Son 42 günde şehit ateşi 42 farklı merkezden yükseldi. 

Öncelikle ailelerini yaktı elbet. 

Ama bu 42 noktadaki ateş sadece onların ailelerini değil, yüreğinde azıcık merhamet, azıcık vatan sevgisi, azıcık insan sevgisi, azıcık iman bulunan herkesi derinden etkiledi, büyük bir üzüntüye boğdu. 

Son 1 hafta içerisinde Konya'ya 4 şehit ateşi düştü.

3. Sınıf Emniyet Müdürü, Bomba İnceleme ve İmha Müdürü Beyazıt Çeken, İstanbul Sultanbeyli'de Fatih Polis Merkezi Amirliği'ne yapılan saldırının ardından olay yerini incelemeye gittiği esnada kalleş kurşunlara hedef olmuş, ağır yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede ruhunu teslim etmişti. 

Polis Memuru Abdullah Ümit Sercan, Mardin'in Midyat ilçesinde görevi başındaydı. Teröristler kanlı eylemlerinde bu defa Abdullah Ümit Sercan'ı gözlerine kestirmişti. Kör kurşunlar bu kez ona isabet etti. İkinci bir ateş de Konya'nın Hadim ilçesine düştü.

Bingöl'in Genç ilçesinde de hainler kalleşçe saldırıları ile kıyıma kenetlenmişlerdi. Kahpece pusu kurdular. Beyinleri yıkanmış, akıl yoksunu mahluklar bu defa Jandarma Uzman Çavuş Veli Ateş'i şehit ettiler. 

Ve sonrasında bir şehit haberi de Hakkari'den geldi Konya'ya. Acı haber ne kadar da tez geliyor değil mi? Jandarma Üstçavuş Dursun Taştiken de burada terör örgütü PKK mensuplarının haince saldırıları sonucu şehadet şerbetini yudumladı. 

Allah tüm şehitlerimize gani gani rahmet etsin. Başta ailesi olmak üzere geride kalanlara bol sabır versin. Tarifi yapılamaz, büyük bir acı bu. Daha şehitlerimizi toprağa vermeden, yeni şehit haberleri duyar olduk. Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın

Nasıl geldik bu hale? Niye bir anda her şey takla makla oldu? 

Neden yine yüreklerimize ateş düşüyor. Hani artık analar ağlamayacaktı? Hani artık barış ve huzur ortamı vardı? Kim verdi vur emrini de barışa kurşun sıkıldı?

Hani birdik, beraberdik. Hani bölünmez bir bütündük. Daha dün birlikte düşman gavuruna karşı birlikte göğüs germemiş miydik? 

1921 yılında yeni bir devletin temellerinin atıldığı dönemde sancılı bir süreç yaşanıyor. O dönemde de dış mihraklar emellerine ulaşabilmek için kışkırtıyorlar etnik yapı üzerinden. Ancak bu oyun o dönemde tutmuyor. 

Kürtlerin ileri gelenleri yeni kurulmuş olan meclise birer telgraf gönderiyorlar. Ne diyor o telgrafta Kürtlerin ileri gelenleri:

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok önce anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak düşüncesinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden saymazlar. Kürtlerin kaderi Türk'ün kaderiyle ikizdir. Biz Kürtler Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka kurtarıcı beklemediğimiz gibi İtilaf Devletlerinden merhamet dileme durumuna düşmüyoruz. Milli Yemin içinde barış antlaşması yapılmasını sağlamak üzere bütün varlığımızla hükümetimize yardım edeceğimizi; Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti içinde Kürtlüğün ayrı bir parça olarak anlaşılmasını hiçbir zaman duymak istemediğimizi bildirerek başarılar diler ve saygılarımızı sunarız.”

İmzasını atan Kürt aşiret liderleri:

Aluçlu Aşiret Reisi Muhammed, İzoli Aşiret Reisi Hacı Fiya Sebâti, Ulemâ-i Ekrâd'dan Bekir Sıdkî, Bâricgân Aşiret Reisi Halîl, Bükler Aşiret Reisi Hüseyin, Ulemâ-i Ekrâd'dan Rüşdî, Ulemâ-i Ekrâd'dan Avnî, Eşraf-i Ekrâd'dan İzdelili Fehim, Ulemâ-i Ekrâd'dan Halîl, Cürdî Aşiret Reisi Muhammed, Zîve Aşiret Reisi Halîl, Ulemâ-İ Ekrâd'dan Hâfız Muhammed, Deyükân Aşiret Reisi Hüseyin, Eşrâf-ı Ekrâd'dan İbrâhîm, Eşrâfdan Sâdık, Zebûhlu Halîl.

Kardeşliğin, dostluğun nişanesi değil mi bu mektup. Bu mektubu imkan olsa da dağdaki beyni sulanmışlara okutabilsek. Ne değişti dünden bugüne?

Basite indirgemeye çalışıyorum anlamak için. 

Elimde bir silahın olduğunu düşünüyorum.

Karşımda da yaşadığım toprakları korumakla mükellef olan, askerliği vatan borcu bilen, asker ocağını peygamber ocağı varsayan, tuttuğu nöbeti ibadet bilen, hayalleri, geleceği olan, görevini bitirip sağ salim ailesine sevdiklerine kavuşmayı arzulayan gencecik bir yiğit var. 

Bana kim, ne diyebilir de ben bu yiğide kurşun sıkabilirim? 

Cevabını bulamıyorum. 

Sadece yazık diyor ve üzülüyorum. 

Çıkmaza giden garip bir sürece doğru sürükleniyoruz. Allah sonumuzu hayreylesin.