Hz. Ömer yeryüzünde Peygamberlerden sonra adaletiyle meşhur olmuş Müslümanların meşru ikinci halifesidir. Adaleti kendisinden sonra gelen devlet adamlarına örnek teşkil etmiş, yaptığı uygulamalar darb-ı mesel olmuş, dilden dile, gönülden gönüle aktarılmıştır.

Hatta uygulamaları Batı ülkelerinde ders olarak üniversitelerde okutulmuştur. Ama şu asla akıldan çıkarılmamalıdır ki onun kaynağını aldığı nur, Kur’an-ı Hakim ve Server-i enbiya Hz. Muhammed (SAV) ve O’nun uygulamalarıdır.

     Hz. Ömer insanın insana zulmetmesini kabul etmemiş, zulmeden eğer kendi atadığı valileri bile olsa, meseleyi öğrendikten ve tahlil ettikten sonra cezasını vermekten imtina etmemiştir.

     Valilerinin, halklarının hukukunu gözetmesini, araya perdedar koymamasını, Rum Kayserleri gibi şatafatlı, debdebeli, gösterişli bir hayat sürmemesini, halkının içinde halktan biri gibi yaşamasını istemiştir. Aynı şekilde devlet adamlarının yakınlarının da devletten aldığı gücü kullanarak, halka zulüm etmelerini hoş karşılamamış, gerekeni yapmıştır.

     Adil Halife Hz. Ömer’in hayatından bu konularda birçok örnekler bulmak mümkündür. Bunlardan birisini nakledelim…

    Bir gün Hz. Ömer’e bir Mısır’lı gelerek: “Ya Emir’el Müminin! Ben Mısır’dan geliyorum… Müminlerin en son sığınağı senin huzurundur” dedi.

     Hz. Ömer ne var, derdin nedir?

      - Ben Mısır’a gidiyordum. Valinin oğlu Mehmed geldi, atımı başından tuttu ve “İşte Kabe’nin Rabbi hakkı için bu benim atım” dedi. Ben de “Hayır Kâbe’nin Rabbi hakkı için bu at benim öz malımdır” dedim. Bunun üzerine beni kırbaçla dövdü. Ve sonra “Haydi al atını, defol git, biz şerif (şerefli) bir adamın oğluyuz” diye de ilave etti.  

     Hz. Ömer adamı bekleterek Mısır Valisi Amr bin As’a şu mektubu yazdı: “ Bu emir sana erişir erişmez bir an bile gecikmeden oğlunla birlikte hemen buraya gel!..”

     Vali mektubu alınca oğlunu çağırdı ve ona: “Doğru söyle ne yaptın, ne işledin ki Hz. Ömer beni seninle birlikte yanına çağırıyor?” Oğlu ise hiçbir şey yapmadığını söyledi. Çaresiz oğlunu yanına alarak Medine’ye hareket ettiler.

      Hz. Ömer’in huzuruna geldiklerinde Mısırlı davacıyı çağırttı. Taraflardan gerekli bilgiyi aldıktan sonra ona:

    -İşte o, işte kırbaç. Şu en şerif ve en kerim olanın oğlundan hakkını al” diye emir verdi. Verilen emir gereğince adam valinin oğlunu dövdü. O kadar ki asilzadenin vücudu kabardı.        

      Hz. Ömer sonra valiyi göstererek:

     -Şu daz kafalı herifi de döv. Çünkü bu asilzade (!)  bu yiğitliği, bu korkmazlığı, bu aymazlığı, babasının işgal ettiği makamdan almış ve bu suçu irtikâp etmiştir.

   O zaman Mısırlı:

   - Ey Emir’el Müminin! Beni döveni dövdüm ve hakkımı aldım. Sizin adaletiniz her yerde ve köşede geçmektedir. Şimdi onun bilgisi dışında işlenmiş bir iş yüzünden onu da döversem bu bizim için helal olmaz, diye mütalaa da bulundu.

    Bunun üzerine Hz Ömer valiyi yanına çağırarak şöyle tekdir etti, uyardı:

Anaların hür olarak dünyaya getirdikleri insanları ne zamana kadar köle olarak kullanmak zihniyetini taşıyacak ve bu ihtirastan kendini sıyıracaksın? Sonra Mısırlıya:

- Haydi, selametle memleketine dön. Eğer yine böyle bir haksızlığa uğrarsan kapımız sonuna kadar açık, mutlaka bize bir şekilde ulaştır…

     Adam Hz. Ömer’in bu davranışı karşısında, adaletini bir kez daha takdir ederek huzurdan ayrıldı.

     Amr bin As ise Cahiliye döneminden beri tanıdığı Hz. Ömer’in, hak konusunda kıl kadar taviz vermeyeceğini biliyordu. Onunla olan samimiyetinin kendisine torpil olarak dönmeyeceğini de… Çünkü cahiliye döneminde birlikte gittikleri İran’da Nuşirevan’ın oğlu

atlarına el koymuş, durumu devlet başkanı Nuşirevan’a iletmişler, olayın doğru olduğunu anlayan Nuşirevan ertesi sabah Hz. Ömer ve  Amr bin As’ın çıkacakları şehrin kapısında  oğlunu astırmıştı.

   Amr bin As gözünü budaktan sakınmayan Hz. Ömer’i çok iyi tanıyordu. Onun için görevine ve hareketlerine çok dikkat ediyordu. Ama bu tip olayların diğer valiler ve halk üzerinde de müthiş bir etkisi oluyordu.

    Günümüze gelince; Hz. Peygamberin, Raşit halifelerin hayatlarını okuyoruz deyip halkla aralarına Perdedar koyanlar, devletten aldığı gücü istismar edenler, makamı, mansıbı görünce her şeyiyle değişen, Konya tabiriyle “gubuz gidiler” bir an evvel şu mübarek Ramazan günleri hürmetine silkinin ve kendinize gelin… Bu güzel örneklerden ibret alın… Bu ibretlik olaylardan ders almazsanız ibret olarak ölüm hepimize yeter… Vesselam…