Kitap okumaya vaktimin olduğu ama zihnimin nefes alamayacak kadar dolu olduğu dönemlerde sardım şiir kitaplarına. Uzun yazınlara odaklanamıyor okuduğum satırları başa sarıyordum. Başladığım bir kitabı bitirmeden bırakmayan, liseyi çeşitli türde kitaplarla dolu dolu geçiren ben nasıl oldu da böyle köreldim bilmiyorum. Galiba bir yerde hayat telaşı sardı ufkumu. Aynı telaş köreltti ruhumu.

İlk şu dizelere sarıldım ki ayakta durabileyim. Şairini bilmediğim bir şiiri ne kadar sevebilirsem sevdim. Sonra şairini bildim….

“Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi
Ne kapanan kapılar
Ne yıldız kayması gecede ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık…”

Öyle uzun bir şiir ki başladığınız zaman kendi hayatınızda kayboluyorsunuz. İşte böyle tanıştım Şükrü Erbaş’la. Öyle vefalıydı ki Erbaş, Hatice’ye yani eşine olan sevgisini okurken onunla beraber ağladım. Ömür Hanımla Güz Konuşmaları’na başladığımdaysa artık çok geçti. Yazarın bir paragrafa sığdırdığı anlamı insanlar ömür boyu arıyorlar diye düşündüm hep. Bütün şiir kitaplarını temin ettim hepsi rengarenk kapaklarla bezeli hüzün heceleri. “İnsan bir eksik sözdür” diyen şair sanki beni tamamlıyordu her dizesinde. Bir zaman sayfalarda Ahmet Erhan’a denk geldim. Ama ne denk geliş, büyüleniş. Bir kitabı var ki benim olmalı. Sahaf sahaf geziyorum bulamıyorum. Sonra Burada Gömülüdür Cilt 1’e rastladım. Ahmet Erhan’ı bir kitaba gömmüşler. Tek cilt yetmemiş iki cilde bölmüşler…

"Uzun bir şiirin dizelerini bir bir yaşadım

Uzun bir şiir oldu hayatım

Ben niye kimselerin ağlamadığı yerlerde ağladım?" diyordu bir şiirinde oturdum bir kitaba yas tuttum. Öğrendim ki Ahmet Erhan yaşamıyor. Bir daha yas tuttum. Başucu kitabın hangisi deseler ‘Burada Gömülüdür’ün iki cildini birbirinden ayıramam. Bu iki şairi ise anlata anlata bitiremem. Gelecek yazılarımda şiirlerini sık sık okuyacaksınız. Yazımı bitirmeden Ahmet Erhan’ın şu an ülkenin içinde bulunduğu durumu özetler nitelikteki ‘Yurdum’ şiirini sizlere bırakıyorum… Sarın, sarmalayın, anlayın!

Yurdum gibi yaralıyım / Ne eksik, ne fazla / Derin bir uçurumum / Bütün haritalarda
Geceleri çığlıklar / Giriyor düşlerime / Dirlik nedir bilmedim / Yalan yanlış tarihimde
Yurdum gibi yaralıyım / Dünyaya karşı ben / Yılar değil yıllar, umudumdur / Sessizce küllenen...