İnşaat sektörü ülkenin en temel sektörlerinden bir tanesi. Yarattığı istihdamlarla da ekonominin lokomotifi görevini görüyor. Özellikle köyden kente göçler ile şehirler çok fazla insanı içinde barındırıyor. Haliyle insan göçünün bu kadar yoğun olduğu şehirlerin temel ihtiyacı da konut oluyor. Bu kapsamda her hafta gazetemiz bünyesinde inşaat sektörünün önde gelen firmaları ve müteahhitler ile ilgili bir yazı dizisini devam ettiriyorum. Yaptığımız röportajlarda firmaları tanıtırken asıl amacımız sektörün içerisinde bulunduğu sıkıntıları gün yüzüne çıkarmaktı. Nitekim bununla da yetinmeyip yapılabilecekler noktasında öneri ve fikirleri de paylaşmaya çalıştık.
***
Ortaya çıkan tabloda sektörde iş yapan çok sayıda insanın olduğunu gördük. Bunların içerisinde deyim yerindeyse işin ameleliğinden geleni de mevcut, başka alanlarda faaliyetleri olup da sektöre girenleri de!
***
Ortak sıkıntı işin içinden gelmeyenlerin bu sektöre girmesi yönünde. Tabii bu sıkıntı sadece inşaat sektörü ile alakalı değil. Birçok sektörde uzmanlık alanları dışında çalışanlar mevcut. Sektörün içinden gelenler, birçok kişinin sektöre parasal getirinden dolayı girdiğini düşünüyor. Parasal kaygı ve hırs ön planda olunca da kalite düşüyor.
***
Bana göre sıkıntıların ya da eksikliklerin en büyüğü ise şehrin kültürel mimarimizi yansıtmıyor oluşu. Konya Selçuklu medeniyetine ev sahipliği yapmış bir şehir. Ancak bunun yansımalarını mimari yapıda göremiyoruz. Yüksek katlı binalar ile bir akım başlatılmış ve düzen böyle gidiyor. Üstelik binalar inşa edilirken şehir planlamasına çok da uygun görünmüyor. Çarpık yapılaşmalar göze çarpıyor. Müteahhitlerin bir kısmı da bu durumun farkında. Şehrin mimari açıdan kültürü yansıtmadığını onlar da söylüyor. Özellikle yurtdışına çıkan müteahhitler bu durumu daha net görebiliyorlar. Avrupa'nın mimari anlamda tarihi dokuyu koruduğunu belirtiyorlar. Bazıları da bu anlamda şehre bir şeyler katmaya çalışıyor.
İş sadece müteahhitlerle de sınırlı değil. Belediyenin de bu anlamda elini taşın altına sokması gerekiyor. Çünkü şehrin dizaynında belediyelerin etkin bir görevi bulunuyor. Bugün bir turist Konya'ya geldiğinde Mevlana ve belli başlı yerler dışında kültürel mimariyi göremiyor. Gördükleri tek tip ve standart bir mimari. Köklü bir medeniyet ve kültür şehrinde mimari anlamda daha fazla eser/konut oluşturulmalı. Ne bir mimar, ne bir mühendis, ne bir müteahhit ne de bir şehir planlamacı kadar konuda uzman değilim. Zaten bu işim de değil. Ancak bazı şeyleri görmek için bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bunları düşünürken de yapmış olduğumuz yazı dizisini önümüze aydınlatıcı bir rehber olarak aldığımızı söyleyebilirim. Burada maksat kültürün yok olmaması!