Her bir yaşam, iki gözle dünyaya açar masum gönül pencerelerini.. Bu pencerelerin genişliğini ve darlığını hayatındaki diğer insanlar belirler. O masum gözler, ilk karşılarında annelerini görür. O yüzden yeri yadsınamazdır annelerin. Açı belirleyiciler, miniklerimizin bakış açılarını genişleten hayatlarının farklı karelerinde yer alan eğitmenlerdir.Anneden sonra gelir diğer açı belirleyiciler. Birbirinden önemli,değerlerimiz olan sevgili yavrularımızı sevgi ellerinde yetiştirerek gönüllerindeki parlaklıkları yansıtmalıdırlar bu eğitmenler. Bu yetiştiricilerin ayrımlılıkları çeşitlidir aslında. Hayatımızda en çok rol oynayan yetiştirici anneyi ise öğretmen takip eder. Sevgi elleri, çocuklarının hayat pencerelerinin genişletilmesi için çabalarlar.  Sevgiden yoksun bazı açı belirleyiciler de kendilerinde olan salt bilgisizlikten, bilgi eksikliğinden, davranış bozukluklarından kaynaklı, yönlendireceği bu minik hayata zarar da verebilir. Hayatımızda vardır böyle insanlar. Bilgisizlikleriyle birlikte küçüklerin kafalarında çamurlu ayakkabılarıyla gezerek büyütmeye çalışır ellerindeki minik hayatları. 

Her bir eğiticiler iki gözle baktığını sanır çevrelerindeki diğer kişilere. Aslında her bir gözün farklı bir göze yönlendiğini kavrayamıyoruz belki de.Nasıl ki her bir kapıdan içeri girdiğimizde genişler alanımız. Sonra bir kapı daha keşfeder onun içine de gireriz ya!!! Evin içine girildiğinde birkaç kapı daha görülüp o kapılardan da içeri girildiğinde, evin geniş olduğunu anlarız ya. Bazı evlerde ise oturma odasından başka bir odaya da geçiş sağlanabilir ya!!! İşte odalar arasındaki geçiş gibi gözlerinde kapıları vardır ve topluluk içinde diğer gözlerle bağ kurarak keşfetmeye çalışmalıyız. Gözler arasındaki köprü bağı işte burada devreye giriyor.  Sanki ağacın kökü gibi dünya düşüncelerine ulaşır göz damarlarımız. Tıpkı ağacın kökü gibi büyür gider bakış açılarımız. Sevgi ve değişimle donanmıştır artık yüreklerimiz. Sevgi öğrenilebilen davranışlara yansıyan duygulardır. Bu duyguyla içselleşmiş, ne yapacağı önceden bilinebilen bir nesil yerine özgün, bilgili, uyarıcı ve yeni düşüncelerle hayat penceresini genişleten çocuklar yetişsin sevgi ellerinde. Bu sevgi elleri de bilgi ve sevinçle ile donatmalı ki yaşamını, salt bilgisizlikle büyütmemeli bu yeni yetişen hayatları. 

Tutsaklık yerine özgürlük hakim olmalı atmosferlerinde. En önemli öğretim konusu ise yaşam olmalı müfredatlarında. Bu müfredatın ışığında en iyi yöntemlerle işlemeli yaşam süreçlerini.Unutmayalım, göz en çok yanılan bir organdır. Bu yüzden özüne inmeliyiz çocuklarımızın. Yüzeyden kaynaklı oluşan önyargılarla aramızda oluşan köprüye benzeyen bağlarımızı yıpratmayalım. Her bir bireyin zaman zaman hayatlarında olan değişikliklerin bir serüvene yön verdiğine vurgu yapılmalı bu eğitim zamanında. Öğrenmenin büyük bir serüven olduğuna inanılarak “değişim yeteneği” geliştirilmeli minik yavrularımızda. Sağlam ruhların varlığını sürdürebilmek için küçük bedenlerdeki “değişim yetenekleri”nin sevgi ellerinde yapılanması göz ardı edilmesin.Tabii bu öğretim yetisine sahip olabilmek için öncelikle eğitmenler, “değişim yeteneğinizi” sorgulayın ve geliştirin. Değerli okuyucularım, hayali bir köprünün varlığına inandırmalıyız kıymetli çocuklarımızı. Çünkü yaşam sürecinde eğitmenleri arasındaki sevgi, ilgi ve kullanışlı bilgiye nasıl ulaşabileceklerini öğrenmiş olmalı en küçük yaşlarında. Bunun için köprü aracılığıyla diğer ruhlara karşı dilsel ve davranışsal yetilerini bezenerek nasıl kullanılması gerektiğininbilincinde olmalılar. Bu köprülerin varlığını duyumsamayan çocukların iletişim bağları da güçlenemez. İletişim mutlaka iki canlı arasında bir duygu geçişidir çünkü. Ve bu köprülere de zarar vermemeliyiz geçişlerin sağlam olabilmesi için. Köprünün geçişine alışmış bir canlı, köprünün hasar görmesiyle yıkıma uğratabilir kendisini. Köprüyü duyumsamayı öğrendiği sırada tamirini de gerçekleştirebilecek sağlam duygular beslemeli yüreğinde.  İçinizde ve geçiş yaptığınız köprülerde sağlam yolculuklar yapmanız dileğim!!!