Türkiye’deki 70’e yakın üniversite müzesinden biri olan ancak bazı özellikleriyle ön plana çıkan Selçuk Üniversitesi Müzesi, Konyalı bir çift tarafından yolu Avrupa’ya düşmüş eserler bağışlanarak ortaya çıkıyor. İçeriği bakımından Türkiye’de ilk ve tek olan müze hakkında Müze Müdürü Arkeolog Ahmet Pamukçu bilgi verdi. Pamukçu, 2023 yılı ocak ayında hizmet vermeye başlayan müzenin hafta içi 08.00-16.45 saatleri içerisinde ücretsiz olarak ziyaret edilebildiğini ifade etti.
TÜRKİYE’DE İLK VE TEK OLMA ÖZELLİĞİNE SAHİP!
2016 yılında müze olarak tahsis edilen binasında gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra bin 500’e yakın eserle ziyarete açılan Selçuk Üniversitesi Müzesi hakkında konuşan Pamukçu, kompleks yapıda bulunan müze binasının farklı kültürel ve eğitim faaliyetlerine de ev sahipliği yaptığını belirtti. İki adet geçici sergi salonu ve bir konferans salonuyla hizmet veren müzenin kozmopolit yapıdaki eserleriyle farklı bir niteliğe sahip olduğunu aktaran Pamukçu, “Anadolu’nun neolitik çağından günümüze kadarki evreleri kapsayan bölümlerinin yanı sıra Selçuk Üniversitesi Müzesi’ni Türkiye’de ilk ve tek yapan eserler de mevcut. Dünyanın farklı kıtalarına ait eserler barındırıyor olması, müzemizi yalnızca üniversitelerdeki müzelerden değil; ülkemizdeki devlet ve özel müzeler dahil tüm müzelerden ayırıyor.” diye konuştu.
‘FARKLI COĞRAFYA VE MEDENİYETLERDEN ESERLER DE MEVCUT’
Bir çiftin bağışladığı koleksiyon ürünler, bağışçı çiftin isteği üzerine bağımsız bir müze olarak açılan Selçuk Üniversitesi Müzesi’nde sergileniyor. Geçmişteki birçok medeniyetin izlerini taşırken misafirlerini de o döneme götüren müzedeki eserlerle ilgili konuşan Müze Müdürü Pamukçu, “Farklı dönemlere ve medeniyetlere ait aş ve pişmiş topraktan eserler, günlük kullanımda kullanılan eşyalar, mühür ve damgalar, süs eşyaları ve tanrıça figürleri müzemizde mevcut. Anadolu’da çeşitli bölgelere ait eserler, yine Anadolu’da Yunan sanatının görüldüğü arkaik döneme ait eserler yer alıyor. Anadolu dışındaki bölgelerden ise farklı medeniyetlere ait ege adaları ve balkanlarda yer alan eserler, İndus Vadisi eserleri, Çin seramikleri, Güney Amerika kökenli; Christopher Columbus’un Amerika’yı keşfinden önce orada yaşayan yerliler olan Aztek, Maya ve İnka medeniyetlerine ait ve Afrika’ya özgü eserler ise bizi diğer müzelerden ayırıyor.” İfadelerini kullandı.
ORİJİNAL YAĞLI BOYA KÖŞESİ OLDUKÇA FAZLA DİKKAT ÇEKİYOR
Tüm ziyaretçilere ücretsiz olarak hizmet veren müzenin bir rehber eşliğinde kronolojik kurguya uygun olarak gezdirildiğine işaret eden Pamukçu, ziyaretçilerin neolitik çağdan günümüze uzanan bir yolculuğa çıkarıldığını ifade etti. Pamukçu son olarak müze hakkında şunları söyledi: “Hristiyanlık dinini anlatan ve kiliselerde kullanılan duvar süslerinden oluşan bir köşemiz var. Burada da orijinal yağlı boya tablolar bizi karşılıyor. Ardından Anadolu’daki Helenistik çağ, roma cam sanatı eserleri, Selçuklu İslamik döneme ait eserler ve Osmanlı dönemiyle ziyaretimiz sona eriyor. Ayrıca Çatalhöyük’le çağdaş olan, neolitik ve kalkolitik dönemi yansıtan, eserler var, küçük el baltacıkları, pişmiş toprak ve taştan yapılmış topuz başları ve kalkolitik döneme ait vazomuz da var. Görülmeye değer bu eserler için herkesi müzemize bekliyoruz.” Pamukçu, Selçuk Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinin yapmış olduğu kazılarla ilgili ve Konya’daki ören yerleri olan Çatalhöyük, Boncuklu Höyük ve Eflatunpınar Hitit Su Anıtı gibi şehrin önemli tarihi yerleri hakkında da bilgilerin müze girişinde yer aldığını ifade etti.