Umutla olmasa da acaba diyerek gittiğimiz Sivas deplasmanından da elimiz boş döndük ve son haftalarda yaşadığımız hayal kırıklıklarına bir yenisini eklemiş olduk.
Evimizdeki Gençlerbirliği maçıyla söze başlamak lazım. O maçta 1-0 öndeyken yaşanan ıslıklama olayı spor kamuoyumuzu bile ikiye bölmüş; Bir kesim taraftarı haklı bulup takımımızın oyuna yeterince ağırlığını koymadığını düşünürken diğer kesim de devam eden maçta yaşanan bu protestonun oyuncuları olumsuz etkilediğini ve golü yediğimizi savunuyordu. Sivas maçında gördük ki mevcut durumumuz taraftar baskısıyla felan açıklanabilecek bir durum değil.
Ligin ilk haftalarında daha organize olan, daha çok pozisyona giren, daha çok şut çeken bir takımken bir anda bu düşüşü anlamak gerçekten çok zor. İlk haftalarda çektiğimiz şutlarla istatistiklere girerken son maçlarda kalecilerimizle gündeme gelmeye başladık. Sivas maçındaki performansıyla Serkan’ın haftanın kalecisi seçilmesi de bunun son örneği oldu.

Hal böyleyken ve bu kadar dağınık bir oyunumuz varken gözümüz hep savaşmasını beklediğimiz oyuncularda oluyor. Şimdi Ömer Ali ağırlığını koyacak, Miya birazdan ceza sahasına dalacak, tam Jevtovic'in şut çekeceği yer, Shengelia şimdi çalımını atıp pozisyon yakalayacak diyoruz ama YOK! En çok da üzüldüğümüz yer burası aslında, oyuna ağırlığını koymasını beklediğimiz oyuncuların bu pervasız halleri bizleri kahretmeye devam ediyor.

Burada en büyük sitemim takımın eski oyuncularına olacak. Sizler yıllardır bu formayı terletiyorsunuz, böyle zamanlarda sizlerin saha içinde saha dışında daha çok sorumluluk almanız gerekmiyor mu? Takımda bir arkadaşlık ortamı yoksa bunu siz tesis edebilirsiniz, saha içinde oyuncuları siz ateşleyebilirsiniz, düştüğümüz dakikalarda siz ayağa kalkabilirsiniz.
Sahi size ne oldu böyle? Güvendiğimiz dağlara karlar mı yağdı?

Velhasıl,
O forma kutsaldır, nasip olmaz herkese. Sahadayken kıymetini bilin ki bizlerde güzel anılarla hatırlayalım sizleri. Kalın sağlıcakla.