Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmeye yönelik sıkı para politikası devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarına göre yıllık enflasyon haziran ayına göre 9,8 puan azalarak yüzde 61,8'e geriledi. Ancak 2023 yılı ortalarından bu yana politika faizinde yaşanan artışa bağlı olarak kredi faizlerinin artırılması ve yüksek vergiler, şirketlerin finansmana erişimini kısıtlarken vatandaşı da olumsuz yönde etkiledi. Uzmanlar ise enflasyonun düşmesi adına bu durumun kararlılıkla sürdürülmesi gerektiği kanaatinde. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Uzman Ekonomist İlknur Mizgin Karakaş, enflasyonun düşürülebilmesi için büyümenin yavaşlatılması ve tüketiminin azaltılması gerektiğini söyledi.
PANDEMİ SONRASI FAİZDEKİ DÜŞÜŞ VE TÜKETİM, ENFLASOYNU DOĞURDU!
Pandemi dönemi sonrasında küresel çapta faiz artırımının yaşandığı süreçte Türkiye’nin tam tersi bir politika izleyerek faizi düşürdüğüne dikkat çeken Uzman Ekonomist Karakaş, o dönemde izlenen genişletici para politikası, gevşek kredi şartları ve canlı tüketim ortamının yüksek talep ve yüksek enflasyonu doğurduğunu ifade etti. Bu sürece vatandaşların da tüketime yoğun ilgiyle cevap vermesinin şirketler açısından kısa vadede olumlu sonuçları olduğunu belirten Karakaş, bunun yüksek enflasyonu da beraberinde getirdiğinin altını çizerek şunları söyledi: “Pandemi sonrası faizin düşürülmesiyle tüketim arttı, şirketler düşük faiz ortamından yararlanarak kârlar elde ettiler. Ancak bu süreç enflasyonu da beraberinde getirdi. 2023 yılı ortalarından itibaren rasyonel bir politika izlenmeye başlandı ve Merkez Bankası enflasyonu düşürmeye odaklı sıkı para politikasını uygulamaya koydu.”
ENFLASYONUN DÜŞMESİ İÇİN TÜKETİMİN DÜŞMESİ ŞART!
Sıkı para politikasına paralel olarak yaşanan nakit akışında da bozulmalar meydana geldi. Enflasyonun düşürülmesi adına ilk olarak büyümenin yavaşlatılması gerektiğine işaret eden Karakaş, talebin enflasyonun düşürülmesinde oldukça önemli bir fonksiyon olduğunu söyledi. Bu kapsamda enflasyonun düşürülmesi adına izlenen politikayla ilgili bilgi veren Karakaş, “Enflasyonun düşürülmesi için talebi azaltmaya yönelik kredi kısıtlamaları, finansmana erişim engeli getirildi. Talebin, enflasyonda oldukça önemli bir yeri var. Bu yüzden tüketici talebini yavaşlatmaya yönelik bir strateji izleniyor. Dolayısıyla yalnızca ihtiyaç kredilerinin faizlerinin artırılması değil, kredi kartı aktif faizi ve gecikme faizlerinde de ciddi bir artış görülüyor. Vergilerle birlikte gecikme faizlerinin 3 haneli rakamlara çıktığını söyleyebiliriz. Merkez Bankası’nın 1 Ağustos itibarıyla açıkladığı kredi kartı gecikme faiz oranı yüzde 4,25, nakit çekimler ise yaklaşık yüzde 5 oranında. Enflasyonun düşürülmesinde bu adımlar göze alınarak atıldı.” ifadelerine yer verdi.
‘İSTENİLEN SOĞUMA HENÜZ GERÇEKLEŞMEDİ’
Artırılan politika faizine oranla kredi kartı faizlerinin oldukça düşük seviyede seyrettiğini ifade eden Karakaş, piyasada tüketime yönelik istenilen soğumanın da henüz gerçekleşmediğini söyledi. Karakaş, enflasyonun düşmesi adına bu sürecin istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek, “Kredi kartı faizlerinin politika faizlerine oranla daha düşük seviyede artırılması, tüketici için güzel bir hamle oldu. Faizlerin yüksek olduğu bir gerçek ancak bu bir süreç ve enflasyondaki düşüşün de hemen gerçekleşmesini bekleyemeyiz. Bu süreçte yüksek faiz ve vergilerden dolayı vatandaş mustarip olsa da enflasyonla mücadele sürecinde bu politika, rasyonel bir politika! Ekonomi yavaşlatılmaya çalışılsa da bireysel olarak da davranışlarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bu süreçte gelir gider dengesinin sağlanması adına tüketim harcamaları kısılarak lüks harcama gruplarından kaçınılmalı. Bir iyileşme sürecindeyiz. Burada sürdürülebilirlik ve doz çok önemli.” şeklinde konuştu.
‘ZOR BİR YIL BİZİ BEKLİYOR!’
Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ), ihracatçı şirketler ve bazı sektörlerin kredi kısıtları daha düşük düzeyde tutularak sektörler bir nebze rahatlatılsa da enflasyondan etkilenen bazı işletmeler küçülme yolunda adımlar atıyor; yeni yatırımları durduruyor. Sıkı para politikasına paralel olarak kredi faizlerinde yaşanan artış ve kredi kısıtları dolayısıyla bazı şirketlerde üretim ve personel kapasitesinde azalmalar yaşanırken bazı şirketler ise mahkemelere konkordato başvurusunda bulunuyor. İflas bayrağını çeken şirketler, çalışan birçok personelle birlikte alım- satım yaptığı birçok firmayı da etkisi altına alıyor. 2024 yılının şirketler ve bireyler için zor bir yıl olacağına işaret eden Karakaş, nakit akışı yönetiminin herkesi için ve her açında önemli olacağını vurguladı; sorunlara kalıcı çözüm için enflasyonu işaret ederek enflasyonun istenilen düzeye gelene kadar kısa vadede bu sorunların yaşanmaya devam edeceğini bildirdi.
‘KREDİ YERİNE SERMAYE PİYASALARI DAHA AKTİF KULLANILABİLİR’
Karakaş, enflasyonun makul seviyelere erişene kadar şirketlerin finansmanına erişim sıkıntısının kaçınılmaz bir durum olduğunu anımsatarak finansmana erişim noktasında önerilerde bulundu. Bu süreçte şirketlerin alternatif finansman yaratma stratejilerinde sermaye piyasalarını daha aktif kullanabileceklerini öneren Karakaş, “Şirketlerin işletme sermayesi ihtiyacı devam ediyor. Sermaye ihtiyacı daha yüksek olan şirketler daha da fazla zorluk çekiyor ve politika istikrarlı bir şekilde devam ettiği müddetçe bu durum biraz daha böyle devam edecek. Bu süreçte kredilerden ziyade alternatif finansman kaynaklarına başvurulabilir. Sermaye piyasasında direkt halka açılmalarla halka arz ya da tahvil ihraçları yoluyla, varlığa dayalı menkul kıymet ihraçlarıyla alternatif kaynaklar üretilebilir. Kısaca sermaye piyasası, finansman oluşturma amacıyla kullanılabilir.” diye konuştu.