Yaz bitti. Kışın habercisi sonbahar safran sarısı saltanatıyla gelip kapladı her yeri. İlkokuldaki sınıflarda mevsimlerin anlatıldığı tabloda olduğu gibi bu durumu en bariz görebileceğimiz varlıklar elbette ki ağaçlar. Hele de çınar ağacı. Yaprakları şekil itibarı ile insan elini andıran çınar ağacı adeta 'dur! Yeşil elbiseme dokunma' demek ister fakat çaresiz teslim olur sonbahara. Yarıdan fazlası kırlaşmış saçlarını göstermekten çekinen bir kadın misali yarıdan fazlası sararmış yapraklarıyla utana sıkıla, mahcup bir edayla karşılar sizi. Parklar dolusu ağaç aşağı yukarı( tuzu kuru çam ağaçları hariç) aynı görüntüdedir.

Yeryüzünün bu döngüsü insana sonlu olduğunu hatırlatmak içindir. Hiç geçmeyecekmiş gibi gelen gençlik çağının, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen gücün, kuvvetin ve sağlığın bir sonu olduğunu anlatmak ister insana. Tedbir al der, her vakit böyle güçlü ve sağlıklı olamayacaksın der. Yeryüzünde kibirlenerek, böbürlenerek, sana emanet edilen nimetleri sahiplenerek kendine güvenip dayanarak yürüme der. Yüzün yere dönük, gözün toprakta osun der. Zira ne kadar yükselirsen yüksel boyun serviler kadar olsa, başın arşa değse de bir gün o toprağın bağrına düşeceksin der.

Bazen de yavaşla diye fısıldar kulağına. Yavaşla ve kendine gel. Günlük telaşların içinden sıyrıl ve kendine üçüncü bir göz olarak yukarıdan bak. Ne idin ne oldun ve ne olacaksın? Kendini akıl terazisiyle ve gönül terazisiyle bir tart. Geçen yıl neredeydin bu yıl neredesin? Kendine hangi meziyetleri hangi faziletleri kattın? Hangi konuda kendini geliştirdin hangi eksiğini giderdin? En önemlisi de dünyaya ne kattın? Sorumlu olduğun ailene, komşularına, milletine ve insanlığa ne gibi bir fayda sağladın?

Şairan da sonbahar temalı şiirlerinde bir veda zamanının yaklaştığına ve ömrün sonbaharının yaşlılık devresi olduğuna atıfta bulunarak hüzünlü dizeler sıralar. Divan şiirinin son dönem temsilcilerinden Yahya Kemal  'Eylül sonu' şiirinde bu düşünceyi vurgular: 

'Günler kısaldı Kanlıca'nın ihtiyarları

 Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları'. ''Sonbahar” şiirinde bu ilişki daha güzel teşbih ve istiarelerle tasvir edilir: 

Fânî ömür biter bir uzun sonbahar olur

 Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.

 Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;

 Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

 Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;

 Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;

 Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.

 Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.

Fakat her nesnenin zıddı ile kaim olduğu gibi her mevsimin kendine has güzelliklerinin yanında hazan ve kış olmadan baharın kıymeti nasıl anlaşılabilirdi? Hem yaşamdaki bu devr-i daim asla yok oluşun değil yeni başlangıçlara uyanışın müjdecisi değil midir? Mesele galiba bunda verilen ince dersi kavrayabilmede. Vedat Ali Tok bu düşünceyi ne de güzel şiirleştirir:

İlahi her mevsimin ruhumuza taze can verir

Lakin ilkbaharın özge can verir

Gam mı sonbaharda sararacak yapraklar

Nasılsa her mahlûk kendi hazanında can verir.

İyi hafta sonları