Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ele başı Fetullah Gülen'den aldıkları talimatla darbe gerçekleştiren hainler bir bir tutuklanıyor, açığa alınıyor, memurluktan atılıyor. 

Bu süreçte suçlu suçsuz tartışmasına girmeden tutuklanmalar, açığa alınmalar, memurluktan atılmalar olması gereken işler...

15 Temmuz'da bu ülkenin başına öyle bir bela açılmak istendik ki başarılı olsalar da Milli Mücadele'den önceki dönemden daha kötü bir duruma düşecektik. 

Mondros, Sevr, yapılanlar karşısında daha hafif kalacaktı. 

Allah korusun, Anadolu'da Türk'ün hakimiyeti sona erecekti. 

İslam'ın sancağının yerini Haçlı-Siyonist İttifakı'nın bez parçaları yer alacaktı. 

Onun için hainlere karşı ivedilikle mücadele edilmesi şart. 

Devlet de bunu yaptı. 

Binlerce isim içinde iftiraya uğrayanlar, suçsuz olanlar olabilir. 

Fakat, şu anda suçlu-suçsuz ayrımı yapacak konumda değiliz. 

Yargılama aşamasında ak koyun-kara koyun ortaya çıkacaktır. 

Yargı sürecini beklemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. 

***

FETÖ soruşturması kapsamında göz altına alınıp bir de itirafçı olanlar var. 

Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ifadelerine göre FETÖ üyelerinden çok sayıda itirafçı çıktı. 

"Siz yararlanamazsınız" diyen FETÖ'cülere rağmen etkin pişmanlıktan yararlanmaya çalışan FETÖ'cüler cezadan kurtulmaya çalışıyor. 

Etkin pişmanlık silahlı terör örgütü üyeliği için de uygulanıyor. 

Dolayısıyla terörist konumundaki FETÖ mensupları devletten af dileme yarışında.

Bu noktaya şu sözlerle dikkat çekiyor Sayın Bozdağ, "Çok ağır bir suç işledi, bu durumda da etkin pişmanlık olduğu zaman mahkemeler alt sınırdan ceza verebilir, bir alt cezayı verebilir. Tamamen mahkemenin takdirindedir. Onun için 'etkin pişmanlık yolunu tercih etmeyin' diyenlere hiç bir tutuklunun itibar etmemesini, etkin pişmanlığın her halükarda lehine sonuç doğuracağını bilmelerini isterim. Kendilerine duyuruyorum, bu kapı kendilerine açık, bundan istifade etsinler. Terörist başı Gülen ve adamlarının tek korkusu, bu etkin pişmanlıktan istifade edenler çoğalırsa bizim kirli yüzümüz daha fazla ortaya çıkar ve daha net herkes tarafından görülür diye endişe ediyorlar. Çözülmekten korkuyorlar. Onların korkularının müdafi olmasınlar, kendilerine ve kendi geleceklerine sahip çıksınlar."

Devlet tabii ki örgüt hakkında daha iyi bilgiye sahip olmak için itirafçılardan yararlanacak ve aldığı bilgilerle örgütü daha çabuk deşifre edecek. 

Ancak itirafçılar hain değil midir? 

Bunlar hain oldukları için gözaltına alınmadı mı, tutuklanmadı mı? 

İtirafçı olmayı kabul ettiklerine göre zaten örgütün içinde önemli isimlerden bunlar. 

Hainliği sergileyip bir de itirafçı olarak suçlarından kurtulmaya çalışan şerefsizleri bırakmak veya az bir ceza ile salmak ne kadar doğru?

Bu hainler ceza alsalar da almasalar da zaten konuşacaklar. Çünkü başka çareleri yok. Kendilerini masum olduklarına inandırmak için her türlü kılığa girecekler. 

Zaten yıllarca bu hainler gizlilik için de devletimizin en önemli noktalarına sızmadılar mı? Takiyeci anlayış içinde Müslüman görünüp arkamızdan hançer saplamaya kalktılar, zihniyeti bozuk, hain köpekler.

Şimdi bu köpekleri itirafçı diye, etkin pişmanlık istedi diye af mı edeceğiz, silah sıktıkları milletin içinde rahatça gezmelerine izin mi vereceğiz?...

12 Eylül'den sonra idamlarla ilgili cuntacıların lideri Org. Kenan Evren, "Asmayıp da besleyelim mi?" sözünü kullanmıştı. Ona göre asılanlar suçluydu, haindi ve idam edilmeleri gerekiyordu. O karanlık dönemde itirafçı olur, devlete bilgi verir diye kimsenin gözüne bakılmadı, kalemler kırıldı, idamlar gerçekleşti...

Derin devletin önemli isimlerinden merhum Abdullah Çatlı, Alman gazeteciyle yaptığı söyleşide aynen şu cümleyi kuruyor: "Kanı ve sütü bozuklarla iş yapılmaz, siyaset konuşulmaz, tartışmaya girilmez.. Kafasına sıkılır, sevaba girilir..."

Şimdi hainlik yapıp sırf itirafçı diye kanı ve sütü bozuk it sürüsünü besleyecek miyiz?

Yaptıkları yanlarına mı kalacak?

Hain her zaman haindir. 

Devlete hainlik yapan her şeye hainlik yapar. Ceza korkusuna bugün pişmanım diye devlete konuşanlar yarın aldıkları bilgilerle başka bir devlete bizi satarlar...

Onun için devletin ve yargının bu noktada hassasiyet göstermesinde yarar vardır. 

Hainler için idam istenirken onları salmak veya cezalarını hafifletmek, Türk Milleti'nin 15 Temmuz'daki mücadelesine saygısızlıktır. Milli iradenin bunu kabul ettiğini kimse beklememelidir. 

Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağı'ın bu hassasiyetin farkında olduğunu düşünüyorum.

Yargı sürecinde konuşan konuşur konuşmayan konuşmaz ama sonuçta karşımızdakiler FETÖ'nün kuduz köpekleridir. 

Kuduz köpeğin sonu da ölümdür!