Nuri Bilge Ceylan ödülünü alırken böyle demişti. Meğerse biz gerçekten çok yalnızmışız. Öyle ki, bizi biz yapan değerlerden bile uzaklaşmışız. Sanki ülkenin içinde bile birileri avucunu ovuşturuyor. Ortalık karışsa da bizde siyasi, iktisadi ve din duygularıyla halkı sömürsek diye. Paralel yapılardan siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına kadar bazı kesimler bunu yapmayı çok seviyorlar. Bizim ortak paydamız VATAN, çatımız ise ümmetçiliktir. Türklük, Kürtlük, Çerkezlik, Araplık! Bu listeyi Orta Doğu coğrafyası için alabildiğine uzatın. Ama bunların hepsini tek bir payda da ümmetçilik paydasında toplamadan Orta Doğuda kan ve gözyaşı bitmeyecek. Bizim ülkemizde de VATAN Paydası'nda birleşmedikçe olmayacak, olmazda!
Son bir haftadır ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan olayları izlerken, insan vahh size demekten kendini alamıyor. Ama Türkiye'nin yüzleşmesi gereken iki büyük sümen altı var; Kürt kökenli vatandaşlar ve Alevi vatandaşlar.
Kürt kökenli vatandaşlarımız da kendi aralarında bir ayrım içerisindeler HDP politikalarını destekleyenler ve desteklemeyenler. Ama onların da ortak paydası çözüm süreci. Herkes tavrını çözümden yana koyuyor. Lakin Orta Doğu'nun yeniden şekillenmesi ve petrol denetimi bunun önünde en büyük engel. Çünkü süper güçlerin bölgede taşeronlara ihtiyaçları var. Ve bu taşeronlar sürekli değişken olabiliyor. İsimi önemli değil, önemli olan amaca hizmet edip etmediği. Kimler yok ki bu listede; Saddam Hüseyinler, Esatlar, Humeyniler, PKK, IŞİD'ler! Sırası gelen rolünü yapıyor ve sahneden çekiliyor. Hem parayla hem sırayla oynanan bir oyun bu!
Alevi kökenli vatandaşlara bir ara kısa bir replik verildi ama daha uygun bir zaman için bekletiliyorlar. Hayırlısı bakalım!
Aslında anlaması çok zor değil. Şöyle bir bakın 1.Dünya Savaşından sonra 2000'li yıllara kadar hep darbelerle, yolsuzluklarla geçmiş bir ülke yönetimi. 2.Dünya Savaşı'ndan taş üstün de taş kalmadan çıkan Avrupa, modernizasyonunu tamamlayalı belki de 30 yıl oldu. İkinci Dünya Savaşını görmeyen ülkemiz ise son yıllarda atağa kalktı ve bir şeyler dillendirmeye başladı. Bir vizyon çizdi ve misyon belirledi. Rahmetli Erbakan Hocanın dediği gibi devlet 10 yıllık 30 yıllık 100 yıllık planlar yapabiliyorsa devlettir sözüne de muktedir olurcasına hem kendi ülke sınırlarımız, hem de bölge ve Dünya için çeşitli görüşler ortaya koyduk. Bu görüşler birilerinin hoşuna gitmedi gitmeyecekte. Bizi ilgilendirmez biz diyeceğimizi deriz diyemiyoruz, çünkü bu insanlar için insan hayatının önemi yok, insanlığın önemi yok her şeyi yapabilirler. Nasıl ki süper güçler dünyanın çeşitli yerlerindeki sömürge ve yer altı kaynaklarından vazgeçmeyeceklerse Arap Coğrafyasında da Arap yöneticiler hegemonyalarını asla bırakmak istemeyecekler. Ve yeni Türkiye bunlarla mücadeleye devam edecek veya edemeyecek. Tabi önce yeni Türkiye misyon ve vizyonunu anlamak kaydı şartıyla.
Türkiye artık eski Türkiye değil. Bölge deki gelişen olaylara, güç dengesine kayıtsız kalmıyor ve bunun bedelini de ödüyor veya ödetiyor. Diğer büyük devletler gibi! Yakın gelecekte bu olaylar gibi birçok olaya gebe bir Türkiye var. Çözüm süreci burada çok önemli. Öyle veya böyle bu süreç başarıya ulaşmalı. Sonra da ülkede ki siyasi partiler haftalık söylemlerini bırakarak yüz yıllık söylemler geliştirmeli. Şimdi en azından dış politika da birlik olma zamanı. Dünya ya tek sesle anlaşılır bir dille konuşma zamanı. Bu düşüncenin ülkemiz için ütopik olduğunu biliyorum ama başarmak zorundayız. Başka alternatifimiz yok. Ya biz oluruz büyük Türkiye oluruz ya da sıradan bir devletçik oluruz.