Örf, adet ve geleneklerimiz, milli kültürümüzün dokusunu oluşturur. Her yörenin kendine özgü adet ve gelenekleri vardır. Bu adetlerden biri de gelin hamamıdır.

1990 yılında Tokat'ta yeğenimin düğününe gitmiştim. Gelinin hamama götürüldüğünü bildiğim halde daha önce hiç böyle bir toplantıda bulunmamıştım. İlk defa bir gelinin hamama götürülüşünü izleme ve olayı yakından tanıma imkânı buldum.

Tokat'ta gelini güzelce süslerler ve bir bohça hazırlanır. İçine gelinin kullanacağı lifi, hamam kesesi, havlusu, sabunu, şampuanı, tarağı, saç tokası, aynası, tülbenti veya başörtüsü, yıkandıktan sonra sürüneceği koku, gülsuyu, kolonya vs kayınvalidesi tarafından özenle işlemeli bir bohçanın içine yerleştirilir. Geline özel olarak hamam da yıkanması için hamam tası alınır. Gelin kızın ablaları ve kardeşleri, arkadaşları gelini süslerler ve hamamda eğlenirler. Hamamda kız evinin evden götürdüğü yiyecekler ve içecekler ikram edilir. Hamam gitmeden önce kız evinde yaprak dolması, batlar, börekler, pideler hazırlanır ve yıkandıktan sonra yemekler yenir, daha sonra kına türküleri eşliğinde gelin ve arkadaşları, varsa görümceleri, amca dayı, teyze ve hala çocukları hep birlikte eğlenirler. Hamamdan çıkarken gelin kızın yıkanmasına yardımcı olan hamam görevlilerine bahşişler verilir. Bu bahşişi kayınvalide ya da onun vekili olan kimse öder.

Eskiden bin bir emekle ve itina ile hazırlanan hamam bohçası ve yiyecek içecekler Tokat'ta da unutulmaya başlamış, bunun yerini hazır pide ve ayran veya kola almıştır. Tokat'ta yaşayan Sevil Akel, yeğeninin gelin hamamına götürülmesini şöyle anlattı: “ Biz gelini hamama götürdüğümüzde dışarıdan pide yaptırdık. İçecek olarak ayran ve kola aldık. İsteyen istediğinden yedi. Evden getirdiğimiz yaprak sarması, bat, tatlı ve börekleri de hep birlikte yedik. Gittiğimiz hamamda havuz yoktu. Gelini göbek taşının etrafında kına türküleri eşliğinde döndürdük ve göbek taşının üzerine çıkarak orada oynadık. Hamamdan çıkarken hamam görevlilerine, gelini yıkanmasına ve keselenmesine yardımcı olan bayanlara bahşişler verdik. Hamamın parasını ve bahşişleri oğlan tarafı ödedi.

Konya'da yaşayan Rukiye Hanım da kızlarını gelin hamamına götürmüş. Bu konuda Rukiye Hanım şunları söyledi: “Hamama götürmek için oğlan evi kız evi birleşir, gelini hamam götürürler. Damat da sağdıcı ve arkadaşlarıyla hamam gider, kendi aralarında eğlenirler, erkeklere yemek götürülmez. Dışarıdan yemek siparişi verilir veya damat lokantaya yemeğe götürür. Hamama götürülürken kıza bindalli giydirirler. Beline gümüş kemer takılır. Kına türküsü eşliğinde gelini havuz kenarında ellerinde mumlarla üç kez döndürürler. Geline hamamın, kınan hayırlı mübarek olsun derler. Akrabalar da özel kıyafetler giyerler, kına gecesine has hamam kıyafetleri giyerler. Gelinin başı döndürülürken beyaz simli eşarp örterler. Genelde simli terlik giyer. İpek gecelik koyarak, terlik, ayna, tarak, makyaj malzemesi, kokusunu, gülsuyu, kokulu sabunlar, mumlar, koyarak simli özel bir bohça hazırlarız. Hamam müziği, Konyalım, Karamanlı türküsü eşliğinde eğlenirler.

Hamamda kız evi orada yemek üzere özel yemekler, içecekler, limonata ve şerbetler götürürler. Sarmalar, börekler hazırlanır, etli ekmek yapılır. Yaprak dolması, biber dolması, tatlılar, çörekler getirirlerdi. Hamamda geline yardımcı olan bayanlara bahşiş verilir. Kapıdan çıkarken gelini salmazlar, ayrıca bir bahşiş alırlar.

Hamamın parasını oğlan evi karşılar, kayınvalide, yada bir vekil karşılar. Gelini hamama götürürken gençler ellerinde def çalarak, türkü söyleyerek götürürler. Erkekler bile def çalardı. Özellikle Arapoğlu Makası'ndan çalgıcılar getirilirdi.”

Hamamdan dönünce kız evi her iki tarafa özel yemek verir.  Akşamı kız başı sürerler. Kız tarafı kendi arasında eğlenir.

Konya kültürünün derlenmesinde korunmasında çok büyük emeği geçmiş olan Sefa Odabaşı  “20. Yüzyılın Başlarında Konya'nın Görünümü” adlı eserinde “Kırk Hamamı”ından bahseder. Gelin evlendikten kırk gün geçtikten sonra gelini kayın validesi hamam götürür. Odabaşı bize şu bilgileri vermektedir: “Gençler, gelin soyunduktan sonra peştemallerini kuşanır, üzerine ipekli futasını tutturur, omuzlarına uçları sırma ile işlenmiş havlusunu atar, başına duvağını takar ve gelin hamamında olduğu gibi fıskiyeli havuzun etrafında toplu olarak üç defa dolaşırlar.

Kırk hamamında bu topluluğa dahil olanların her birine birer çember örtmek adet değildir. Yalnız gelinin hatırası olarak hamamcıya, hamam ustasına, natıra birer çember örtülür. Böylece süslü Yedek Hamamı (Kırk Hamamı) yapmak isteyenlerin mutlaka iki defçi tutmaları gelenektendir.

Bazı aileler böyle kalabalık kırk hamamı yapmak istemezlerse, gelin ve akrabalarının bir kaçını alıp hamam götürürler ve gelini yıkatıp getiriler. Süslü kırk hamamında hamamdan çıkanlara birer yağlı külçe (ay şeklinde börek) ile mevsimine göre elma, portakal veya hıyar dağıtmak adettendi.

Hamamda gelinin kırkını çıkarmak için bir yumurta hamam tasının içine kırılır, el ile iyice çırpılarak gelinin başına kırk tas dökülür. Keza kırk veya daha fazla altın, bulunmadığı taktirde kurnanın içine kırk altın atılır, üzerine su akıtılarak gelinin başından aşağı kırk tas su dökülür. Gelin hamamda bir lohusaya rastlarsa ona sarılır ve öper. Birbirlerine iğne hediye ederler.”

Konya kültürünün korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak Konya'da yaşayıp da eli kalem tutan herkesin görevidir. Eli kalem tutmayanlar bildiklerini anlatarak bu kültüre hizmet etmiş olurlar. Lütfen bildiklerimizi saklamayalım. Konya kültürüne hizmet eden herkese teşekkür ediyor ve Allah onlardan razı olsun diyorum.

Mutlu yarınlar!