Türkiye çok değişik bir ülke oldu. Önceden çok farklılaşan fikirlerin çatışmasını yaşarken ülke, son yıllarda da aynı düşüncelerin içerisinde hapsolup kaldı! Orta yolu bulabilmiş değiliz. Her konuda olduğu gibi Türkiye'de yaşayan Suriyeliler konusunda aynı kalıp düşüncelerle bocalayıp duruyoruz. Türkiye'de resmi rakamlara yaklaşık 3 milyon Suriyeli var. Bu rakamın kayıtdışı olanlarla birlikte daha da fazla olduğu belirtiliyor.Türkiye'deki Suriyeliler konusuna geçmişten günümüze gelerek bakalım;

*Suriye'de çıkan iç savaş ve savaşın derinleşmesi (IŞİD ve PYD gibi terör unsurlarının da etkisiyle) Suriyeli sivil halkın, ülkelerini terk etmesine neden oldu.

*Uluslararası toplum - güç birlikleri (NATO, AB vs.) İslam coğrafyasında yaşanan her olayda olduğu gibi bu olayda da iki yüzlü yaklaşım sergileyerek, Suriye'deki soruna faydacı bir yaklaşım sergilemedi. Özellikle ülkelerini terk eden Suriyeli sivil halkın ne olacağı ile ilgili yapıcı bir tutum ortaya konmadı.

* Dış politikada etkinlik gösterme çabasında olan Türkiye, Suriye'de yaşanan gelişmeleri (Doğal olarak) en yakın takip eden ülke oldu. Türkiye özellikle bu çabasını, ülkelerini terk eden sivil vatandaşlara kapısını açarak gösterdi. 

*2011 yılından bu yana alınmaya başlanan Suriyeliler, Türkiye genelinde 3 milyonu buldu. İlk başlarda Kilis gibi Suriye sınırındaki illerde kurulan çadırkentlere yerleştirilen Suriyelilerin, sayılarının artması ve çadırkentlerin yetersiz kalmasıyla ülke geneline yerleşmelerinin önü açıldı.

*Akın akın gelen Suriyeliler, ülkenin çeşitli yerlerine yayıldı.Suriyelilerin alınması noktasında hazırlıksız olan Türkiye, Suriyelilerin yerleşimi ve kontrolü konusunda bocaladı.Memleketlerinden uzak, yabancı bir ülkede olan Suriyeliler için de aynı durum baş gösterdi. Her iki taraf için de başlarda yaşanan bu bocalama, ilerde yaşanabilecek sorunların görülmesini engelledi.

*Başlangıçta düşünülen, ortaya çıkabilecek 'etnik' rahatsızlık, İslam üzerinden yani Ensar-Muhacir tartışmaları ile bertaraf edilmeye çalışıldı. Bu yaklaşım ilk günler sosyolojik olarak toplumu rahatlatsa da, sonrasında yaşanabilecek sorunların görülmesinin önüne de perde çekti.

*Yaşanacak sorunlara karşı yapılan çeşitli uyarılara rağmen,hükümet ve devlet mekanizmalarıperdenin arkasındaki sorunları yalnız bıraktı. Yalnızlaşan, denetimsizleşen, kontrolsüz kalan sorun, büyüyerek bu günlere geldi.

*Sivil Toplum Kuruluşları ve Türk milleti de Ensar - Muhacir yaklaşımının vermiş olduğu İslam kardeşliği ve yardımlaşma anlayışı ile Suriyelilere yardım seferberliği başlattı. Ancak sosyal sorun olarak ele alınmayan olay, yardımlaşma çerçevesinin dışına çıkamadı.

*Denetimsiz ve serbest bırakılan Suriyeliler (Türkiye açısından iyi niyetli bir yaklaşım olarak ele alınsa bile) Türk toplumuna kendilerini entegre etmekten çok, kendi yaşam tarzlarını Türkiye'de de sürdürme yoluna gitti. Burada anti parantez açacak olursak;Bir toplumun kültürel ve yaşam tarzı açısından engellenmesi düşünülemez elbette. Türkiye'nin böyle bir davranış sergilemesi de yanlış olurdu. Ancak burada değinmek istediğim konu şudur ki; Fazla başıboş bırakılan Suriyelilerde, bu durumun “şımarıklık psikolojisi”ne yol açması, çatışmaları da doğurdu.

*Suriyelilerin yerleştirilmesi ile ilgili planlamanın olmaması ve Suriyelilerin genelde toplu yaşamalarına müsaade edilmesi, Suriyeliler açısından alan hakimiyetini beraberinde getirdi. Bu hakimiyetin verdiği özgüven, merkezden çevreye doğru yayılan olumsuz tepkimelerle karşılık buldu.

Tüm bunlar ışığında, son günlerde cereyan eden olayların, yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu söylemek mümkün.İyi niyetli olsa dahi, izlenen yanlış yol, Suriyeliler konusunda yaşanan veya yaşanabilecek sorunları doğurmuş oldu. Bugüne kadar “Bir sorun yok” politikası izlense de, 3 milyon nüfusluk farklı bir toplumun -hiçbir şey yapmasalar bile- bir sorun olarak değerlendirilmesi gerekiyor.Bu konunun acilen sosyolojik olarak ele alınıp, gerekli çalışmaların yapılması elzemdir. İslami açıdan bakıp, Ensar - muhacir çerçevesinden çıkmadıkça, sorun büyümeye devam edecektir. Burada etnik bir karşıtlıktan bahsetmiyorum. Suriyelilere din kardeşi gözüyle görmek her Müslümanın yapması gereken bir tutum. Ancak, “din kardeşi” diyerek de olaya geniş perspektiften bakmamak da büyük yanlış olacaktır. Yaşanan olaylar, zaten yapılan bu yanlışın tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Şu an bu konuda atılacak adımlar, daha zor olacaktır. Çünkü artık konuyla ilgili yeni bir tehlike ortaya çıktı: Provokasyon.Olaylar bundan sonra belli çevrelerce provoke edilmeye açık hale gelmiştir. Türk milletinin Milliyetçilik refleksi bu günden sonra daha fazla saldırı alacaktır.Bu iki taraflı gerçekleşebilir. Birincisi; gerçekleşen olayların provokasyon olduğu algısı oluşturulup sorunlara yine perde çekilebilir. İkincisi;farklı çevrelerce olaylar abartılarak, kışkırtma ve provoke etme yoluna gidilebilir. Bu açıdan hem devlet olarak hem de Türk milleti olarak daha fazla uyanık olmak gerekiyor. Konunun da artık sorun olduğu kabul edilmeli, çözüm yoluna gidilmeli diye düşünüyorum. Sevgi, saygı ve dua ile!