Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biri olan koca çınar Yaşar Kemal'i ebediyete uğurladık. Yazın hayatına sayısız eser bırakmış ustayı en çok 'İnce Memed' romanıyla sevdik, gönlümüzde taht kurdurduk. Ama her canlının bir ömrü olduğu gibi üstad da ömrünü tamamladı ve inanıyorum ki arkasından hoş bir seda bıraktı.

Üstad Yaşar Kemal, bir Anadolu insanıydı. Pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından faydalanarak okuyucusunun gönlünü mest etti, her okuyucu onun eserlerinde kendinden bir parça buldu. İşte biz Yaşar Kemal'e boşuna üstad, çınar demiyoruz. O hiç toplumdan kopmadı, hep toplumun bir parçasıydı ve sürekli eserlerinde toplumu işledi, sorunları, sıkıntıları yansıttı. 

Dilerseniz üstadın sanat hayatından birazcık bahsetmek isterim. 1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında 'yaşlı halk şairleriyle çakıştığını' anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı 'berbat' çalmaktaydı. Bunun nedenini ise şu sözlerle dile getirdi: “Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum.” Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.

Üstadın siyaset yanı da vardı. Bir söyleşide “Nasıl bir sol modelden yanasınız?” sorusuna, şu cevabı vermiştir: “Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım.”  Sözün özü ediyatımızın bir çınarını daha kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Hiç şüphe yok ki vakti dolan ne bir saniye ölümü geciktirebiliyor ne de erkene alabiliyor.