KAYBOLMAYAN GÜZELLİK, YIKILMAYAN TAVAN VAR MI?

Yer geniş, gökler geniş ama kalbimin darlığı içimi paraladı. (Ayakkabısı dar olana dünyanın genişliğinden ne fayda ) (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Eğer mânâ âlemi olduğu gibi görülebilseydi bu âlemde pek az kimse kalırdı. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Karanlıklar içinde nice parlak, aydın gönüller bulunur. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Durmadan tövbe ediyorsun. Tövbeden ne zaman tövbe edeceksin? (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Allah yolunda ekmek verirsen sana da ekmek, can verirsen can verirler. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Cenab-ı Hak çınar ağacının yapraklarını dökerse ona yapraksız yaşama imkânı verir. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Ekin eken adamın gerçi ambarı boşalır ama tarlası iyileşir. Ambarda saklanan tohumu buğday kurdu ve fare yer. Bu dünya yokluğa mahkûmdur, sen maksadını mânâ, sonsuzluk âleminde ara. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.1094) 

Kaybolmayan eşsiz güzellik, yıkılıp yere serilmeyen yüksek tavan var mı? Ümmetin seçkinlerinin beyin ve kalblerde yankılanan sözleri hariç onlarda İsrafil'in surunun etkisi vardır.       (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Ey iyilik ve vefa sahibi yüce Rabbim, cefa içinde biten bir ömre acı.  (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Allah bana tek bir gününün kıymetine paha biçilemeyecek değerde uzun bir ömür verdi. O kıymetli ömrü boşa geçirdim. Vah bana, eyvah bana, sazın telleriyle oyalanırken dünyadan ayrılacağım zamanı aklıma getirmedim. Yazık ki makam ve perdeler manevi zevkimi kurutup gönlümü öldürdü. Ey Rabbim, şu feryad sahibinden feryat, bu medet isteyenden medet. Kimseden değil şikâyetim kendimden. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Peygamberlerin kalblerinde öyle ahenkli nağmeler vardır ki istekliler o nağmelerle paha biçilemeyecek bir hayata kavuşurlar. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Veliler zamanlarının İsrafilidir. Onların nağmeleri (manen) ölmüşlere hayat ve yaşama sevinci verir. Bedenleri ruhlarına kabir olmuş ölüler, onların sesleriyle gaflet kefeninden sıyrılıp yeniden hayat bulurlar. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Allah'ın nurunu ister bir olgun adamdan isterse Cenab-ı Hak'tan al. Şarabı ister küpten ister sürahiden al. Çünkü sürahi de küpten almıştır. Peygamber Efendimiz, beni görenlere ve beni görmüş olanları görenlere ne mutlu buyurmuştur. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Bir kandil, bir mumdan ateş alıp yandı mı kandilin ışığını gören, onu tutuşturmuş olan mumu da görmüş sayılır. Bu şekilde yüz kandil daha yakılsa sonuncunun aydınlığını görmek ilkin nurunu görmektir. Aradığın kurtuluş ışığını ister sonuncudan istersen can mumundan al, aralarında fark yoktur. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Peygamberimiz, Hakk'ın güzel ve temiz kokusunu kıyamet gününe kadar taşıyanlar eksik olmayacaktır, uyanık ve akıllı olun, ortaya çıkınca faydalanmağa bakın buyurdu. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.970,beyit: 1948)

Yüksek yaratılışı ve değeri ile dünyaya sığmayan insan bir diken (midesinin isteği) etrafında döner durur. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

İnsandaki (İlahî) güzel duygular hayvanî duyguları da güzelleştirir. Kendisi güzeldir, güzelliğin ta kendisidir. Ey maksat peşinde koşan, güzel olmayan insanı güzel hale getirsene..  (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.982,beyit:1976)

En büyük ayıp; ayıptan başka şey görmemektir. Yüce bir ruh nasıl ayıp görür? (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Allah'ın velilerini düşman bilenler maddeden öte ruhları olmayanlardır. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.993)

Uyku basmıştı. Uykuda can kuşu ten hapsinden çıkıp ruhlar âlemine geziye çıktı. Çenginin  (çalgıcı) ruhu uyku esnasında bedene ait sıkıntılardan kurtuldu. Ruhu, canlar âleminde şöyle diyordu: Ne olur beni şurada alıkoysalar. Şu bahar bahçesi lalelikte kalabilsem ne hoştu. Kanatsız ayaksız gezer, dişsiz dudaksız şeker yerdim. Gözüm kapalı âlemi görür, elsiz gül ve fesleğen toplardım, dedi. Çengi bu haliyle ruhlar âleminde bal denizine dalmış ördek gibiydi. Eyüp Peygamberi dertlerden kurtaran havuza girmiş gibiydi. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Hikâyede Hazret-i Ömer'n dilinden Mevlânâ: Senin bu dertli ağlayışın, anlayışının eseri. Geçmişi hatırlamak akıllı olmanın belirtisidir. Geçmiş ve gelecek düşüncesi ise Hakk'a perdedir, diyor. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)

Güneş her an hayat saçarak fedakârlıkla yok olurken, fedakârlığı boşa gitmeyip tekrar dolduruluyor. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094) 

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: İki melek nasihat için daima hoş bir sesle: Ey Allah'ım iyilik ve yardımda bulunanları doyur, verdikleri her akçe için yüz binlercesini ihsan et. Ey Allah'ım cimrilere de dünyada ziyan üstüne ziyandan başka bir şey verme, diye seslenirler. (Cömerde halef ver, cimriye telef.) (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.1085,beyit:2227) 

Cenab-ı Hakk'ın malını, Hak yolunda, Hakk'ın emrine göre ver. Vermemenin vermekten iyi olduğu yerler vardır(Şerh-i Mesnevi, c.4,beyit:2230)

Her bakımdan iyi bir adamsan Hakk'ın emirlerini gerçeği görenlerden sorup öğren. (Ş. M.,c.4,s.953-1094)

Kur'an-ı Kerimde gafiller tehdit edilmektedir. Mallarını insanları Allah yolundan menetmek ve İslamı engellemek için sarf eden gafillere bu mallar hasret ve pişmanlık sebebi olacaktır. (Enfal s. ayet, 36) (Ş.M,c.4,s.953-1094)

Padişahına baş kaldıran asi köle güya iyilik ve adalet göstermek için onun malını serseri haşerat takımna dağıtırsa sultandan daha da uzaklaşmasına ve yüzünün kararmasına sebep olur. Bundan dolayı müslümanlar doğru hareket edememek korkusuyla her namazda (Fatiha suresini okuyarak) “Ey Rabbim, bizi doğru yola ilet” derler. (Şerh-i Mesnevi, c.4,s.953-1094)