Peşin peşin söyleyeyim, bu bir spor yazısı değil. Sporla ilişkim her fırsatını bulduğumda yürümekten ve bazı kültür fizik hareketlerini tekrarlamaktan öteye geçmiyor. Takım tutmam, maç seyretmem. Ama spor o kadar gözümüzün içine içine sokulan bir şey ki, spora ilişkin haberleri duymamam ya da okumamam, spor sektöründe olup bitene bigane kalmam mümkün değil.
***
Sporun esası, bazı kurallara göre uygulanan benden hareketleridir. Bu hareketler yapanların kişisel sağlıkları açısından çok yararlı oldukları gibi toplumsal iyiliğe de hizmet edebilirler. Örneğin hızlı bir koşucu ani bir çıkış yaparak patlamasına saniyeler kalmış bir bombanın yakınındaki bir sabiyi kurtarabilir, batan bir tekne düşünün, iyi bir yüzücü sadece kendi canını değil başkalarını da kurtarabilir.
Adalet, müsamaha ve barışçıl rekabet... Toplumsal hayatta özlemini duyduğumuz, daha iyi bir dünya idealimize ulaşmak için içselleştirmeye çalıştığımız bu erdemler, özellikle yarışmalar biçiminde organize edilen sportif faaliyetlerin olmazsa olmazları.
Naif diyebileceğimiz bu haliyle spor fevkalade yararlı ve insani bir şeydir. Ancak neredeyse el attığı her şeyi yozlaştıran bir yanı olan insanoğlu sporu da yozlaştırmaktan, sporu insana yabancılaştırmadan geri kalmamıştır.
***
Bir takıntı haline getirilmedikçe yarışmanın kötü bir şey olmadığını düşünürüm. "Hayırda yarışmak" insanlara manevi açıdan yükselttiği gibi toplumsal iyiliğe de katkıda bulunur. Ancak kazanmanın, birinci olmanın, yenmenin, "en"leşmenin bir tutku haline geldiği yarışmalar insanları adım adım kural dışı hareketlere doğru sevk ederler. Hayırseverlikte bir numara olabilmek için vergi kaçıran, çalışanlarının sigortasını yaptırmayan, iş yerinde gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini aldırmayan iş adamının halini bir düşünsenize... Belki yüzlerce yoksula, darda kalmışa yardım ediyor, ama kendi cebinden ziyade toplumun ve çalışanlarının cebinden alarak! Bu, hayırseverliğin yozlaşması, insanın hayırseverliğe yabancılaşmasıdır.
***
Sporda da mutlak kazanma tutkusu insanları yanlış yollara sürüklüyor. Bir bakıyorsunuz, bir zamanlar gıpta ile izlenen ya da kazandığı başarılarla ülkedeki insanların göğüslerini kabartan bir sporcu bütün bunları aldığı bir takım performans attırıcı ilaçlarla temin etmiş, doping yapmış yani. Sporun özüne, yarışmaların adil şartlar altında yapılması kuralına aykırı olan bu gibi tutumların altındaki motivasyon çoğu zaman maddi kazanç oluyor. Bunun birinci sıradaki nedeni sporun yazımızın başında belirttiğimiz saf halinden uzaklaştırılarak milyon dolarların döndüğü bir sektör haline gelmesi.
Spor sektöründen pay almak isteyenlerin sayısı çok. Sadece sporcu değil, hoca, koç, çalıştırıcı gibi isimlerle anılan kişiler çoğu kez "yıldız" sporculardan bile daha fazla kazanıyor. İlginçtir, "zeki, çevik ve ahlâklı" birçok sporcunun aklına dopingi düşürenler, hatta dopinge zorlayanlar bu kişiler. Sektörün diğer bileşenlerini burada teker teker anmamıza gerek yok, stadyumun önünde simit satandan olimpik havuzun nereye yapılacağına karar veren siyasetçiye kadar binlerce kişinin beklentileri olan bu kişileri okuyucum benden daha iyi biliyordur.
***
Sporun bir de siyasi boyutu var. Bizim kuşağın gençliğim zavallı Rus ve Amerikan sporcularının mücadelelerini izlemekle geçti. Zavallı diyorum bu sporculara, çünkü her ne kadar üstün yetenekleri de olsa, kişisel olarak ülkelerinde çok itibar görüp ayrıcalıklı bir hayat da yaşasalar, devletlerin gözünde onların siyasetlerinin/ideolojilerinin gücünü simgeleyen bir propaganda aletinden başka bir şey değildiler.
Sovyetler dağıldı, Soğuk Savaş bitti, Demir Perde yıkıldı... Sporun siyatte kullanımı bit mi peki? Asla. Efrafınıza dikkatlice bakın, göreceksiniz, herhangi bir "dünya kupası"nı, "dünya şampiyonası"nı izleyen kişiler nasıl da tüm sorunlarını unutup bir "saadet zinciri"nin halkaları haline geliveriyorlar. Basını dikkatlice izleyin, fark edeceksiniz, halkın gözünün dışarıda olup biteni görmemesi için elinde geleni yapan despotlar iş sportif müsabakaların izlenmesi olunca nasıl da bütün engelleri kaldırıveriyorlar.
Sözümüzü 2014 Dünya Futbol Kupası karşılaşmaları başlarken darbeci Mısır Futbol Federasyonu'nun sözcüsü Azmi Megahed'in türlü türlü mağduriyetler yaşayan milyonlara verdiği müjde(!) ile bitirelim:
"Maçlar, Başkan Abdülfettah Sisi'nin Mısır halkına bir hediyesi olarak TV'de yayımlanacaktır"
***
Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)