Somut Olmayan Kültürel Mirasın unsurlarını yeniden oluşturmak ve yorumlamak açısından değerli bir envanteri oluşturan Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülü’ne layık görülen isimlerden olan 57 yaşındaki KonyaKeçe Ustası Celalettin Berberoğlu, keçenin kendisi için ifade ettiği anlamı aktardı. Keçenin yünden ürün olana kadar geçirdiği yolların, insanın kâmil insan olana denk geçtiği yollarla benzerlik gösterdiğini ifade eden Berberoğlu, “Bu yüzden dervişler keçeyi kendilerine örnek alırlardı ve sikkelerini ölene kadar başlarından çıkarmazlardı. Öldükten sonra ise mezar taşlarına koyulurdu.” dedi. Berberoğlu, ayrıca aldığı Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni ‘çocuklarına bırakacağı güzel bir miras’ olarak tanımladı. 

‘DOKUNDUĞUMDA NEFES ALDIĞIM YAŞAM BİÇİMİ, KEÇE’

Babası ve dedesinden öğrendiği keçeciliğin yıllar içerisinde bir sevgiye dönüştüğünü belirten Keçe Ustası Berberoğlu, bu sevginin ailede genetik olduğunu söyledi. Merak, keçe içinde geçen bir çocukluk ve sevginin birleşmesiyle keçenin hayatında bir meslekten daha fazla yer kapladığını aktaran Berberoğlu, “Keçe benim işim değil; ben onu, ‘dokunduğumda nefes aldığım yaşam biçimim’ olarak tanımlıyorum. Dedem ve babam, klasik keçe dediğimiz yer yaygısı gibi ürünler yapıyordu. Biz keçeyi geliştirdik ve kendi bulduğumuz farklı tekniklerle kullanım alanını genişlettik. Atölyemizde keçeden 40-50 çeşit ürün yapıyor ve yeni nesillere aktarma amacıyla çaba içindeyiz. Şal, şapka, küçük obje, yastık, perde... Kumaştan üretilebilen her türlü ürünü keçeden üretebiliyoruz.” diye konuştu.

KLASİK KEÇE ZORUNLULUKTU; MODERN KEÇE KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞDU

Klasik ve modern olarak ele alınan keçenin geçmişten günümüze evrilişini de aktaran Berberoğlu, “Klasik keçe bir zorunluluktu; modern keçe, yok olmak üzere olan keçeyi adeta küllerinden yeniden doğurdu. Öyle ki atalarımız keçeyi dayanıklı olması ve farklı özellikleri nedeniyle eşya olarak kullanmışlar. Klasik keçe kaybolmaya yüz tutmuşken modern keçeyle birlikte tekrar hayata tutundu. Biz de klasik teknikleri moderniteye uygun olarak bazen de kendi oluşturduğumuz mistik tarzla buluşturuyoruz.” ifadelerini kullandı.

‘İNSAN VE KEÇENİN DÖNÜŞÜM EVRELERİ BENZERLİK GÖSTERİR’

Dervişlerin kullandığı ürünleri de içeren mistik keçeyi aktarırken keçenin dervişlerin hayatındaki yeri hakkında da konuşan Berberoğlu, “Dervişler yüzyıllarca keçeye farklı bir hayat vermişler ve onlardan farklı mistik ürünler oluşturarak onların içerisine gerçeğin kapılarını aralayan anahtarlar gizlemişler; keçeye hayat vermişler. Bu yüzden mistik keçe, bana göre daha ön planda. Mistik keçe üzerine çektiğimiz belgesellerle insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Yünün keçe ve sikke olana kadar geçirdiği aşamalar ile insanın insan-ı kâmil olana kadar geçirdiği dönemler arasında muazzam bir benzerlik de var. Yani yolu öğretir! Bu benzerlik dervişlere aktarılır ve dervişler sikkelerini ölene dek başlarının üstünde; öldükten sonra ise mezar taşlarında taşımışlardır.” dedi.

‘BİZ’DEKİ ‘BEN’İ YIKAR!

Keçeyi diğer sanat dallarından ayıran bir özelliğin de ‘tek başına keçe yapılamıyor olması’ olduğuna dikkat çeken Berberoğlu, yünün keçeye ve ardından ürüne dönüşümünü ‘ben’den ‘biz’e geçişte güzel bir köprü olduğunu vurguladı. Berberoğlu, “Bir ressam bir tuvalin karşısına geçtiği zaman, tek başına bir eser ortaya koyabilir ancak keçe öyle değildir. Yünün kırkılması, taranması, boyanması derken ürün haline getirilene kadar 15 kadar kişinin eline değer. Yani keçe, ben olgusundan ‘biz’ olgusuna köprüdür ve ‘ben’i öldürmekte muazzam bir sanat dalıdır.” diye aktardı.

Ciğeri Yanan Akörenliler Ciğeri Yanan Akörenliler

‘BAZI ÜLKELERDE BÖLÜM OLARAK OKUTULUYOR’

Keçeyi dünyaya tanıtanların Türkler olduğunu ancak sanata dönüşmesi bakımından günümüzde daha geri planda olduğumuzu ifade eden Berberoğlu, Amerika ve Avrupa’daki güzel sanatlarla ilgili fakültelerinde keçenin bölüm olarak okutulduğunu ifade etti. Keçeye dünyanın diğer ülkelerinde gereken değer verilirken Türkiye’de geçmişteki değerini kaybettiğini vurgulayan Berberoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi: “Dünyanın diğer ülkelerinde keçeye bu kadar önem verilirken biz de kültür elçileri olarak keçeyi yeni nesille tanıştırma, buluşturma çabası içindeyiz. Bu kapsamda dünyanın dört bir yanından eğitim alan öğrencilerim oldu. Bizler hala keçenin ‘sanat mı zanaat mi’ tartışmasından çıkmamız gerekiyor. Keçe denildiğinde insanların aklına geçmişte kullanılan yer sergileri geliyor ancak keçe artık bir sanat oldu ve kullanım alanı da oldukça genişledi.”

‘BAZI DÖNEMLERDE KUTSALLIK ATFEDİLMİŞ’

Keçenin insan vücuduna birçok faydası olduğuna dikkat çeken Berberoğlu, geçmiş yıllardaki kullanım alanları ve faydaları hakkında ise şunları aktardı: “Keçe, insan vücudundaki negatif elektriği alır, termos görevi görür ve yalıtım aracı olarak da kullanılır. Tarihte zırh olarak da kullanılır ki, öldürücü darbeleri yaralayıcı darbeye çevirir. Şifacı olarak da kullanılmış ve bazı dönemlerde kutsallık bile atfedilmiş.”

Muhabir: HACER CEYLAN ZAMAN