Eğer her şeyi doğru yaptığınıza inanmanıza rağmen başarısız oluyorsanız, bunun getirdiği yıkım, sıradan başarısızlıklardan daha ağırdır.

Konyaspor için Denizlispor maçı öncesi durum tam da buydu. Geçen sezon ikinci yarıda gelmesi gereken başarının gerçekleşmemesinde ardına saklanılabilecek, düşüneni psikolojik olarak rahatlatacak sebepler vardı.

Lakin doğruya giden yolda mesafe kat etmişken, sezonun ilk 3 maçında alınamayan sonuçlar oldukça yıpratıcı bir psikolojiye sürüklüyordu camiayı. Sonuçlara göre günlük planlamalar yapmayan, kendi doğrularının peşinde ısrarlı yolculuğunu sürdüren takımlarda bile bir süre sonra psikoloji anlık sonuçlara gelip dayanabiliyor.

Belki de zihinsel akışın en dar koridora girdiği yerdi Denizlispor maçı öncesi. Güzel oyun ve alınan haklı galibiyet bir nefes oldu Konyaspor camiasına.

O nedenle baştaki tespit tersine döndü bir başka bakış açısı ile; Her şeyi planlayarak, ince ince dokuyarak elde edilen başarıların mutluluğu, sıradan ve biraz da tesadüfi başarılardan daha yüksek oluyor.

PEKİ NEDEN?

Küçük bir çocukken, zaman zaman kendi tarlamızda çalışmaktan sıkıldığımı hatırlıyorum. Sürekli aynı işi yapmak ve aynı seviyede koşuşturmak rahatsız edici bir sıradanlığa sürüklüyordu insan ruhunu. Fakat bir komşu aile, akrabalarımız bize yardıma geldiğinde veya biz onlara gittiğimizde daha coşkulu hissediyordum kendimi.

Kolektif hareket etmenin sonuçlara olumlu yansımasının yanı sıra ruhsal doyuma da etkisi vardı. Konyaspor, herkesin birbirine saygı duyduğu, saha içi ve saha dışında birlikte hareket eden, başarı ve başarısızlığı paylaşan bir iklime emin adımlarla ilerliyor.

Denizlispor galibiyetinde yönetimden teknik heyete, taraftardan sahadaki her bir futbolcuya kadar herkes kendinden bir pay bulabiliyor. Az veya çok. Birilerinin romantik kahramanlık hikayesinde figüran değil kimse.

Dillerden düşmeyen hak, adalet, eşitlik, insana değer gibi kavramların yeniden inşası gibi bir bakıma.

DAHA BAŞKA OLABİLİRDİ?

Tabi günlük sonuçların ruhsal etkileri ile tartışılmaz doğrular üretmek ahmaklıktır. Başka bir senaryo da mümkündü. Denizlispor’un net pozisyonlarından birinin gol olması ile karşılaşma o bildik panik hali ile Konyaspor açısından istenmeyen bir noktaya da gidebilirdi.

Ya da diğer ihtimalle Konyaspor şuanda Ankaragücü ve Antalyaspor maçlarını da kazanmış, 10 puanla ligin zirve mücadelesinde de bulabilirdi kendini. Bunları belirleyen bazen direkten dönen bir top, bazen yapılan basit bir hata oldu.

Peki tavır ve tutumlarımızı belirleyecek olan, bir topun gitmesi gereken yere gitmeyip kale direğine meyletmesi kadar basit sebepler mi? Olmamalı… Futbolun bu topraklarda oynanmaya başladığı ilk günden beri biriktirdiği ve bugün bize sunduğu kültürden, sarsılmayan ama gelişebilen anlayışlar üretmek asıl olan.

Konyaspor kaybederken de kazanırken de kendi ürettiği doğrularıyla bunu gerçekleştiriyor. Gün geliyor bir Türkiye Kupası finalinde bu sabır isteyen mücadelesini ortaya koyuyor, gün geliyor Denizli deplasmanına 121 km koşabiliyor.

Üretme olgunluğuna erişememiş, saplantılı bir şekilde tüketmeye ve yok etmeye programlanmış Türk futbolunda ‘bir ihtimal daha var’  iddiasına geri dönüyor yavaş yavaş.

Şimdi spesifik doğruları daha ısrarlı savunma zamanı. Başarırsa ne ala. Başaramaz ise de “Bir ihtimal daha yokmuş demek ki, bütün yollar aynı köhneliğe çıkıyormuş” deme olgunluğunu göstermek zor değil.