Köy Usulü Bir Kalkınma Mı Yoksa Kent Usulü Bir Kalkınma Mı?

 

İkinci Dünya Savaşının ardından ülkelerin tekrardan gelişmesini öngören kalkınma kavramı, günümüze değin farklı kavramları da bünyesine ilave ederek süregelmiş bir olgudur. Bilindik söylev olarak, gelişmiş ülkelerin büyüme kavramı ile gelişmekte olan ülkelerin kalkınma kavramı ile özdeşleştirilmesi, tam olarak kalkınma, gelişme veya büyüme olgularını ayırmada bir sınırlama olmasa bile literatürde bu şekilde bir ayrımın yapılması alışılagelmiş bir durumu ifade eder.

Kalkınma olgusu, topyekûn bir ekonomik, siyasal, hukuksal, sosyal, kültürel ve fiziki yapıların harekete geçirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu yapıların gelişmekte olan ülkelerde emekleme aşamasında olduğu göz önüne alınırsa, neden kalkınma kavramının gelişmekte olan ülkeler için tercih edilen bir olgu olduğu daha iyi anlaşılabilir. Burada yeri gelmişken, kalkınma veya gelişme ve büyüme konuları bir ülke için, farklı bölgeler itibariyle de bir başka anlam ifade edebilir. Şöyle ki, herhangi bir ülkenin bölgeler nazarında gelişme göstergeleri (o yörenin fiziki, coğrafi, sosyal vb alanları için) farklılık sergilediği için bölgelerarası gelişme elbette ki aynı olmayacaktır. Bu durum kalkınmanın ne şekilde gerçekleştirileceği konusu ile ilintili hale dönüşebilir.

Yazının başlığını da o yüzden seçtim. Yukarıdaki bilgileri göz önüne aldığımızda Türkiye özeli için bir takım çıkarımlar ve tespitler yapabiliriz. Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar Türkiye çok farklı kalkınma hamlelerinde bulunmuştur. Bu hamleler kimi zaman devlet ağırlıklı kimi zaman özel sektör ağırlıklı kimi zaman içeride üretimin ağırlık kazandığı kimi zaman da ihracat ağırlıklı bir yapı sergilemiştir. Ancak bütün bu kalkınma hamleleri yapılırken kır ve kent ayrımı tam olarak belirlenmiş değildir.

Cumhuriyetin ilanından bugüne, sektörler itibariyle tarımın ağırlığının azaldığı buna karşın sanayinin belli bir oran etrafında dolaştığı ve hizmetler sektörünün arttığını söyleyebiliriz. Buradan yola çıkarak kent için bir kalkınma hamlesinin sürekli gündemde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 1980'lere gelene kadar tarım sektörünün hakim sektör olması sebebiyle de köy enstitüleri, köydes projeleri, tarımın makineleşme serüvenleri başta olmak üzere daha pek çok köy tipi kalkınmayı anımsatan hamlelerden de söz edebiliriz.

Buraya kadar ki anlattıklarımız şüphesiz ki teşvik, destek ve kamu yatırımlarının çokça konuşulduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere diğer bölgeler için de uygulanması beklenen pek çok ekonomi ağırlıklı kalkınma paketlerinin içeriğinin yazının başlığı dikkate alındığında değerlendirilmesi ile farklı boyutların konuya ilave edilmesi katkısını sağlayabilir.  Bu farklı boyutlar; GSYH büyümesi, kişi başına gelirin orta gelir tuzağı seviyelerinden yukarılara çıkarılması, gelir dağılımının adiliyeti v.b ekonomi göstergelerini içermektedir.

Hasılı, kalkınmanın pek çok alanı bünyesinde barındırması dolayısıyla, nereden başlamalı konusu önemli hale gelmektedir. Köy ve kent nüfusu ve istihdamı, sektörel yönden görünümü, eğitim durumu, becerisi ve üretim faktör yoğunlukları gibi alanların gözden uzak tutulmaması, kalkınmanın ülkemizde kent yönünden mi yoksa kırsal bağlantısı sağlanarak mı başlanmalı sorusunun cevabını teşvik sisteminde görmekle mümkün olabilecektir.

Kalkınma, gelişme eksenlerinin yönü itibariyle ülkemizde tarihi sürecin dahilinde değerlendirilmelidir.

Teşvik sisteminin uygulanması, ülkenin ve bölgelerin farklı boyutlarını ve gelişme eksenini içerecek ölçüde genişletilirse başarı şansı daha yüksek olabilecektir.