Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi,

- Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?

Bir başkası,

- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.

Bir diğeri de,

- Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor.

Hoca kızmış,

- Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?

***

Teşbihte hata olmaz derler.

Neden anlattık bu fıkrayı?

Malumunuz son dönemde askeri uçakların düşmesi sonucu meydana gelen kazaların sayısı bir hayli fazla. Ortalamaya vursak sadece Konya'da her 2 yılda bir uçağın düştüğü aşikar.

Son olarak geçtiğimiz hafta Eskişehir'den havalanan bir F-4 savaş uçağı Konya semalarında süzülürken, Aksaray Yolu üzerinde bulunan Ortakonak Mahallesi yakınlarına düşmüştü.

Bu kazanın ardından Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz bir açıklama yaptı. Uçağın düşmesinin nedenlerini araştırdıklarını, yaptıkları ilk tespitlere göre uçağın düşmesinde teknik bir arıza ve hatanın olmadığını, uçağın tamamen pilotaj hatasından düşme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu söyledi.

Adama sormazlar mı, “En yenisi 1987 model olan, her ne kadar 2020 yılına kadar uçabilir diye vize verilse de sık sık geri dönüşü olmayan kazalarla gündeme gelen, her düşüşte yürekleri hoplatan bu F-4'lerin hiç mi suçu yok?” diye!

Demezler mi, 'Ne kadar bakımlı da olsa, ne kadar modernize edilmiş de olsa sonuçta demir ve demir eskir' diye!

Yani, düşen uçakların hiç mi suçu yok?

Sadece Konya'da düşen uçaklardan yola çıkarak bazı önemli ayrıntıları da aktarmanın vakti geldi hatta geçiyor.

Hava kuvvetlerimiz başımızın tacıdır. Severiz, ilgi duymayan, yüksek gürültüyle tepemizde uçarken bu gürültünün vermiş olduğu rahatsızlığı yok sayıp, 'gökyüzündeki özgür kanatlarımız gidiyor'  demeyen yoktur!

Ancak uçakların düştükleri bölgelere de bakıldığında aklımıza kötü senaryolar gelmiyor değil.

Son düşen uçak, Ortakonak Mahallesi'nde sadece birkaç kilometre uzaklıkta boş bir araziye düştü.

Bundan birkaç yıl önce Karakaya Mahallesi'ne belki 1 kilometreden daha kısa mesafede bulunan alana yine bir savaş uçağımız düşmüştü.

Sonra yakın zamanda düşen başka bir uçak da Türk Yıldızları uçağıydı. Organize Sanayi Bölgesi'nin tam orta yerine, TÜMOSAN'ın bahçesi diyebileceğimiz arsanın içine uçak düştü.

Açık söylemek gerekirse, üzerimizde her an daha büyük facialara yol açabileceği konusunda endişeler uyandıran büyük bir tehlike uçuyor.

Bugün tepemizde uçup dibimize düşüyor da, yarın neremize düşeceğini kimse bilmiyor.

Şehrin orta yerine veya yoğun olarak uçuşlarını gerçekleştirdiği sanayi bölgesindeki bir sanayi tesisinin tepesine düşmeyeceğini kimse garanti edemez.

O çok sevdiğimiz, varlığı ile gurur duyduğumuz, sesini duyduğumuzda büyük haz aldığımız, izlerken tüylerimizin ürperdiği bu uçakların sanki biraz daha şehrin dışında havalanması gerekiyor.

Bilmem anlatabildim mi?

Mesnevi'den:

“Yiğidim, kadere az bahane bul. Nasıl oluyor da suçunu başkalarına yüklüyorsun?”