Hayat “kısadır” der yaşlılar, gençlerse “niye geçmez şu günler” diye söylenip dururlar. Ben orta yaşlılar tarafındayım, henüz anladım ki gerçekten de kısadır hayat, doyum olmaz yaşamaya. Günler daha da geçerken hüzünlenirsiniz, çocuklarınız da büyür bu arada ve etrafınızda bulunan diğer çocuklar size önce “abi” sonra “amca” demeye başlarlar. Bana ilk kez bir çocuk “amca” dediğinde hiç üstüme alınmamıştım, ya da duymamazlıktan gelmiştim; kim bilir? Belki de kendime hiç yakıştıramamıştım.


       Şu bir gerçek ki insan beyni, vücudu gibi hızlı bir şekilde yaşlanmıyor. Beyniniz, hala, fiziksel bir aktiviteyi yapabilirim havasında ve kendini genç sanmasına rağmen, vücudunuzun kapasitesi ona izin vermiyor. Gençliğinizde uzun mesafe koşardınız, uzun süre yüzerdiniz, uzun süre futbol oynar veya bisiklete binerdiniz; hiç yorulmazdınız. Orta yaşı geçtiğiniz anda vücudunuz yaptığınız aşırı fiziksel aktivitelere karşı tepki vermeye başlıyor ve “yaptığın eylemleri değiştir” veya “seviyesini düşür “ demeye başlıyor. Buna rağmen beyin yaparım, yapabilirim duygusunu bırakmamakta ısrar ediyor.

      Üstte anlattığım, beyin ile vücudun arasındaki bağlantının kopukluğu, aslında, uzun bir müddet sporu bıraktığınız ve tekrar başladığınız anlarda belirgin hale gelir. Artık vücut eskisi gibi değildir. Ben de tam bu anlardayım. Daha önce yaptığım her spor aktivitesini eskisi gibi yaparım zannediyorum; ama ne fayda.

       Benim bu durumuma düşmek istemeyen genç arkadaşlara öğüdüm, sakın ola ki spordan ayrılmayın. Fırsatları değerlendirin, bazı günler kendiniz için bir saat ayırın. Yaşadığımız yer neresi olursa olsun spor yapmak için ideal bir ortam oluşturun.
       Unutmayın insana sadece bilimsel beceri yetmez, sporun sağladığı ruh sağlığı da gereklidir.Vesselam!!