölümsüz mesajların insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerine değinmiş, kendi alanıyla ilgili çok yerinde ölçüler vermiş ve değerlendirmelerde bulunmuş. 

Mevlana'nın mesnevisi hakkında yazılan değerlendirme yazılarından birinde mesnevinin yüce kitabımız Kuran'ı Kerim gibi yani onun metodu üzerine yazıldığı belirtiliyor, o yüzden de her çağda her insanın idrakine hitap etme özelliğine sahip olduğu vurgulanıyordu. Hakikaten görülüyor ki okuyan herkes mesnevide kendine dair bir şeyler bulabiliyor ve kendi alanıyla ilgili yorum getirerek diğer insanların faydasına sunabiliyor. Örneğin bir din adamı onu dini boyutuyla ele alarak iyi- kötü günah-sevap kapsamında değerlendirirken bir psikolog insan davranışı ve hissiyatı penceresinden ele alarak üstadın öğütlerine bilimsel boyut kazandırıyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan kitabının arka kapağına bununla ilgili şu notu düşmüş: 'Bilgi çağını bilgelik çağına dönüştürürken yol göstericimiz Mevlana olacaktır. Çünkü o ruhsal yapımızdaki şifrelere dokunuyor, bizde var olan duyarlılığı harekete geçiriyor.'

İşte kitaptan benim dikkatimi çeken sizlere de ilginç geleceğini düşündüğüm bir örnek:

Din bilgininin yolu bir tımarhaneye düşer. İçeri girip baktığında elleri ve ayakları bağlı bir delinin sevinçle bağırıp çağırdığını, keyiften sarhoş olduğunu görür. Yanına giderek: 'Yahu elin ayağın bağlıyken bu neşe de ne? Tutsaksın görmüyor musun halini?'diye sorar. Deli: 'Elim, ayağım bağlı benim yüreğim bağlı değil. Gönlüm hür olduktan sonra elim, ayağım bağlı olmuş ne çıkar' der. Nevzat Tarhan bundan sonra olaya şöyle bir açıklama getiriyor:' Hikayedeki delinin durumu özgürlük anlayışına farklı yerlerden de bakılabileceğini gösteriyor! 'Mevlana bu örneği verirken insanın asıl özgürlüğünün arzularından, dürtülerinden kurtulmuş olmasına bağlı olduğunu anlatmak istiyor. Duygusal özgürlüğün insanı mutlu etmesi bakımından fiziksel özgürlükten daha önemli olduğunu vurguluyor'. 'Demek ki insan kendi özgürlüğünü dış sebebe değil, iç sebebe bağlamalıdır. Eğer insan özgürlüğünü dışsal sebeplere bağlayıp 'Şu kurallara uyarsam özgürlüğüm kısıtlanır' derse kendini gücü yetmeyen sebeplere hapseder'.

Kitapta buna benzer pek çok örnek mevcut. Nevzat Tarhan mesneviye bambaşka bir yorum getirmiş. İnsan okudukça özünde basit olan meseleleri bazen olduğundan daha karmaşık bir şekilde algılayarak omuzlarına fazladan yük bindirdiğinin farkına varıyor. Günümüz insanına özelliklede her şeyin çabucak tüketildiği çağımızda yavaşlayarak farkındalıklar geliştirmesini, gelecekte değil anda var olması gerektiğini hatırlatıyor.

Bence de bu kitap kitaplığınızda mutlaka bulunması gerekenlerden biri. Şimdiden iyi okumalar ve iyi hafta sonları.