Söz vardır:

Kaynağı yürektir, menşei kalptir, gönülden süzülür gelir.

Güzel insanlar nezdinde söz namus değerindedir. Toplumumuzda yaygın olarak kullanılan, “söz namustur” ifadesi bu anlayıştan neşet eder.

Sözü yerine getirmek için gerekirse can verilir.

Verilen sözler tutulursa insanı insan eder, yüceltir, melekler âlemine yükseltir.

Söz yerine getirilirse, insanı evliya makamına erdirir.

Söz vardır, ulvi insanların ulvi ve manevi duygularından doğar. Bu sözün sahibi de, verdiği sözde ulvidir, âlidir, yücedir.

Söz iyi ve değerli insanlar nezdinde en büyük emanettir. Emanetlerine canları gibi sahip çıkarlar bu güzel insanlar…

Öyle sözler vardır ki kalıcı, içten, özden, samimi ve hasbidir. Bu sözler yerine getirilir, bireyin ve toplumun ahlakını kemale erdirir.

*

Söz vardır:

Kaynağı dil ucudur, kalp ve gönülle irtibatı yoktur.

Kötü hasletli insanlar nezdinde sözün kıl kadar değeri yoktur. Böyle insanlar burada söz verirler, şurada unutur giderler. Ağızdan çıkan söz, bir kıymet ifade etmez onlar için…

Söz, bazı insanların hafızasından anında silinir ve hatırlanılmaz bir daha…

Verilen sözler unutulursa insanı dört ayaklı mahlûklar seviyesine, hatta daha da aşağılara indirir.

Söz yerine getirilmezse, insanı münafıklığa sürükler.

Söz vardır, süfli insanların nefsi ve şeytani duygulardan doğar. Bu sözün sahibi de, verdiği sözde bed, cüce, çirkin ve fenadır, süfliyet ifade eder.

Öyle sözler vardır ki kıymetsiz ve değersiz insanlar nezdinde anlık kullanılıp atılan bir vasıtadır. Kendileri gibi sözleri de bir değer ve bir kıymet ifade etmez.

Bazı sözler vardır ki anlık, geçici, yüzden ve samimiyetsizdir. Böyle sözler zaten yerine getirilmek için değil ânı kurtarmak, durumu geçiştirmek için verildiği için toplumda yaygınlaşmışsa bir milleti içten içe kemirir, yer, bitirir.

*

Söz; akittir, ahittir, anlaşmadır, emanettir, vefadır.

Sözün yerine getirilmesi veya getirilmemesi o kişinin güvenilirlik derecesinin ve karakter yapısının dışa yansımasıdır.

Söz vermek, söz verilen kişiye borçlu olmaya delalettir ve kul hakkını içerir.

*

Söz verip yerine getirmeyen insanlar; yalancı, sahtekâr, düzenbaz, zayıf karakterli, kötü huylu ve ahlak-ı zemime sahibi insanlardır.

Bu gibi insanlar toplumda bir değer ifade etmezler ve diğer insanlar nezdinde hiç de hoş olmayan sıfatlarla anılırlar.

*

Sözlerini hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan yerine getiren insanlar ise; sağlam karakterli, samimi, doğru sözlü, iyi huylu, güvenilir, ahlak-ı hamide ve ahlak-ı hasene sahibi insanlardır.

Böyle insanlar toplumda layık oldukları değeri bulurlar, hayırla ve güzel sıfatlarla anılırlar.

*

Söz vermek ananemizde ve inancımızda sorumluluğu ve mesuliyeti de beraberinde getirir.

Ahde vefaya bağlılık verilen sözün yerine getirilmesi ile doğru orantılıdır.

Ahde vefa ise imandandır.

Verilen sözün yerine gelip gelmemesi insanın imanının derecesini ortaya koyar, aynı zamanda söz veren kişinin, diğer insanlar nezdindeki itibar derecesini de gösterir.

Yani Ahde vefaya bağlılık, insanın manevi derecesi ile birlikte toplumdaki itibar göstergesidir.

Söz; Yaratıcı yanında ve yaratılanlar arasında, kişinin değer ölçüsünü ortaya koyan, turnusol kâğıdı mesabesinde ve seviye belirleyici derecesindedir.

*

Söz vermek basit bir olay değildir.

Söz, kişinin karakteristik özelliğini ölçen en önemli bir ölçek, dahası bir inanç göstergesi ve imanın tezahürüdür.

Söz vermenin ne anlama geldiğini anlamak için, Allah Rasûlü’nün söz verip yerine getirilmemesini münafıklık alameti sayan Hadis’i Şerif’ine bakmak yeterlidir.

Ne diyordu Allah Rasûlü:

“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez, ona emanet edildiği zaman hıyanet eder.”

Bir başka Hadis-i Şerif’te bunlara dördüncü olarak; “Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar" ilave edilmiştir.

Söz vermenin önemini daha da iyi anlamak için, Yaratıcımız olan yüce Allah’ın, bizlere gönderdiği Kitab-ı Kur’an’da ne buyurduğuna bakalım.

“Verilen sözü de yerine getirin, çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsra / 34) 

Söz vermek ile alakalı, Allah ve Rasûlü bu şekilde emir ferman buyurmuşlarsa başka bir yorum yapılabilir mi?

Bu Ayet ve Hadis’lerden anlıyoruz ki, verdiğimiz her sözden sorumluyuz ve hesaba çekileceğiz.

Öyle ise verilen her sözün her şartta ve mutlaka yerine getirilmesi esastır, farzdır.

Söz verip yerine getirmemek ise haramdır, yasaklanmıştır, münafıklık alâmeti sayılmıştır.

*

Verdiği sözün arkasında duranlar; güzel ahlak sahibi, maneviyatları yüksek, söz verdiği kişilere değer veren, vefalı, samimi, sağlam karakterli, adam gibi adamlardır.

Yerine getirmek için değil, zevahiri kurtarmak için söz verip de anında unutanlar ve sözü şahsi, indi menfaatleri için kullananlar ise; samimiyetsiz, ahde vefası olmayan, gösteriş budalası, karakteri ve tıyneti bozuk kişilerdir.

*

Söz vermede ayrıca, söz verdiği şahsın gücüne, sınıfına ve makamına göre ayırım gözeten, kendisinin üstünde olanlara verdiği sözü anında yerine getirdiği halde, kendisinden aşağıda olanlara verdiği sözlere aldırmayanlar vardır ki, bunların da, ahlaki zayıflıkları ve inanç yapılarının çürüklüğü aşikârdır.

*

Avam tabakanın yanında, kocaman koltukları işgal eden ve topluma örnek olması gereken lider vasıflı kişilerin de, defalarca söz verdikleri halde sözlerinin arkasında durmadıklarını üzülerek müşahede ediyoruz.

Hele hele makam-mansıp sahibi olduktan sonra dostluk, arkadaşlık ve kardeşliğe sığmayacak derecede, daha önce verdikleri sözleri askıya alanlara ve ahde vefa göstermeyenlere ne demeli? 

Bu durum da bir kıyamet alameti olsa gerek. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim…