İnsanlar farklı şekillerde güç arayışı içerisindedir, neredeyse tüm hayatları boyunca bunun için mücadele ederler. Kimisi paranın gücüne kaptırmıştır kendini kimisi önemli mevkilere gelme arzusuyla yanıp tutuşmuştur, kimi şan şöhret peşine düşmüştür, kimisi saygınlık derdindedir , bazıları da bir aziz olma. Hepsinin amacı bir aslında insanlar üzerinde iktidar sahibi olma, hükmetme, başarı, kabul görme. Bazı insanlar, bu hırslar ve arzular söz konusu olduğunda bir adım daha önde giderler. İktidar olma insanlara hükmetmek vazgeçilmez tutkuları olur. Bir kere iktidarı ele geçirdikten sonra toplumların zihnini istedikleri gibi şekillendirip koşullandırırlar. Onlara bu yetkiyi veren de bizleriz yani toplumlar. Sebebi ise kimsenin sorumluluk almak istememesi. Sorumluluk bir yük haline geldiğinde başka birinin almasına izin verirsin, yerine kararlar almasına, seni yönetmesine. Beraberinde bireyselliğini, özgürlüğünü kaybettiğinin farkında bile varmazsın. İşler yolunda gitmediğinde kimse seni suçlayamayacaktır nasılsa, lakin karşılığında ödediğin bedel hiçliğe indirgenmiş bir birey, kaybolmuş bir ruh.
Sorumluluk almaya hevesli insanların ellerindeki mevcut gücün kaynağı diğer insanların koşulsuzca kendilerine bıraktığı hakları. İçi çürümüş insanların elinde bu güç tam bir felakettir. Yıllarca tolere ettiği, bastırdığı doymak bilmez egosunun önü açılmıştır artık. Gücün kölesi insanlar için bu yolda yapılan her şey mubahtır. Din en iyi yardımcılarıdır. Yapılan savaşların, dökülen kanların hesabını vermek zorunda kalmazlar, din sayesinde. Onlar haçlı seferlerine, cihatlara devam edip dururlar kendi dogmalarına inanmayan insanları yok etmeyi sürdürürler. Çünkü onların dogması ilahidir diğer tüm dogmalar şeytanın yaratı mıdır!
İnsanların binlerce yıldır birbirilerini tanrı adına öldürüp duruyorlar. Kimse gözlerinin içine bakarak nedenlerini sormadığı için hala devam etmekte kıyımlar.
Tanrının buyruğu mu insanın bitmek bilmez hırsı mı savaşların nedeni?
Toplumların çıkarları değil korunan yada dinlerin, sadece gücü elinde tutmak isteyenlere hizmet ediyoruz. Onların şekillendirdiği kanunlarla, dayatmalarla bireysel gücümüzün farkında olmadan yaşayıp gidiyoruz. İnsanlar açılıktan ölüyor, savaşlarda ölüyor ve hala nükleer silah yığmaya, marsa insan göndermeye çalışıyoruz.
Paradoks...!!!
İnsanlar tüm hayatı boyunca anneleri babaları tarafından, öğretmenleri tarafından, din adamları tarafından, eğitim sistemleri tarafından hazırlanır. Ve sen sana öğretilen hayatı yaşamaya devam edersin. Senin hayatın değil yaşadığın sana ödünç verilen koşullu bir hayattır. Bu nedenle dünyada sefalet var, açlık var, savaş var. Çünkü hiç kimse kendi hakikatini yaşamıyor, kendi gerçeğinin farkında değil. Sen sadece kendine yerleştirilmiş olan emirlere uyuyorsun. Karbon kopya gibi binlerce yıldır aynı kısır döngünün içinde hayatta kalmaya çalışıyorsun. Oysa hayatta kalmak yaşamak değil, kurtul yanılsamadan. Bu dünya temelde kompleksleri olan ama bunu kamufle etmekte ustalaşmış insanlar tarafından yönetilmektedir, onların kölesi olma, uyan bu gaflet uykusundan. Deve kuşu gibi gömme kafanı kuma kaldır başını bak etrafına gör gerçeği, senin hakikat sandığın hayat koca bir yalan...