Gelişmeler peşi sıra gelmeye başlayınca, gerçekler hayal edilmeye çalışılıyor ama belirsizlikler yakamızı pek bırakacağa benzemiyor. 

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen ve/veya gerçekleşmesi beklenen bazı gelişmeleri hatırlatmakla bu hafta yazımıza başlayabiliriz. İşsizlik rakamları açıklandı (aralık-ocak-şubat dönemi); tablo biraz kötümser, özellikle manşet işsizlik rakamı 1 puanlık artışla 2014 Ocak ayında 10,3 iken 2015 Ocakta 11,3 olarak gerçekleşti, mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlikte az da olsa bir düşüş mevcut. Toplam işsizlik oranı yüzde 10,4'ten 10,3'e, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 12,5'ten 12,4'e gerilemiş görünüyor. 

Bir diğer konu ülke, seçim atmosferine iyiden girmeye başladı. Aynı şekilde, seçim yarışının start alması ile birlikte açıklananlarla birlikte, gelecek hafta içinde seçim beyannameleri gün yüzüne çıkmaya başlayacak. Siyaset tekrardan başta ekonomi olmak üzere pek çok konunun önüne geçmeyi bir kez daha başardı. Dışarıdan (ABD, AB vb.) veriler gelmeye başladıkça, geçen yazılarımda vurgulamaya çalıştığım ekonomik durgunlukla birlikte yavaşlama sinyalleri güçlendi. IMF büyüme tahminlerini tekrardan aşağı yönlü revize etti. Yunanistan için tehlike çanları çalmaya devam ediyor.

Ekonomi ile siyasetin birlikte hareket etmesini beklemek hatalı olmakla birlikte, ekonominin siyaset içinde kullanılması gelecek dönemlerimiz için kayıpları göstermesi bakımından bir gösterge niteliği taşımaktadır. 

Yeri gelmişken söyleyeyim, neden sivil toplum kuruluşları da siyasetten beklediklerini, “Seçimden Beklentiler Bildirgesi” hazırlayarak iletmez ki? Hem bu şekilde yol gösterici de olabilir. 

TÜSİAD ve MÜSİAD başta olmak üzere diğer odalar ve borsalar ile diğer ekonomik ve sosyal içerikli örgütler, konfederasyonlar da seçimden galip gelecek parti ve partilerden beklenen ekonomik performansları kamuoyu ile paylaşsa, güzel olmaz mı?

Olumsuz etkilere açık olan sürüklenme unutmayalım ki tüm kurumlarıyla birlikte etkilenir.  Etkilenme kaçınılmaz olabilir. 

Son olarak şunu da belirtmek isterim, bu sessiz çoğunluk neden azınlık olarak yaşamını devam ettirir, buna bir türlü anlam veremiyorum. Ekonomimizin bağlı olduğu pamuk ipliği, bu kadar hassas bir süreçte (hem ülkemiz hem de ülke dışındaki gelişmeler dahilinde) ilerlerken, yapılması gerekenler ile atılması gereken adımlar gecikirse hemen tüm kesimler bundan olumsuz etkilenir. Bu gerçeği hepimizin göz önüne alması gerekir. 

Gelişmelere karşı sessiz kalmak çözümün değil sorunların başlamasına hatta sorunların daha da ağırlaşmasına neden olabilir. 

Bu belirsizliği yüksek zamanlarda, gelecek için şimdiden hep birlikte çalışırsak, yarınlarda daha rahat yaşamlar sürebiliriz.