Uzun zamandır aklıma takılan sorularla boğuşmaktayım. İki hafta önceki Cuma namazını Kapı Camii'nde kıldım. Kürsüde Konya müftüsü olduğunu söylediği vaazında, hiç yeri olmadığı halde belediyemizin bedestene yaptığı hizmetten bahsetmeye başladı. Sonunda da bedesten esnafına nasihatlerde bulundu; "Kapı camii ile Mevlana'nın arasında kalan bu bölümde dışarıdan gelen hiçbir yabancı turist Bedesten'de aldandım dememeli aman ha" diye bir cümlede kurdu. Sanki bedesten esnafı gelenleri kandırıyormuş da böyle bir ikazda bulunuyor, müftü efendi hazretleri. Gelen misafirlerin ağırlığını görünce anladım müftü efendinin niye böyle konuştuğunu.

Bedesten'den bir arkadaşım da bana şöyle dedi; "Birkaç gün önce bir grup esnaf arkadaşı belediyede daire başkanı birisinin odasına davet ettiler. Gittik. Odada müftü efendide vardı. Bize bir saat nasihat etti. Kul hakkı, işgal falan."

Sadece size mi nasihat etti yoksa üst düzey belediye yöneticilerine de nasihat etti mi diye sordum: "Yalnızca bize nasihat etti" dedi.

Bakın müftü efendi kardeşim, bu sizin görevinizdir kabul ediyorum, halkın her kesimini irşat ve ikaz etmek. Ancak Bedesten esnafı köksüz ve soysuz değildir. Belli bir gelenekten gelmektedir. Kaliteli ürünü de ucuza satar. Kul hakkını bilir, kamu hakkını gözetir. Bu çarşı yüzyıllarca ticaretini böyle yapmaktadır. Bu çarşı yüzlerce senedir tezgâhını dükkânın önüne açar tıpkı mısır çarşısı, kapalı çarşı esnafı gibi. Buranın esnafı da müşterisi de böyle ticareti sever. Onlarda bilir AVM'leri ama burayı tercih ederler.

Her meslek grubunda olduğu gibi esnafta da, imamlarda da yanlış insanlar çıkabilir. Yanlışlar işin doğası gereği kendi kendini temizler.

Buradaki asıl sorun, birileri buradaki akışı dikine akıtmak istemesinden kaynaklanmaktadır

Şimdi siz müftü efendi olarak Bedesten esnafına olan ikaz görevini yerine getirdiğiniz için müteşekkirim.

Ama birazda israftan, ihtikârdan, iltimastan, haksızlıklardan, yolsuzluklardan bahsediverseydiniz ya.

Bakın imam hatip lisesi yan tarafındaki bir gruba mensup dershane işletmesi olarak kullanılan binanın, neden ve hangi şartlarla sessiz sedasız kamulaştırıldığını. Kamulaştırılmanın karşılığında hangi mülklerin ne kadar piyasa değeri ile trampa yapıldığını da soruverseydiniz ya!

Bu yerin kamunun zararına kamulaştırılmasında gösterilen gerekçeye de kargalar bile güler. Mevlana'nın annesi oradan geçerken bir kahve içmiş. Afganistan'daki evinin benzerini oraya yapacaklarmış. Onun için kamulaştırılmış.

 Ben sayın başkanın kesinlikle kul hakkına riayet ettiğine haram ve helal hassasiyetinin olduğuna, sağlam bir inanç ve imanına şahitlik ederim. Kendisi yanlışa sapmaz, sapana da müsaade etmez.

Ancak başkanın çok önemli bir zaafı var. MÜKEMMELLİYETÇİLİK.

İşte bu zaaftan istifade eden gerek belediye içinden gerek dışarıdaki rantçıların Sayın Başkanı nasıl yanlışa sürüklediklerini yapılanlardan görüyoruz.

Kaldırımların sürekli sökülüp takılması bu nedendendir. Mesela kaldırımlarda ve orta refüjlerde gördüğünüz tretuvar taşlarını istediği gibi olmadığı için tam dört kez yeniledi. Korkum şu; şimdi bugünkünden daha estetik ve güzeli çıkarsa yeniden değiştirir. 

Aziziye Camii etrafını üç yıl önce yeniledi, çokta güzel olmuştu. İki yıl sonra o canım mermerleri söktürdü andezitle kapladı. Şimdi onu da söktürdü. Yeniden andezit döşüyor. Yani dört yılda üç kere yeniledi. Allah verede yapıldıktan sonra yeni bir yer kaplaması çıkmasa.

"BİZİM OĞLAN ÇORAP ÖRER SÖKER SÖKER BİR DAHA ÖRER''

Şehri koca koca göbeklerle donattı. Olmadı kavşak düzenlemesi yaptı. Oda olmadı trafik ışıkları koydu. Buda trafiğin akışını sağlamadı, göbeklerin bazılarını söktü eskiye döndü. Kocaman kocaman göbeklerin trafiğin akışını engellediğini gördüğümüz halde neden ısrar edildiğini, anlamakta zorlanıyoruz.

Yani deneme yanılma metodu. Sanırım çalıştığı ekip te düşük profilli o yüzden elinden başka bir şey de gelmiyor.

Hep özendiği bir yer vardı Hollywood'da ki yer karolarına, starların isminin yazıldığı bir cadde gibi cadde yapmak. Bakalım onu nereye yapacak.

Konya trafiğinin insanları çıldırtma noktasına getirdiğini, insanların arasında yükselen homurtulardan anlıyoruz.

Yeni araç parkları yapamayıp en kolay olanın yol boylarında bir şeridi kaldırıp KONBELTAŞ diye bir şirkete kiralandığını. Ve yollarda trafik akışına engel olan bu uygulamadan vazgeçilmemesinin nedenini

Bütün kapalı ve açık parkların bu şirkete kiralandığı ve gelirinin kimlere gittiğini,

Bu şirketin ortaklarının kimler olduğunu,

Belediyenin küçülüp borcunun büyüdüğünü ve personelin büyüyüp meramda villalara nasıl sahip olunduğunu,

Tramvay duraklarını neden her yıl yenilendiğini,

Yol boylarına, parklara dikilen lalelerin, pahalı ithal ağaçların hangi paralarla alındığını,

Bugüne kadar gelen bütün belediye başkanları haleflerine devir yaparken bir kuruş borçsuz hatta kasasında da para bırakarak devrettiğini şimdi belediyenin borç batağına nasıl getirildiğini, daha önce elde edilen mülklerin haraç mezat satıldığını,

KREDİ İLE ALINAN PARALARIN, HANGİ MÜLKLERİ İPOTEK EDİP BORÇLANILDIĞINI. BANKALARIN BU VERDİKLERİ KREDİLERİ YURT DIŞINDAN TEMİN ETTİKLERİNİ VE PARANIN ASIL PATRONUN FED OLDUĞUNU, FED'İN SAHİPLERİNİN YAHUDİLER VE KRALİÇE OLDUĞUNU, BUNLARA BORÇLANARAK YOLLARA DİKTİĞİMİZ LALELERİN ASLINDA KRALİÇENİN HAZİNESİNİ ZENGİN ETTİĞİNİ VE BU PARALARIN BUGÜN BÖLGEMİZDEKİ HUZURU KAÇIRAN TERÖRİSTLERE VE İSRAİL'E GİTTİĞİNİ DE BİR ANLATIVERSEYDİNİZ YA SAYIN MÜFTÜM.

 İkinci tramvay komedisi de ayrı bir dert. Alaattin'den Mevlana'ya kadar olan o caddenin sağı ve solundaki işletmeler bitmiş durumda. Eskiden kısa sürelide olsa araçlar durup insanlar alış verişini yaparlardı. Şimdi yol tramvay sayesinde daraldı. Tek şeride düşünce o bölge esnafının halini düşünün. Tramvayın güzergâhı yanlış. Ahmet Özcan caddesinden, fetih caddesi, büsan ve organizeye gitmeliydi. Adliyeye aktarma hat yapılabilirdi. Ancak Mevlana önünde hizmet yaptım dürtüsü, dışarıdan gelenler adam çok çalışmış desinler hissi ağır basmıştır. Hem şehir trafiği felç hem de verimli değil.

Karatay Sanayi yanında, yani aydınlık evler karşısında "Konya Un" adında un fabrikası vardı. Orası satıldı. İmarı ise fabrika sahası idi. Şimdi yerine özel hastane yapılıyor. Önceki imarın birkaç katı büyüklüğünde.

Bendenizin de başından böyle bir imar tadilatı çok önceleri geçmişti. Babamdan miras kalan Konya'nın en iyi semtlerinden sayılan yerde 13500 mt bahçemiz vardı. Halk arasında 18 diye bilinen bir imar uygulaması var. Bir kaç dönem önceki belediye o bölgeye 18 uyguladı. Bizim 13500 mt lik tek tapu olan arsamızı yapılan uygulama ile yanılmıyorsam 9 tapu yaptılar. Bunun 3 tanesi ise başkalarının evlerine ortak ettiler. Belediye kendiside tertemiz arsamıza ortak oldu. Yüzde kırka varan bir uygulama ile bizim imarlı alanımız 8500 mt'ye düştü. Ona da bir dünya bedel ödettiler. Geçmişte olan bu olayı şikâyet olsun diye değil konu iyi anlaşılsın diye anlattım. Yani belediyeler bir yerde imar tadilatı ve 18 uyguluyorlarsa bilin ki yüzde 35'ine kadar olanı tadilat karşılığı alıyorlar. Yok, verilen imarın bedeli bunu da aşıyorsa üzerini bir şekilde sizden tahsil ediyorlar.

Şimdi soruyorum Büyük Şehrin bu hastane için özel sektörün satın aldığı bu yerde yapılan tadilat karşılığı ne bedel alınmıştır?  

Sanayicilerimize olmadık işlerden sorun çıkartıp onları yolmak isteyen bu zihniyet bazı cemaatlerin yatırımlarını hangi teşviklerle desteklemektedirler?

İmar ile ilgili sıkıntılarını çözmek için gidilen bir ilçe belediyesi başkan yardımcısının müteahhitlere önce kucağını gösterip''buraya oturacaksın ondan sonra''seviyesizliğini neyle izah edeceksiniz?

Konya gibi arsa üretmekte sıkıntısı olmayan namütenahi araziye sahip bir beldede, arsa fiyatlarının inşaat maliyetinin yüzde elliye yükselmesini nasıl izah edeceksiniz? 

Kentsel dönüşüm diye eski yerleşim alanlarını yeni imarlarla şişmanlatarak şehri ne kadar kilitlediğinizin farkında mısınız?3000 kişilik mahalleleri 30000 kişiye yükseltirseniz elbette ki trafiğiniz, alt yapınız çıldıracak. Sizin yaptığınız belediyecilik değil kısmi tüccarlık. Vatandaşın mülkünün yüzde otuzuna belediye hizmet alanı diye sahip oluyorsunuz sonra orayı başka bir imarla satıp çiçeğe böceğe yatırıyorsunuz.

Hâlbuki şehri dikine değil de enine büyütürseniz belediyeciliği o zaman yapmış olacaksınız.

Televizyonlarda reklamını yaptığınız yeni stadyumun parasını nereden finanse ettiniz? O reklamda stadın reklamını mı, belediyenin mi, yoksa kendinizin reklamını mı yapıyorsunuz?

Stadın reklamına harcadığınız para ne kadardır? Daha önce bunun fakir fukaranın hakkına tecavüz olduğunu söylerken, seleflerinizi kıyasıya eleştirirken ne oldu da fikir değiştirip kendinizi santrada buldunuz?

Bendeniz bu siyasi görüşü 17 ve 25 Aralık operasyonları gelinceye kadar desteklemedim. O günkü başbakan şimdi sayın cumhurbaşkanımızın İsrail, İngiltere, Almanya ve bir grup cemaat tarafından istenmeyen adam ilan edilmesi üzerine, başbakanın milletin adamı olduğuna inandım ve BAŞLATILAN TAM BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİ DESTEKLEDİM. VE DESTEKLEMEYE DEVAM EDİYORUM.

 Seçimlerde yüzde 74 oy aldım, yüzde 78 oy aldım diyenlere hiç oy vermedim. Ben oyumu bağımsızlık mücadelesine verdim.

14.10.2014 tarihinde "borç alan emir alır" başlıklı bir makale yazmıştım. Orada da kamu harcamalarının kısıtlanmasını ve ekonomiyi yönetenlerin tüketimi değil de üretimi desteklemeleri gerektiğini yazmıştım. Bir hafta önce Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan da bu cılız çığlığımızı duymuş gibi "artık ihracata yönelik üretim yapan sanayi desteklemeliyiz" diyordu. Sayın Bakan bunu yaparken belediyelerin şuursuzca harcamalarında bir denetim getirirseniz ülkemizin başlatmış olduğu tam bağımsızlık mücadelesine destek vermiş olursunuz. 

Konya şu an kilitlenmiş durumda. Önümüzdeki yılları da ipotekli. Trafiği ve imarı bir daha çözülmemek üzere bozulmuştur. Tarihi dokusu da yürekler acısıdır.

Beceremediniz arkadaş kusura bakmayın. Bu size dost uyarısı. Hiç olmazsa bugünden sonrasını kurtarın. Konya hepimizin. Siz de hem Konya'ya hem de ülkemize lazımsınız. Bir TAHİR AKYÜREK kolay yetişmiyor. Etrafınızdaki demir perdeyi kaldırırsanız daha sağlıklı göreceksiniz olayları. Sizin nasıl siyasetin dışına itildiğinizi anlayacaksınız. Dostlarınıza kapanırsanız, siyaset tüccarlarından, rantiyecilerden, şakşakçılardan, yağdanlıklardan kurtulamazsınız.

VE!

BİZ HALA DOLAR VE EURO YA BAĞIMLI OLDUĞUMUZ SÜRECE TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE OLAMAYIZ.