SÜLEYMAN ŞAH'A VEFASIZLIK

Cumartesi gecesi hükümetimiz büyük bir başarıya imza attı! Ordumuz sadece bir zayiat vererek gerçekleştirdiğioperasyonla Caber'de buluna TÜRK MEZARINIpeşmergelerin, IŞID'in elinden aldı ve sınırımıza yakın bir bölgeye taşıdı. Tebrikler doğrusu.

Süleyman Şah, genelde çok karıştırılan bir isimdir. Birçok kimse bilerek ya da bilmeyerek onu Ertuğrul Gazi'nin atası olarak gösterir. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Anadolu fatihi Süleyman Şah, Aslan Yabgu'nun torunu Kutalmış'ın oğludur. Selçuklu devletinin de kurucuları Oğuzların “Kınık” boyundandır. Ertuğrul Gazi'nin babası olduğu rivayet edilen Süleyman Bey ise Oğuzların “Kayı” boyundandır. Bu iki şahıs birbirlerinden tamamen farklıdır. Ertuğrul Gazi'nin babası, Moğol istilasının önünden kaçarak Suriye tarikiyle Anadolu'ya gelmiştir. Moğol istilasının ortaya çıkışı 1220'li yıllardır. Yani, I.Alaeddin Keykubat Dönemidir. Halbuki Anadolu Selçuklu devletinin kurucusu 1075- 1086 yılları arasında Anadolu'da hüküm sürmüştür.

Süleyman Şah, Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusudur. 1075 yılında Anadolu'ya gelen Süleyman Şah önce Konya'yı başkent yaptı; 1080 yılında Marmara sahillerini ve boğaza kadar olan bölgeleri ele geçirince İznik'i başkent yaptı. 1086 yılında Büyük Selçuklu Devleti'nin Suriye meliki Tutuş'la tutuştuğu muharebe'de yenilerek şehit düştü; daha doğrusu savaşı kaybedince intihar etti.

Gelelim asıl meseleye. 1075 yılından beri Türkiye'yi Türklere vatan yapan ve bu uğurda canını veren Süleyman Şah'a torunları olan bizler, Türkiye Türkleri tarihin görebileceği en büyük saygısızlığı ve terbiyesizliği yaptık. Onu mezarında dahi rahat bırakmadık. Mezarını bir soyguncu gibi açtık ve kemiklerini taşıdık. Başında dalgalanan özgürlük sembolü bayrağımızı bir Türk askeri indirdi. PKK'nın yapamadığını, IŞİD'in yapamadığını biz yaptık. Bayrağımızı indirdik. Ne büyük muzafferiyet!

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşında yenilince Suriye bölgesini Fransızlar işgal etmişti.  Türk milletinin yetiştirdiği en büyük vatanseverlerinden biri olan Mustafa Kemal, elindeki asker ve teçhizatın azlığına, kırık dökük bir orduya rağmen bu mukaddes toprakları korumasını bilmişti. 20 Ekim 1921'de Ankara Hükümetiyle Fransa arasında, Caber Kalesi ile Türbenin toprağı Türk toprağı olmasını öngören Ankara Anlaşması yapılmış, burası bir Türk toprağı olarak uluslar arası hukukta da tescillenmişti.

1968 yılında Suriye baraj inşası nedeniyle Türbe'nin başka bir yere taşınması ya da Türkiye'ye nakli konusunda bir nota verdi. Türkiye de Keban Barajı'nın kapaklarını kapatarak Suriye'ye bir nota verdi. Her iki tarafın restleşmesi sonucunda Devlet su İsleri (DSİ) uzmanlarını Suriye'ye göndererek Türbenin Suriye toprakları dâhilinde başka bir bölgeye nakli için çalışmalara başladı. Uzun müzakerelerden sonra Ankara ve Şam hükümeti arasında şu anlaşma imzalandı:

1)Türbe müştemilatı ile birlikte Halep-Haseki yolu üzerinde bulunan üzerinde bulunan Karakozak köyü yakınlarındaki bir bölgeye nakledilecek,

2)Barajın kenarında türbenin bu günkü konumuna en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek,

3)Türbenin bu günkü yerini tespit etmek maksadıyla göl üstüne bir şamandıra konulacaktır.

1973 yılında türbe ve karakol, Halep'e 123, Urfa'ya 92 km mesafede bulunan Fırat nehri kıyısındaki Karakozak köyüne nakledilmiştir. Bu durum türbenin su altında kalmaması için zaruri bir sebeptir.

1995 yılında 57. Hükümet, Suriye Devleti'nin baraj bahanesiyle türbenin ikici defa nakli talebini reddetmiştir. Suriye'nin blöfünü yutmamıştır. Bahanelerini geçersiz saymıştır. Bunun yerine türbe, baraj gölünden etkilenmemsi için tahkim edilmiştir. 2001yılında Teşrin Barajı'nın tamamlanması üzerine türbenin taşınması yeniden gündeme geldi ise de tahkim edilmesi yönünde karar alınmıştır. 23 Ocak 2003'te türbe onarılarak ve güçlendirilerek yeniden ziyarete açılmıştır.

22 Şubat 2015'te ise büyük bir densizlik yapılarak Süleyman Şah'ın türbesi açılmış, kemikleri taşınmıştır. Sebep ne? Hiç. Bunun bir tek sebebi olabilir: Şuursuzluk; Türklük bilincinden ve şuurundan mahrum olmak.

Süleyman Şah'ın türbesinin bulunduğu yer bir Türk toprağıdır. Nasıl Türkiye bir Türk vatanı, Türk toprağı ise orası da Türk vatanıdır. Nasıl ki Türk toprağını savunmak mecburiyetinde isek orayı da anavatan gibi savunmak zorundayız. Orası bizim tapumuzdu. Tapulu mülkümüzden, Türk toprağından nasıl vazgeçeriz? Biz askerlere, komutanlara Türk milletini idare edenlere, “kutsal vatan toprağını” terk etsinler diye mi maaş ödüyoruz. Atalarımız, ortada hiçbir mecburi durum yokken düşmana terk etsinler diye mi kanlarını bu toprağa harç yaptı?

Ne zamandan beri vatan toprağını terk etmek kahramanlık oldu? Ne zamandan beri gece yarısı ecdadımızın mezarını açmak kahramanlık oldu? Ne zamandan beri korkaklık baş tacı edilir oldu?

Türk topraklarından çekilmek, bir utanç vesilesidir; kahramanlık değildir. Türk bayrağını gönderden indirmek övünülecek bir olay değil dövünülecek bir olaydır. Türk milletinin haysiyetini ve gururunu kırdınız, ayaklar altına aldınız. Zaten sizden öncekilerin de ayakları altındaydı; siz iyice ezdiniz, un ufak ettiniz.

Siz kendinizi isterseniz süper kahraman ilan ede durun... Ben Türk milletinin bir ferdi olarak bize yaşattığınız bu alçaltıcı durumu asla affetmeyeceğim. Sizi, Türk milleti affetmeyecektir.

Yapılan büyük bir hatadır. Bu hatayı yapanları kınıyoruz ve onları, öz mülkümüzü korumaya, himaye etmeye davet ediyoruz.

Uyanmalı, milli şuur illaki uyanmalı. Selam ve dua ile!