“Harabat ehlini hor görme zakir,

Defineye malik viraneler var.”

Ve seçim kararı alındı. Anayasal seçim hükümeti kuruldu. Türkiye 1 KASIMDA seçime gidiyor.

Yazılı ve görsel basının 1 numaralı gündem maddesi seçim ve sonrası ne olur. AKP tek başına iktidar olur mu, olamaz mı? Olamazsa ne olur?

Hemen bütün televizyonlarda ve özelliklede kartel medyasında, yurt dışı basın; Ağız birliği etmişçesine sonuçlar aynı çıkacak yani koalisyona devam algısı yaratılıyor.

CHP sözcülerine baktığınız zaman üslupları daha bir yumuşak, birbirimizin yüzüne bakacağız gibi zeytin dalı uzatıyorlar.

Bu; Sonucun koalisyon olacağını değil, AKP'nin tek başına iktidarını önlemek için geliştirilmiş üst akılın stratejisidir. CHP sözcüleri böylelikle seçmeni etkilemeye çalışmaktadırlar. Samimiyetlerinden değil!

Ben AKP'nin 7 Haziran seçimlerinden ders çıkardığını sanmıyorum.

12 eylülde yapılacak kongre sonrası bu daha da netleşecek. Listelerin ve özellikle Konya listesinin Başbakanın dışındaki tüm isimlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir. 13 yılda üretemediğiniz bir Veysel Candan, bir Lütfi Yalman bulmalısınız. Daha önce yaptığınız haksızlık ve vefasızlığınızı bu dönem telafi etmelisiniz. En azından Veli Tolu, Ahmet Sorgun, Ali Akmaz gibi isimlerin listenizde yer alması gerekmektedir. İster müracaat etsinler isterse etmesinler. Siz jest yapıp adaylığını sağlamalısınız. Daha öncede yazdım. Veli Tolu genç yaşına rağmen partinin, hafızası ve siyasi savaşçısıdır. Sizin listelerinizin her yerde eleştiri alması, Veli Tolu gibi siyasi mücadele veremeyişinizdendir. Seçmeninizin” biz pısırık milletvekili istemiyoruz” demesi bu sebepledir.

Yaklaşık üç aydır meclis tatilde. Ortalık yangın yeri ama sayın vekillerimiz sayfiyede. Doğrusu ben Konya'da hiçbir vekili sahada görmedim. Hoş sahaya çıkmalarının partiye zararımı olur, yoksa faydası mı orası tartışılır. Yurt genelinde de birkaç millet vekilinin ve eski vekillerin dışındakilerin yazılı ve görsel basında esamisini okumadık.

İşe; Kibir kulelerini yıkıp kuma gömdüğünüz kafanızı, çıkararak başlayabilirsiniz.           

Kibir ve enaniyetinizi bir kenara bırakarak, “bir ağacın iki dalı” olan SAADET PARTİSİ, BBP ve hatta Devlet Bahçeliye rağmen MHP ile iş birliğini mutlaka gerçekleştirmelisiniz. Bir veya iki milletvekili fazla vermenizin size bir zararı olmayacaktır. Yani pazarlıkta veren taraf olun.

Teşkilatınızın başına Milli Görüşü bilen o iklimde yetişmiş teşkilatçı birini getirin. Size, ekranlarda hava atan değil! teşkilatları toparlayan, onları çalıştıran adama ihtiyacınız vardır. Yani sizinle doku uyumu olan biri gerekmektedir.

İller tek tek yeniden gözden geçirilmelidir. Örneğin;7 Haziran seçimlerindeki İzmir teşkilatı hala iş başında ise bu sizin aczi yetinizi göstermektedir. Siz İzmir teşkilatını Sayın Cumhurbaşkanının İzmir'de 14.000 kişiye konuştuğu zaman görevden almalıydınız.

7 Haziran seçimlerinde 1.500.000 kullanılan oylar iptal edilmiş. Bunun 900.000 AK Partinin oyudur. Teşkilatlarınız iyi çalışmış olsaydı bu oylara sahip çıkardınız. İptal edilen oyun yarısını kurtarsaydınız bugün tek başına iktidardaydınız. İstanbul milletvekiliniz Av. Özlem Zengin'in “teşkilatlarımız görevinin hakkını vermiştir” diye suçu seçmene yüklemesini üzüntü ile karşılıyorum.

Sayın vekil yalnızca kapı kapı gezen hanım kardeşlerimizin teşkilat olduğunu zannediyor. Oysa teşkilat denilince; İl Başkanı, yönetim kurulu üyeleri, meclis üyeleri, mahalle temsilcileri, gençlik kolları, eski milletvekilleri, aday adayları Belediye; Eski ve yeni başkanları, sivil toplum kuruluşlarınız, üniversite hocalarınız! Bunların tümünü bir araya getirip görevlendirilmesidir teşkilat çalışması.

Ben Konya'da; İki eski, başarılı ve çalışkan vekille görüştüm. Kimse ne aramış, nede görev vermiş bu mudur teşkilat çalışması?

Yapmanız gereken yeni listeler açıklandıktan sonra listede yer alamayan aday adaylarınızı bir yere bırakmayacaksınız. Onları arazide mutlaka değerlendireceksiniz. Eski millet vekillerinizi özelliklerine göre değerlendirmelisiniz.

Örnek mi istiyorsunuz? Özkan Öksüz; Tavşançalı Kulu ve havalisinin milletvekilidir. Hali vakti yerinde, sizden parada istemez. Verin yanına o bölgenin adayını, O bölgeyi bilen eski Belde Belediye Başkanlarınız ile çalışmaya dahil edin. Abdullah Gencer; Milli Görüşün yetiştirdiği en iyi hatiplerinden. Uzun yıllar Avrupa'da kalmış. Anadili gibi Almanca konuşur. Finansını sağlayın gönderin Avrupa'ya. Yabancı basında aleyhimize çıkan yayınların PKK sempatizanlığının karşısında dikilsin. Onlara Türkiye'de olan biteni çıplak gözle gören biri olarak anlatsın. Enaniyetinizi, kibrinizi, mağruriyetinizi bir kenara bırakın Lütfi Yalman beye rica edin GENÇLİĞİN EĞİTİMİNİ ÜSTLENSİN. ONLARI MGV GENÇLİĞİ İLE ENTERNE ETSİN.

Bu ülkeye borcu olan KOÇ, SABANCI, ECZACIBAŞI gibi hem holdingi olan hem de vakıf marifeti ile üniversitesi olanlar, artık borcunuzu ödeme zamanıdır. Ülkeyi birlik ve beraberliğe götürme zamanıdır. Elinizdeki kaynakları kullanarak Avrupa'daki Türkiye aleyhtarlığının önüne geçin. Gerekirse ticari bağlantılarınızı gözden geçirin. Yani Avrupalının anladığı dilden konuşun. Bunların organize edilmesi de Sayın Cumhurbaşkanım size düşüyor. Çağırın ve bir şeyler yapılması gerektiğini anlatın.

ÜLKEMİZİN ANLI ŞANLI VAKIF ÜNİVERSİTELERİMİZİN ÇOK DİL BİLEN SİYASET BİLİMCİ VE EKONOMİST HOCALARINI gönderin Avrupa'ya. Onların anladığı dille konuşsunlar. Türkiye'de olan biteni anlatsınlar. Siyasi gelişmelerin yanı sıra ekonomik gelişmelerinde Avrupa'yı ilgilendirmesi gerektiğini yazıp çizsinler. Koca Avrupa'nın PKK gibi kıytırık katil bir örgütün peşine takılmasının kendilerine vereceği zararı anlatsınlar. Saygın gazete ve televizyonlarında program ve makale satın alarak Türkiye'nin gelecekte Ortadoğu'nun en büyük ülkesi olacağını anlatsınlar. Afrika'daki, Avrupa sömürgesi olan ülkelerin Türkiye eli ile ne kadar güçlendirilebileceğini göstersinler. Bunların finansını hem üniversite döner sermayesi hem de odaların ve birliklerinin ellerindeki sonsuz kaynaklarından sağlasınlar.

Bugün yapmayacaklarda ne zaman yapacaklar. Ülkede “Milli seferberlik” ilan edilmelidir. Herkes taşın altına elini sokmak zorundadır. Bu ülkeye borcu olan zenginler, borçlarını şimdi ödeme zamanıdır. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek vatan hainliğidir.

7 Haziran seçimlerinde HDP'nin aldığı oy ülkenin birlik ve beraberliğine dökülmüş kezzap suyudur. Kürt ve Türk halkı kimlik siyasetinin gereği olarak bölünmüştür. Yaptığınız yatırımların bölge halkı nezdinde çok önem taşımadığı görülmüştür. Hakkari'ye yaptığınız hava limanı ile Aydın'a yaptığınız havalimanı arasında bir fak yoktur mantığı ile bakılmaktadır. Yani Aydın halkının hakkı ne ise Şırnak halkının hakkını verdiniz demektedirler. Üstelik bunu PKK sayesinde aldık demeye getirmektedirler.

Onun içindir bizim o bölgede izleyeceğimiz politikalar hizmetin yanı sıra demokratik hak ve özgürlükler konusunda olmalıdır.

Bölgenin güvenliğini PKK ve KCK ya bırakılmamalıdır. Devlet vatandaşına seçimden önce, seçimde ve seçimden sonrada hep sahip çıkmalıdır. Mal ve can güvenliğini korumalıdır.

Bölgenin sorunlarını birkaç entelektüelle(AKİL) değil bölgenin hatırı sayılır isimleriyle oturup çözmelidir.

Terörle mücadele; Sonucu nereye uzanırsa uzansın sonuna kadar verilmelidir.

Kobane'de, Rojava'da,Musul'da Kerkük'te, Halep'te bizim ilgi alanımız yerleşim yerlerdir. Atalarımızın mirasıdır. Bölge halkı ile sadece ticari değil ailevi bağlarımız vardır. Biz onlarsız onlar bizsiz olamaz. Biz ve siz yok! Biriz var. 

Konya il başkanı sayın Musa Arat MGV gençliğinden yetişmiş 95 genel seçimlerinde birlikte çalıştığımız kardeşimizdir. Çalışkan ve akıllıdır. Her türlü ön yargıdan ve ego dan uzak birisidir. İnanıyorum ki bu seçimlerde yukarıda zikrettiğim  eski milletvekillerini, eski il başkanlarını, eski Belediye Başkanlarını toparlayacaktır.

Konya'nın seçilmiş Milletvekilleri de egolarını bir kenara bırakıp sayın İl Başkanının etrafında, onun direktifleri doğrultusunda çalışacaklardır. Sayın Bakan Sami Güçlü, Hasan Angı, Muharrem Candan Remzi Çetin, Ahmet Büyükakkaşlar, Mustafa Ünaldı, Cem Zorlu gibi, daha ismini hatırlayamadığım Konya'nın seçkin insanı olmayı, Türkiye'nin 550 kişisinden biri olmayı sadece vekillikleri döneminde hatırlamamalılar. Kuşkusuz hepiniz değerli insanlarsınız. Ama hiç biriniz kendi kariyerinizle bu unvanı almadınız. Size altın tepside Sayın Cumhurbaşkanı sundu. Sizde konjonktür gereği bu unvana sahip oldunuz. Şimdi bu borcunuzu, hem ülkeye hem de Sayın Cumhurbaşkanına ödeme zamanıdır. Üstelik cebinizden büyük paralar harcayarak.

Konya İl Başkanı siyaseten Konya'nın komutanıdır. Yani Genel Başkanın vekilidir. Onun talimatı Genel Başkanın talimatıdır. Milletvekilleri de, Belediye Başkanları da il başkanın koordinasyonunda çalışmalıdır. Siz İl Başkanını bu mesabede görürseniz teşkilatlarınız daha bir şevkle çalışacaktır. Milletvekili listesini Genel Başkana yakın birine havale ederseniz o teşkilatın çalışmasını bekleyebilir misiniz? Elbette ki milletvekili de, Belediye Başkanı da kendi işlerini, bağlı olduğu kurumun yönetmeliği doğrultusunda yürüteceklerdir. Ancak siyasi çalışmalarda İl Başkanı ve teşkilatının direktifleri ve programı çerçevesinde çalışmalılar.

Sizin İl Başkanınız; Belediyelerin, Bakanlıkların kapısından izin alarak giriyor veya giremiyorsa siz buna teşkilat demeye devam edebilir misiniz?

Gençliğiniz; MGV gençliğinin bayrak asmaktan başka işe yaramadığını söylemektedir. Siz bayrakları gençliğe değil de resmi kurumların araçlarına astırırsanız sizinkilerde ünlü kaffeler de, eğlence mekanlarında kız peşinde koşarak milletvekilliği hayali kurar.

 

 Sayın Cumhurbaşkanın dindar gençlik yetiştirmeliyiz dediği gençlik bu değil!

Gençlik için yapmanız gereken;  enaniyetinizi, kibrinizi, mağruriyetinizi bir kenara bırakın Lütfi Yalman beye rica edin gençliğin eğitimini üstlensin. ONLARI MGV GENÇLİĞİ İLE ENTERNE ETSİN.

Üyeleriniz partiye cebinden katkıda bulunmalıdır. Kapınızı; Devlette işe başlama kapısı olarak görmemelidir.

Rahmetli Erbakan hocam teşkilatçı olmanın birinci şartı “cebinizden para vermektir. Cebiniz acıyacak ki paranın ve teşkilatın değerini anlayacaksınız. Verdiğiniz paranın nereye harcandığının hesabını sorabilesiniz ve ona göre çalışmalısınız” derdi.

Bu hareket; “Bayrak asan çocuklar, domatesin yanında peynir de yesinler” diye kefen parasını gönderen annelerimizin duasıyla yükseldi. Bunu en iyi Sayın Cumhurbaşkanımız bilir.

Şimdi siz her şeyi devletten aldığınız yardımlarla, illerde oluşturulmuş yüzdelikler, havuzlarda biriken paralarla, sırtınızı dayadığınız belediyelere yüklerseniz; Teşkilat çalışmasının önemini bilemezsiniz. Sonrada Sayın Özlem Zengin gibi “biz kapı kapı dolaştık ama seçmen vermedi” dersiniz. Seçmenin neden vermediğini şimdi anladınız mı sayın vekil?.

Milletvekilleriniz ve Belediye Başkanlarınız seçildikten sonra, içinden çıktıkları insanlara tepeden bakmaktadırlar. Vefa duygusunu yitirmektedirler. Bendenizde uzun yıllar siyasetin içinde bulunmuş biri olarak seçilmiş siyasilerin nezaketsizliklerine tanık oldum.

Bir gün ikimizin de yakından tanıdığı seçilmiş bir arkadaşımızla yaşadığım tatsız bir hadiseyi konuşuyorduk.

Arkadaşım bir hikaye anlattı bende sizinle paylaşmak istiyorum.

Medreseden iki arkadaş eğitimini tamamladıktan sonra biri mollalığı seçer, diğeri siyasete atılır. Molla olan mütevazi bir hayat sürer. Diğerinin işi olmadığı için bir müddet daha arkadaşının himayesinde kalır. Gün gelir, siyasetle uğraşan arkadaşı vezir olur. Molla olan çok sevinir ve bir gün hayırlı olsuna gider, ama kapılar duvardır. İçeri almazlar. Belki haberi yoktur diye düşünür. Ve döner. Arkadaşı, vezir olanı bir gün çarşıda korumaları ile geçerken görür. Yine yaklaşmak ister ama nafile. Uzaktan bağırır ama sesini duyuramaz. Devir değişir, padişah değişir arkadaşı yine işiz kalmıştır. Gelir molla olanın yanına sığınır. Molla derki “biz arkadaşız olur mu benim lokmam seninkidir” der, paylaşır lokmasını.

Siyasetteki tadını aldığı iktidar gücünü bırakmaz. Bir dönem sonra yine böyle bir görevle vazifelendirilir. Molla yine sevinir ama daha önceki gibi arkadaşına bir türlü ulaşamaz. Bu sefer kırılmıştır. Yine görevden azledilir. Yine mollanın yanına döner. Bir takım mazeretlerle mollanın gönlünü alır.

Tekrar daha büyük görevle vazifelendirilir siyasetçi olan. Riyaset makamı tatlı geldiğinden bir türlü bırakamaz. Molla bu seferde arkadaşını göremez. Hatta yaka paça atılır. Mollanın zoruna gider ve evine döner. Aradan bir zaman geçince arkadaşı yine mollaya sığınmak ister. Ama molla kararlıdır almayacaktır. Can korkusu ile mollaya yalvarır “ne olur beni sakla, neden beni göremediğini anlatayım” der. Molla, çaresiz arkadaşına yine evini açar. Söyle bakalım beni huzuruna niye kabul etmedin?  Arkadaşlığımızın hiç mi hatırı yoktu? Niye bir gün ziyaretime gelmedin? diye sitem eder.

Arkadaşı derki; Bak arkadaş! -Bende riyaset makamına çıkıncaya kadar seni aklımdan çıkartmıyorum. Arkadaşıma çok ayıp ettim, bu sefer o gelmeden ben gideceğim diyorum. Ama.. Molla -eee der. -Eee si şu! Riyaset koltuğuna oturduğum zaman, şeytanda uzun entarisi ile başıma oturuyor. -Şeytanın etek altı aletleri gözümü öyle bir kapatıyor ki hiç kimseyi görmediğim gibi, unutuyorum da! diyor!

Tabi ki bu anlattığım; Hikaye.

Ama dostlarını unutanları, şeytanı başında gezdirenleri vefa duygusunu yitirmiş olanları listelerinizden ayıklamak ta size düşüyor. 7 Haziran seçimlerinden önce yazmıştım “11000” feetten düşeceksiniz diye. Bu sefer 20.000 feetteyiz, düşerseniz toplum ortasından ikiye bölünecek. Ne olursunuz gururu kibiri bir kenara bırakın. Toplumun çimentosu olmayı becerin. Sayın Cumhurbaşkanın bıraktığı mirası tüketmeyin.

ŞİMDİ; SAYIN CUMHURBAŞKANININ 400 MİLLETVEKİLİ DİYE BAŞLATTIĞI MİLLİ SEFERBERLİĞİN NE MANAYA GELDİĞİNİ VE NASIL OLMASI GEREKTİĞİNİ ANLAYABİLDİNİZ Mİ?