Yeşil Beyaz Konya Dergisi yazarı Avukat Hakkı Öztürk zarara uğratılan kulüpleri ve bundan sorumluluk duymayan kulüp yöneticilerini yazdı… 

Kulüplerin mali yapısının ve harcamalarının gerçek bir denetime kavuşması, transfer politikası hataları yapan, kulübü maddi açıdan zor duruma sokan başkan ve yöneticilere yargı yolunun açılması, şeffaflığın had safhaya getirilmesi ve son olarak kulüplerin gerçek sahipleri olan taraftarlara denetleme ve hukuki başvuru yollarının açık olması sağlanmalıdır”

Yeni ekonomik düzen bütün alanları etkilediği gibi sporu ve spor kuruluşlarını da etki altısına almıştır. Bu etkileşim neticesinde değişen ekonomik sistem ve düzen içerisinde sporda kendisine yer bularak yeniden yapılandırılma yoluna gidilmiştir. Sporlar içerisinde milyonları peşinden sürükleyen tartışmasız en ilgi çekici spor dalı futboldur. Bu bağlamda futbol kulüpleri de bu değişim sürecinden etkilenmiş ve futbol bir eğlence aracı olmaktan çıkarak ticari kar amacı güdülen rant savaşlarının döndüğü bir endüstri haline gelmiştir. 

Futbolun endüstriyel hale gelmesinin başlıca üç nedeni var; birincisi futbolda yayın gelirlerinin devreye girmesiyle beraber kulüplere ciddi gelir olarak yansıması, ikincisi futbolun içerisine bahis sektöründen elde edilen gelir neticesinde kulüplerin etkinliğinin artması, üçüncüsü ise siyaset ve suç ilişkisi arasında sporun arada köprü görevi görmesidir. Bu nedenle kulüp yöneticilerinin mali sorumluluğu ve denetimi çok daha önemli bir husus haline gelmiştir. Öyle ki günümüzde Asya ve Arap ülkelerinin astronomik transfer rakamlarının arkasında ‘kara para aklama’ iddiası birçok taraftarın ve sporseverin bildiği bir konudur. Hatta bu söylentiler arasında ise Türkiye liglerinin küçük Çin ve küçük bir Arap yarımadası olduğu betimlenmesi de futbolumuzda kirli ilişkilerin ve işlerin döndüğüne ilişkin bir karinedir. Pek tabi birçok futbol kulübünün büyük borçlar içerisinde yüzmesi, asırlık tarihi geçmişe sahip olan kulüplerin amatör liglere düşmesi gibi olaylar, söz konusu “kirli ellerin” en büyük kanıtıdır. İlginçtir ki ülkemizde büyük borçlar içerisinde olan futbol kulüplerimizin düştüğü borç batağının sebebi olarak gösterilen şey ise menajerlerdir. Söz konusu kirli paraların döngüsünde pay sahibi olan asli kusurlu menajerler gibi gösterilse de menajerler ile anlaşma sağlayıp iyi yahut kötü niyetine bakılmaksızın kulüp yöneticilerinin sorumluluğunun hukuki olarak düzenlenmemesi futbolumuzu olduğundan daha kötüye götüreceği açıktır. Bu bağlamda futbol camiasının dilinden düşmeyen  “Kulüpler Yasası” ve bu yasa ile beraberinde gelen kulüp yöneticilerinin hukuki durumu hakkında bir yazı kaleme almak istedim.

İlk olarak şunu belirtmekte fayda görüyorum; spor kulüpleri yapısal özellikleri itibariyle dernek şeklinde olan spor kulüpleri ve ticaret şirketi şeklinde olan spor kulüpleri şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Ülkemizde ise kulüpler genel yapı itibariyle Dernekler Kanunu çerçevesinde kurulmakta ve birçok vergiden muaf tutulmaktadırlar. Dernek olarak kurulmanın avantajının sürdürebilmek için kulüplerin şirketleşme yoluna giderken aynı zamanda da dernekler statüsünde faaliyetlerine devam etmeleri gerekmektedir. Spor kulüplerinin çok düşük oranlarda ortağı olduğu şirketler kurulmakta ve spor faaliyetleri bu şirketler üzerinde gözükerek devam etmektedir. Böylelikle kulüpler hem ticari işletme gibi gelir sağlayabilmekte hem de dernekler statüsünden faydalanılarak birçok vergiden muaf tutulmaktadırlar. Ticaret şirketi olan kulüplerin genel tercihi ise Anonim şirketi statüsüdür. Gün geçtikçe dünyada ve Türkiye’de gördüğümüz endüstriyel futbolda taraftar gücü, sportif başarı, gayrimenkul ve altyapı varlığı, kamuoyundaki itibar, ülkesel ve kitlesel ölçekteki hayran potansiyeli gibi nedenler şirketleşme eğilimini artırmaktadır. Genel olarak ise dernek ve Anonim şirket şeklindeki kulüplerde yöneticilerin sorumluluğundan bahsetmek pek mümkün değil. İşte tam burada devreye Kulüpler Yasası giriyor. Kulüpler yasasına ilişkin değerlendirmeleri de medyaya yansıyan kanun taslağından hareketle fazla detaya inmeden söz konusu “rahatsızlık” hissi veren maddeler şunlardır;

  • Söz konusu yasa tasarısında federasyonun yargı makamlarınca kulüp yöneticilerine verilecek bir ay hak mahrumiyeti cezası durumunda kulüp başkanlıklarının ve yöneticilerinin düşecek olması
  • Şike ve teşvik primi suçları gibi suçlardan ceza alan yöneticilerin ömür boyu spordan men yahut kulüp başkanlığının veya yöneticiliğinin yasak edilmesi
  • Kulüplerin yönetim kurulu görev süresince bir önceki yıl gerçekleşen gelir bütçesinin %5’ini aşan miktarda kulüp gelirlerinin ve alacaklarının temlik edilmesi durumunda kulüp başkan ve yöneticilerinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olması 
  • Kulüplerin sponsorlar tarafından doğrudan yapılan transfer harcamaları hariç olmak üzere bir önceki gerçekleşen borçlanma hariç bütçesinin %25’inden fazlasını transfer harcamalarına kullanamaması 
  • Belediyeler ile belediyeye bağlı iktisadi işletmeler spor kulüplerinin profesyonel branşlarına ve sporcularına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktaramaması ve yardımda bulunamaması 
  • Kulüp başkanı ve yöneticisi olabilmek için birçok şartın belirlenmiş olması 
  • “Kulüp Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri kendi dönemlerinde yapılan borçlanmadan dolayı, kulüple birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olması”

Yukarıda bahsi geçen ve son maddede de değindiğimiz hususları kanun tasarısı içerisinde yer alan “rahatsız edici” hükümler olarak değerlendirmek mümkündür. Özellikle mali konulardaki köklü değişiklikler kulüpleri ve yöneticileri ürkütmüş gözüküyor.

Geçmişten günümüze başkan ve yöneticilerin yapmış olduğu hataları şöyle bir hatırlayacak olursak; Gerçek Malatyaspor 2003-2004 sezonunda UEFA Kupası 1.Tur’da İsviçre’nin kült takımlarından Basel’i eleyip, 2005-2006 sezonunda Süper Lig’de mücadele eden bir takım iken mali disiplinin sağlanamaması neticesinden sonra 2017 sezonunu ise 1.Amatör Küme’de tamamladı. Bir diğer örnek ise Orduspor Kulübü’nün başkanı Nedim Türkmen’in 2012 yılında “Hedef 3 yıl içinde UEFA, 5 yıl içinde Süper Lig şampiyonluğu” açıklamasını yaptıktan sonra transfer politikalarındaki afaki mali sorumsuzluklar ve yapılan yanlışlar neticesinde şu an Orduspor Bölgesel Amatör Ligi’nde mücadele ederken Ordu 1.Amatör Ligi’ne düştü. Şimdi ise Orduspor Amatör ligde mücadele ederken Nedim Türkmen isimli Başkan Kadir Has Üniversitesi’nde Spor ve Vergi Hukuku dersi verirken bize de bir ironi dersi verdiği kanaatindeyiz. Keza Kayseri Erciyesspor 2007 yılında Atletico Madrid ile UEFA Kupası 1. Tur mücadelesi veren bir takım iken Ziya Eren isimli kulüp başkanının yanlış yönetimi ve mali konulardaki yetersizliği nedeniyle bugün Kayseri Erciyesspor Bölgesel Amatör Ligi’ne düşmesi yetmezmiş gibi medyaya yansıyan haberlere göre Diyarbekirspor deplasmanında maddi problemler nedeniyle oyuncuların maç saatini otobüste beklediği haberleri sporseverleri üzmüştü. Türk futbolunun en önemli kulüplerinden biri olan şampiyonluk mücadelesi vermiş olan, Samuel Janssen, Tabata, Fatih Tekke, Fenerbahçeli Kemal Aslan, Galatasaraylı Ayhan Akman, Beşiktaşlı İbrahim Toraman, Milli takımımızın mevcut formda forveti Cenk Tosun gibi oyuncuları ile bilinen futbolcu fabrikası Gaziantepspor şu anda altyapı oyuncuları ile TFF 1. Ligi’nden 2.Lig’e düşmüştür. 

Mersin İdman Yurdu futbol kulübü ise Kürşat Tüzmen öncülüğünde TFF 1 Lig’e çıkartıldı. Ali Kahramanlı isimli şahıs 9 sene kulübün başkanlığını yaptı. İkinci Lig’de iken 3 Milyon TL borçlu olarak devraldığı kulübü başkanlığı süresince 4 sene Süper Lig’de oynamasına rağmen 90 Milyon TL gibi bir borcu kulübün sırtına yükleyerek kulüpten ayrıldı. Mersin İdman Yurdu şu an ikinci ligde -18 puanı bulunmakta ve ödeyemediği borçlar yüzünden iki lig birden düşürülerek Bölgesel Amatör Lig’de mücadele edeceği konuşulur hale gelmiştir.  

Emenike’yi Türk Futboluna kazandıran ve bu kazanım neticesinde 9 Milyon Avro gibi bir gelir elde eden Karabükspor Kulübü’nde ise Karabük Demir Çelik fabrikasında çalışan işçilerin aylık ödeneğinden kesilerek kulübe para aktarılmasına rağmen kulüp şu anda tam olarak 190 Milyon TL borçlu durumda ve neredeyse küme düşmesi kesin gözüyle bakılıyor. 

Erkan Zengin, Tarık Çamdal, Aytaç Kara ve Alper Potuk gibi isimleri yüksek meblağlara satarak gelir elde etmesine rağmen Eskişehirspor bugün TFF 1. Lig’de mücadele etmekte ve 200 Milyon TL tutarında bir borcu söz konusudur. Maalesef bu camiada TFF 1. Lig’de küme düşmeme mücadelesi veriyor. 

Konyaspor ise spor aletlerinden tutunda sporcuların tozluğuna kadar hacze uğramış, transfer yasağı getirilmiş ve bu yasak neticesinde rahmetli Muhammed Yürükuslu kardeşimizin de içinde bulunduğu kendi öz evlatları ile sahaya çıkarak mücadele sergilemiş ve bu mücadele neticesinde ise Süper Lig’e damga vurmuş akabinde iki sene üst üste Avrupa Ligi’nde mücadele etmiş ve müzesinde Türkiye Ziraat Kupası ve Süper Kupa bulunduran bir takım da yönetimsel hatalar neticesinde ligde kalma mücadelesi verdiğimiz günlere gelmiştir. 

İnanıyoruz ki söz konusu yasa taslağının Gençlik ve Spor Bakanı’nın açıkladığı üzere 2018 yılında meclisten geçmesi durumunda ehliyet, liyakat ve sorumluluk sahibi yöneticileri ortaya çıkaracağı gibi kulüplerin mali yapıları daha sağlıklı hale getirecek ve bu da beraberinde Türk futbolunun marka değerinin yükselmesini getirecektir. Sonuç olarak gerek Kulüpler Yasası’nın önemli tedbirler getirdiğini kabul etmekle birlikte kulüplerin mali yapısının ve harcamalarının gerçek bir denetime kavuşması, transfer politikası hataları yapan, kulübü maddi açıdan zor duruma sokan başkan ve yöneticilere yargı yolunun açılması, şeffaflığın had safhaya getirilmesi ve son olarak kulüplerin gerçek sahipleri olan taraftarlara denetleme ve hukuki başvuru yollarının açık olması sağlanmalıdır.