Konya Türk Ocağının Cumartesi Konferansları 17 Ekim 1015'te başladı. Konferansın konuğu Roza Kurban idi. Konu: “Süyümbike ve 1552 Kazan Hanlığı Şehitlerini Anma”

Konferansın açılış konuşmasını Konya Türk Ocağı Başkanı Dr. Vedat Erden yaptı. Vedat Erden Türk Ocağının Cumartesi toplantılarının konularını açıkladı: “Aralık'ın ilk haftasında ikincisini yapacağımız bir “Dede Korkud Şöleni” olacak. Bunu geleneksel hale getirmeye çalışacağız. Bir ay boyunca dış politika konuşulacak. Yabancı devletler ve bizim hakkımızdaki düşünceleri, emelleri konuşulacak; Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, Çin'in dünya politikaları, ülkemiz üzerindeki etkileri çağıracağımız uzmanlar tarafından enine boyuna tartışılacak.”

Ülkemizin içinde bulunduğu bunalımlara bigâne kalmayan ve Ankara'daki patlamalara değinen Erden, “Ankara'da patlayan bomba Türkiye'nin kalbinde patlamış bir bombadır. Bu patlamalar Türk Milletinin varlığına, hükümranlığına, birlik ve beraberliğine patlatılan bir bombadır. O meydanda kişinin düşüncesi ne olursa olsun, kanunlar ona miting hakkı tanımışsa her vatandaş bu mitinge katılabilir. Devletin görevi, her türlü provokasyonlara karşı gerekli tedbirleri almak, oradan bulunanların can güvenliğini sağlamaktır.” dedi.

Seçimlerini önemine değinen Vedat Erden; “31 Ekim'de program olmayacak. Ertesi gün için seçim için herkes bir yerlere gidecek ya da gelecek. Onun için hazırlık yapılacak. Bir sonraki gün oy kullanacağız. Bu seçim önemli bir seçimdir. Bu seçim, kimsenin geleceğini ve istikbalin düşüneceği bir seçim değil, Türkiye'nin istiklal seçimidir. Buna göre oy vermek gerekiyor. Birileri 400 milletvekili istiyorum diye son günlerde o kadar şehit verdik ki. Onların istediği bu 400 milletvekilin verirsek şehitlerin engellenir mi bilmem ama ben inanmıyorum. Şehit gelmeyeceğine inanmıyorum. Birilerinin amacın bu ülkeyi bölmek! Sevr sınırları içerisine hapsetmek!  Aradan 100 yıla yakın bir zaman geçti, Sevr'i tekrar önümüze koyuyorlar. O zaman Ermenistan kurdurmak isterlerken şimdi Kürdistan kurdurmak istiyorlar. Milli kimliği erozyona uğratarak öne çıkan gurup kilimleri harekete geçirerek Türkiye'yi parçalamakta kullanıyorlar. Birçok kişi bunun farkında değil ya da gözlerini kulaklarını tıkayarak üç maymunu oynuyorlar. Görmedim bilmedim duymadım diyorlar. Şu anda güneyimizde Suriye'ye müttefik olarak 150 bine yakın Rus askeri var. Güneyimizde bulunan her şeyden vazgeçtik gibi. Cebel'imiz yok artık. Cebel'i çektik aldık. Sınırlarımıza yakın bir yere kendi ellerimizle taşıdık. Buradan öte Türkmenler yaşayamaz artık, dedik. Zaten önüne gelen Türkmenleri vuruyor. Güneyimizde müthiş bir Türk katliamı var. İran, Hazar üzerinden atılacak uzun menzilli Rus füzelere izin veriyor. Bu füzeler kimin için kullanılacak? Bizim hemen güneyimizde bulunan ve bize karakol görevi yapan Türkmenlere karşı kullanılacak. Zaten Orta Doğu'da Türkmen bırakmadılar. Esat Türkmenleri vuruyor, IŞİD Türkmenleri vuruyor, PYD Türkmenleri vuruyor, Amerika Türkmenleri vuruyor, Rusya Türkmenleri vuruyor. Bu bizim için çok korkunç bir şey, orası bizim tampon bölgemizdi. Irak'ta Telafer, Suriye'de Halep, Türkiye'nin güneyindeki Çanakkale cephesidir!” diyerek jandarmamız olan, can sibobumuz olan Türkmen kardeşlerimizi varlık mücadelesinde yanlarında olmamızı istedi.

Konuşmasında sağlık sistemine de değinen Dr. Erden; “Sağlık sistemi 50 yıl gerisine götürüldü. Çünkü Suriye'den kontrolsüzce yapılan girişler, Türkiye'de daha önce ortadan kaldırılan hastalıkları yeniden ortaya çıkardı. Hacettepe'de kızamıktan çocuk öldü. Bizim korkumuz çiçeğin de canlanmasıdır. Eğer çiçek ortaya çıkarsa birçok kör vatandaşlar sokakları doldurabilir. Çünkü bunlar çoktan ortadan kalkmıştı. Sağlık bakanlığı çocuk felcinin ve çocuk ölümleri olabilir diyerek bir güvenlik zafiyetini dile getirdi.” dedi ve eskiden tarihe karışmış hastalıkların tekrar görülmesiyle birlikte duyduğu endişeleri dile getirdi.

Konferansın konuğu Roza Kurban, “Süyümbike Ağıdı”nı dinlettirdikten sonra konuşmasına başladı. Kazan Hanlığının kurulması ve Rus İşgali hakkında bilgi veren Roza Kurban; “ Altınordu Hanlığının zayıflamasından sonra 1435-1436 yılları arasında Uluğ Muhammed Han tarafından kurulan Kazan Hanlığının yüz yıl süren hâkimiyetinde 19 han tahta geçtiğini, bu hanların bir kısmının Rus yanlısı olması hiçbir şekilde hanların birbirleriyle olan iktidar mücadelelerinin Rus işgalini kolaylaştırdığını dile getiren Roza Kurban; “Rus yanlısı hanlar iktidara geldikleri vakit Rusların isteklerini yerine getirmiş, onların valisi gibi davranmışlardır.” dedi.

1460 ile 1552 yılları arasında Rusların Kazan'a 25 defa saldırı yaptığını, ilk büyük saldırının 1487 yılında olduğunu ve Kazan Hanlığının bu saldırıda büyük yara aldığını belirten Roza Kurban, “Bu tarih Kazan Hanlığının yavaş yavaş hâkimiyetini kaybetmeye başladığının sinyallerini vermektedir. Bu savaşın sonunda Rusların istemediği Ali Han tahtan indirilmiş, yerine Muhammed  Emin Han geçmiştir. İlk defa bir miktar Rus askeri de Kazan'da bırakılmıştır. Bundan sonra seçilen hanlar da Rus knezlerinin onayıyla tahta geçmektedir.  Hatta hanların evlilikleri bile Rus knezinin tasdikiyle yapılmaktadır.1533 yılında Kazan Hanı seçilen Can Ali, Nogay Hanı Yusuf'un kızı Süyümbike  ile evlenmek istemiş, knez bu evliliği onaylamıştır. Süyümbike Milli Ruha sahip bir melikedir. Babası Yusuf Han, Kazan hanlarını etkilemek ve Tatarların Rus esareti altına girmesine engel olmak için onu Can Ali  Han'la evlendirmiştir.”

Süyümbike'nin Can Ali  ile anlaşamadığını, kızını hor gören Yusuf Han'ın Kazanlıları Can Ali  Han tarafından kışkırtılarak öldürüldüğünü, dul kalan Süyümbike'nin Kırımdan dönüp Kazan tahtına oturan Can Ali 'nin kardeşi Safa Giray'la evlendirildiğini ifade eden Roza Kurban, “Çok geçmeden Safa Giray'ın tahtan uzaklaştırıldığını, 1546 yılının temmuzunda Kazan'a gelerek 3. kez tahta oturduğunu, ancak 1549 yılının Mart ayında aniden vefat ettiğini, bu tarihten sonra oğlu Ötemiş'in han ilan edildiğini; fakat o küçük olduğu için devlet işlerini annesinin idare ettiğini, 1549 ve 1550 yılları arasında Kazan'ı kuşatan Ruslara karşı kalenin burçlarına çıkarak kahramanca savaşan Süyümbike, 1552'de Rusların son saldırısı sırasında Kazanlıların kaleyi kahramanca savunmalarına rağmen Rus işgaline uğradığını, Süyümbike ve oğlunun Kazan mirzaları tarafından esir olarak Rusya'ya gönderildiğini, Korkunç İvan'ın şehirde taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadığını” söyleyen Roza Kurban, Rusların Türklere karşı ne kadar vahşiyane bir tutum sergilediğini, Kazan Hanlığının daha çok Rus yanlısı han ve mirzaların eliyle yıkıldığını ifade etti.

Roza Kurban sözlerini şöyle tamamladı: “Süyümbike ve 1552 Kazan şehitleri, yan yana yazılan ve anılan kelimelerdir. Zira bu sözcükler birbirini tamamlayan, Rus zulmünün tarihteki kanıtıdır”

2 Ekim 1552 tarihi Kazan Tatarları için kaygı günüdür. Kazan Hanlığının Ruslar tarafından işgal edilmesi, Kazan tatarlarının acımasızca katledilmesi, şehrin yağmalanması, tarihi değerlerin yakılıp yıkılması, aynı zamanda Kazan tatarlarının da esaretinin başlangıç tarihidir. Tarih sayfasına şehitlerin kanı, dul ve yetimlerin gözyaşı ile yazılan bu olay hafızalardan silinmemelidir. Kazan hanlığının çöküşü Çarlık Rusya'sının Türk ülkelerine 333 yıllık yayılma, işgal sürecinin başlaması tarihidir. Kazan tatarları 463 yıldır Rus esareti altında ezilmekte olmalarına rağmen bugün hala bağımsızlık mücadelesini sürdürmektedir. Korkunç İvan'ın kahraman, Deli Petro'nun dahi, Stalin'in büyük siyaset adamı ilan edildiği Rusya'da Türklerin ne hakkı ne hukuku ne de namusunun var olduğunu söyleyen Roza Kurban, “ Ben canı gönülden inanıyorum ki bağımsızlık simgesi Süyümbike'nin torunları Rus esaretine son verecek ve Kazan tatarları bağımsız olacaktır” dedi.

 Biz de Roza Kurbanın sözlerine canı gönülden katılıyoruz ve çıktıkları bu kutlu yolda nifaka düşmeden muvaffakıyetler diliyoruz. Tüm Türk ülkelerinin bağımsızlık yolunda yürümelerini, ilmen, fikren, siyaseten ve iktisaden hür olmalarını temenni ediyoruz.