TÜRKİYE FUTBOL TERÖRÜ VE TEDBİRLER -2-
Bir önce ki köşe yazımda futbolun beşiği olan İngiltere'de yaşanan holigan terörü ve alınan tedbirler adlı bir yazı kaleme almıştım. Yazımızı takip edenler için bu yazımızda da Türk Futbolu'nun bu olaylara bakış açısını yazacağız.
Gelelim ülkemizde ki duruma; Maalesef son zamanlarda spor kaynaklı şiddet olayları ülkemizde hızlı bir artış içerisine girmiş durumda. En üst liginden alt lige, sakin bir taraftardan kulüp yöneticisine kadar futbol holiganizmi saha içi ve dışında ki olumsuz etkisini giderek daha çok hissettirmektedir. İngiltere'den farklı olarak ülkemizde yaşanan spor terörünün altında birçok sebep yatmaktadır. İngiliz holiganları genellikle genç ve işçi sınıfı mensupları olup erkeklik kimliklerini ortaya koymak ve kargaşa çıkartmaktan haz duydukları için şiddete başvurmaktadırlar. Türkiye'de ise eğitim ve gelir seviyesi düşük kişilerin yanında sosyal seviyesi yüksek, VİP tribünü izleyicileri, kulüp yöneticileri, siyasi yetkililer ve milletvekilleri dahi değişik boyutları ve yönleriyle futbol holiganizminin içerisinde bulunmaktadırlar. Özellikle söylemek gerekirse milletvekillerinin de bu işin içerisinde olması gerçekten olumsuz teşkil edebilecek bir durumda.
Ülkemizde futbol sahalarında görülen şiddet olaylarının başlıca sebeplerini de şu şekilde sıralayabiliriz; Ekonomik ve sosyal hayattaki sorunlar, yerleşmiş spor kültürü eksikliği, mafyanın etkisi, etkisiz güvenlik önlemleri ve polisin tutumu, teknik direktörlerin ve futbolcuların sorumluluğu, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu, hakemler, kulüp yöneticileri ve medya. İncelediğimiz bu başlıklar adı altında ülkemizde ki futbol şiddet olaylarını geçmiş tarihe bakarak görebilirsiniz. Her yazdığımız başlık altında yaşanmış bir olaya şahit olabilirsiniz. Ancak anlamamız gereken husus şudur ki; belki de futbolda şiddet hiçbir zaman tam anlamıyla bitmeyecek, bitirilemeyecek yeryüzünde ki son düdük çalana kadar sahalarda ki yerini koruyacak. Fakat İngiltere örneğinde de görüldüğü gibi alınan tedbirler bu durumları en düşük seviyeye indirebilecektir.
Stat içi kafeterya, tuvalet hizmetleri artırılmalı, stat içi ve etrafı güvenlik kameralarıyla çevirtilerek kontrol altına alınmalı stadyumlar insanların eğlenebileceği ortamlara çevrilmelidir. Burada unutmamamız gereken husus şudur ki beraber maç izlemeyi öğrenemeyen bir toplumda birlikte yaşamakta zor hale gelecektir. Stadyumlarda iç güvenlik ve kontrol polis elinden alınarak iyi eğitilmiş, yansız ve ehil özel güvenlikler eliyle yapılmalıdır. Kulüp yöneticileri, teknik heyet ve futbolcularda kendi davranış ve açıklamalarında daha dikkatli olmalı, tahrik edici, suçlayıcı beyanat vermekten kaçınmalı, fairplay'i destekleyerek taraftarlara güzel örnek olmalıdırlar. Kulüp yöneticileri taraftar gurupları ile olan çıkar ilişkilerine son vermeli, maddi ve manevi anlamda belirli taraftar guruplarını desteklemekten vazgeçmelidirler. Futbol Federasyonunun ve kurullarının kulüplere, yönetici ve futbolculara verdiği cezalar adil, UEFA ve FİFA standartlarına uygun ve caydırıcı olmalıdır. FairPlay'i destekleyici organizasyon sayısı artırılarak başarılı kulüp, oyuncu ve hatta tarafta guruplarına ödüller verilmelidir. Ayrıca yayın gelirlerinden elde edilen miktar takımlar arasında adil bir şekilde pay edilerek Anadolu ve İstanbul takımları arasındaki uçurum bir nebze olsun azaltılmalı böylelikle Anadolu da, İstanbul kulüplerine karşı olan tepki azaltılmalıdır. Medyaya da bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Spor gazetelerinin, birçok günlük gazeteden daha çok ilgi gördüğü ülkemizde spor medyası yayınlarına daha fazla dikkat etmeli, kışkırtıcı, ses getirecek! röportajlardan uzak durulmalı, Fair Play ve sporun evrensel amaçlarına hizmet edecek yayın anlayışı benimsenmeli, sadece futbola değil diğer spor dallarına yeterince yer ayrılmalıdır. İnsanlar mücadeleyi, yarışmayı, galip gelip mağlup olmayı televizyonlardan, tribünlerden ziyade bizzat yaşayarak öğrendiği takdirde olayın zorluğunu daha iyi anlayacak karşısındaki kişinin düşmanı değil rakibi olduğunu algılayacaktır. Buda sadece medyanın değil tüm spor kulüplerinin, devlet kurumlarının desteğiyle planlı bir şekilde uzun vadede gerçekleştirilmelidir. Böylelikle zihinlerde zaman içerisinde oluşacak algılama değişiklikleriyle futbola gereğinden fazla anlamlar yüklenilmeyecek, futbolun bir ölüm-kalım mücadelesi veya daha ötesi değil, hayatımıza renk katan bazılarımız için çok bazılarımız için az önemi olan bir hobi, bir spor dalı olduğu anlaşılacaktır.
Fakat unutmamak gerekir ki sosyal ve ekonomik koşullarda yaşanan problemler yoğun şekilde devam ettiği müddetçe ülkemizde futbol sahalarında görülen şiddetin önüne geçmekte zorlaşacaktır. Şiddetle mücadeleyi sadece spor sahalarında değil toplumun tüm kesimlerinde yapmak gerekir ki bununda yolu vatandaşlara sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan refah seviyesi daha yüksek bir hayat sunabilmekten geçmektedir.

Kaynak: Av. Erkan Kıraç