15 Temmuz ihanetinin ardından FETÖ/PDY'ye karşı Türkiye'de büyük bir operasyon başladı. 

Devletin bekası, ülkenin huzur ve güvenliği için OHAL uygulamasına geçildi, KHK'lar yayımlandı. 

İhanet çetesinin içinde olanlar gözaltına alınmaya, tutuklanmaya, kamu görevinden atılmaya başladı...

Süreç devam ediyor... Türkiye'de son terörist, son vatan haini yok olana kadar mücadele sürecek... Taviz yok... 

 

Türk Milleti de FETÖ/PDY/PKK/YPG/DEAŞ/IŞİD'e yönelik operasyonları destekliyor. Sadece düşünce içinde! 

 

“Siyasetin içindeki ve bürokrasideki FETÖ/PDY unsurlarına neden dokunulmuyor? Devletin tüm kademelerine yerleşmiş hainlerin içinde hiç mi siyasetçi, bürokrat yok? Yurtta Sulh Konseyi neden ortaya çıkarılmıyor?” gibi sorular toplum içinde tartışılıyor... 

***

MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli de bu tartışmalara katıldı, “Henüz hatırlı ve imtiyazlı isimlere dokunulamamıştır. FETÖ ile mücadele de ip inceldiği yerden kopsun” ifadeleri ele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve Başbakan Binali Yıldırım'a net mesaj verdi. 

 

Referandum sürecinde Sayın Bahçeli, terörle mücadelenin daha aktif yapılması, ihanet çetesinin oyunlarının bozulması, şer güçlerine yeniden Osmanlı Tokadını indirmek için “Devlet için  EVET, millet için EVET, bayrak için EVET, vatan için EVET” demiştir... 16 Nisan'da da Türk Milleti'nin ferasetli duruşu ile “EVET” zaferi yazılmış, güçlü devletin yolu açılmıştır. 

 

Bu bakımdan Sayın Bahçeli'nin bu çıkışı önemlidir. Referandumdan iki gün önce bir televizyon programında, “MHP içindeki FETÖ'ye mensup milletvekillerini ve partilileri biliyorum. Gerekli notları aldık, gereğini yapacağız” açıklamasıyla siyaset ve bürokrasideki operasyonların yapılmasına dikkat çekmişti. 

Şimdi gelinen nokta itibariyle ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden AK Parti'ye döndüğü gün; “ Sayın Cumhurbaşkanı'na, Sayın Başbakan'a çağrıda bulunuyorum: FETÖ'nün son mensubu, en son ferdi yakalanıp adalete teslim edilesiye kadar durmak, beklemek, gecikmek, hafife almak, 'dün yanımızdaydı, yakınımızdı, arkadaşımızdı, vefaydı, şuydu buydu' demek haramdır, bunlara karşı mücadele ise sonuna kadar helaldir...” ifadesinin muhtevası iyi tahayyül edilmelidir. 

Toplumsal barışın sağlanması, hak ve hukukun tam anlamıyla tesis edilmesi, kafalardaki soru işaretlerinin silinmesi üst düzey temizlikle, ihaneti gerçekleştiren Yurt Sulh Konseyi'nin deşifre edilmesiyle sağlanabilir...

***

Sayın Bahçeli'nin, “Fiili durumu hukuki duruma bağlayalım, Türkiye'yi siyasi tartışmalardan kurtaralım” önerisiyle birlikte 16 Nisan'daki referandumda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kabulüyle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisine geri döndü... 

 

Zaten zorunlu bir ayrılık olmuştu. Mevzuat gereği ayrılmak durumunda kaldı, gönül bağı devam etti, partisini yönlendirmeyi sürdürdü...

Yeniden AK Parti'ye üye olduktan sonra açıklamaları dikkat çekici. 

Referandum sürecinde HAYIRsızların en büyük argümanı, “Yeni sistem Erdoğan için getiriliyor” yalanı olmuştu.

 

Erdoğan ise HAYIRsızların yalanına karşı, “Biz yola milletimizle birlikte çıktık... Yeri geldi biz milletimiz için gövdemizi siper ettik, yeri geldi milletimiz bizim için gövdesini siper etti. 15 Temmuz bunun çok açık ve net ispatıydı. Türkiye'ye saldıran herkesin bizi hedef almasının sebebi budur. Bazıları sanıyor ki mesele şahsımız, mesele hükümetimiz, mesele partimizdir. Halbuki mesele milletimizdir, mesele ülkemizdir, mesele devletimizin ta kendisidir. Mesele bağımsızlığımızdır, hedeflerimizdir, iddialarımızdır. Biz de milletimiz de bu gerçeği çok iyi biliyoruz...” ifadelerini kullandı... 

İkinci olarak FETÖ ile mücadeleye dikkat çekti.  «FETÖ'nün tasfiyesi konusunda önemli noktaya geldik” dedi ve partilileri uyardı; “Onlar kendilerini gayet iyi gizliyorlar ve biz artık kalkıp da 'Şu ne dedi, bu ne dedi?' buna bakamayız. Ülkede bir yargı vardır, hukuk sistemi vardır ve yargı çalışmaktadır. Gereği neyse, bu yapılacaktır. Zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum; 'Önünüze gelip gözyaşı dökenler de olabilir.' Ben şuna inanıyorum, acırsak acınacak hale gelebiliriz...” 

 

Partililere bir uyarı da yol arkadaşlığı noktasında geldi. 15 Temmuz'un ardından başlayan FETÖ/PDY operasyonları ve referandum sürecinde tavrını net olarak ortaya koyamayan partililerin varlığı AK Parti içinde rahatsızlık oluşturmuştu. Bu rahatsızlık Sayın Erdoğan'a kadar gitmişti.  

 

“Bizim muhabbetimiz rüzgara göre yön değiştirmez. Çünkü bizim kardeşliğimiz ahiret kardeşliğidir. Bizim dava arkadaşlığımız ervah-ı ezelde levh-i kalemde yazılmıştır. Buna böyle bakacağız. Ama dava adamlığı da kolay değildir... Elbette bu ağır yükü çekemeyenler de oldu, olacaktır. Onları ademe mahkum ediyor değerlendirmesini millete bırakıyoruz. Bugüne kadar bu davaya, bu partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görmüyorum...” sözleri ile AK Parti'ye gönül vermiş insanların rahatsızlığına bir anlamda cevap verdi. 

 

AK Parti içindeki muhalif seslerle yolları ayırdı... Sonları ise iflah olmayacak... Bir anlamda Sayın Erdoğan, parti içindeki hizipleşmeyi de kabul etmeyeceğini vurguladı. “Dava arkadaşlığı” dedi... 

 

21 Mayıs bu anlamda AK Parti için yeni bir tarihi dönüşüm olacak... Yeni dönem ayıklanma ve arınma dönemi olacak... Kimler kalacak, kimler gidecek, ak koyun kara koyun ortaya çıkacak... Siyasette ve bürokrasi de tam anlamıyla ihanet temizliği de 21 Mayıs'la başlayabilir! Sayın Erdoğan'ın sözlerini tahayyül edersek böyle bir durum ortaya çıkabilir!

Sayın Bahçeli'nin bir anlamda istediği de bu. İhanet çetesi ile ip inceldiği yerden kopsun! Koptuğu anda da MHP ve AK Parti önemli bir oyunu daha bozmuş olacak! Kaleyi içten fethetmeye çalışanlar içine gizlendikleri Truva Atı'nda yok olup gidecekler... 

***

Referandumun ardından en fazla konuşulan Yüzde 51 kimin oyu oldu!

 

HAYIRsızlar ekibi yeni bir oyuna girerek sandıktan çıkan EVET zaferini AK Parti-MHP kavgasına dönüştürmek istediler. 

MHP tabanı EVET vermedi!

AK Parti seçmeninin önemli bir kısmı HAYIR verdi...

Sayın Bahçeli son dakika HAYIR dedi... 

Sayın Erdoğan, seçmeni ikna edemedi... 

İfadeler ile MHP ve AK Parti'yi oy kavgasının içine çekmeye çalıştılar. 

Yaptıkları iş HAYIRsız olunca yine tutmadı. 

Hem Sayın Bahçeli, hem Sayın Erdoğan, hem de Sayın Yıldırım, “Kimin ne yönde oy verdiğini tespit etme durumuz yok, Türkiye kazanmıştır” ifadesini kullandı... Müfterilik peşinde koşup, kriz arayanların hevesleri kursaklarında kaldı... 

 

Son olarak Sayın Erdoğan, “Yüzde 51,4 bir AK Parti oyu değildir. Yüzde 48,6 da bir CHP oyu değildir” diyerek tartışmaları sonlandırmış oldu... 

Tablo böyle okunursa herkes kazançlı çıkar, tabloyu böyle okumayan ise sandıktan çıkan sonuçla hüsrana uğramaya devam eder... 

 

16 Nisan Türkiye'nin makus talihinin değiştiği bir dönem olmuştur. Bundan sonraki süreç ise Güçlü Türkiye'nin yolu olacaktır... Bu yolda vesayet çığırtkanlıklarına, Batı uşaklarına, FETÖ kalıntılarına, mandacı asalaklara, inanç düşmanlarına, vatan hainlerine yer olmadığını da tekrar hatırlatalım...