Konya, geçmiş dönemlerde birçok kavme yurtluk ve medeniyete beşiklik ettiği gibi günümüzde de kültürel çalışmalara beşiklik ediyor, ev sahipliği yapıyor. Hemen hemen haftanın en az üç günü çeşitli organizasyonlarda şehri ve Türk kültürünü ilgilendiren konular gündeme getiriliyor, tarihin tecrübelerinden istifade edilmeye çalışılıyor. Bu organizasyonlardan biri de SELSİAD'ın “Ahilik” hakkındaki düzenlediği paneldir.

Yağmurlu bir günün akşamında 14.10.2014'te saat 20.00'de SELSİAD'ın Kulesite'deki toplantı salonunda gerçekleşen paneli Melahat Ürkmez organize etti. Derneğin yönetim kurulu üyesi Dr. Seyit Karaca'nın “Ahiler ve çok yakında şehit düşen vatan evlatlarımız için bir dakikalık saygı duruşu” sözü beni biraz düşündürdü. Demek ki, Malazgirt'te, Mohaç'ta, Balkan Savaşları'nda, Çanakkale'de ve bilhassa yurdumuz tamamen düşman işgaline uğramışken esir bir milleti ayağa kaldıran ve kurtuluş mücadelesi veren şehitlerimiz, onların komutanları; Atatürk ve silah arkadaşları bir dakikalık saygı duruşunu hak etmedi ki! “bütün şehitlerimiz adına” deyip herkesi kucaklayan bir ifade kullanılmadı. Bu konuda Seyit Bey'e teessüf ederim.

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından derneğin kuruluş amacını ve gerçekleştirdiği ve gerçekleştirecekleri etkinlikler hakkında bilgi veren Seyit Karaca'dan sonra panalistler kürsüye davet edildi. Paneli, Prof Dr. H. Ahmet Özdemir yönetti. Ahilik hakkında kısa bir bilgi veren Özdemir, söz hakkını ilk önce Doç. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen'e verdi.

Ahiliğin kökünü, Arapların cahiliye dönemine kadar indiren Mehmet Ali Hacıgökmen, “Ahilik, 12. ve 13. yüzyılda ortaya çıkmadığını; daha önce var olup etkisini kaybeden bir oluşumun o yıllarda yeniden diriltildiğini kaydetti. 12 yy.lın sonlarına doğru Abbasi Halifesi Lidinillah, fütüvvet teşkilatını kurarak, Müslüman ülkelere dervişler, şeyhler göndererek bu teşkilatı tanıttı ve örgütledi. Feta; gençlik demek. Bu teşkilatta yiğitler, gençler savunmada da görev aldıklarından feta; (gençlik) fütüvvet teşkilatı adı veriliyor. 13.yy. başlarında kardeşlik ve dayanışmayı ön plana çıkardığından “ahilik” mefhumunu öne çıkarmıştır.

Halife Lidinillah, Evhadüüdin Kirmani'yi fütüvvet teşkilatını tanıtmak ve kurmak üzere Anadolu'ya gönderdi. Evhadüddin Kirmani'nin mesleği terziliktir. Daha sonra yerine geçen damadı Ahi Evran büyük bir debbağdı.  Sultanlar ve devlet adamları ahileri desteklediler. 1240 yılında ahiler öyle zenginleştiler ki devlete borç verecek hale geldiler. Fütüvvet teşkilatı Ahi Evran'la birlikte bütün meslek dallarını içine alan bir teşkilat haline geldi. Çeşitli meslek guruplarıyla dayanışmayı ve yardımlaşmayı öngördüğü için fütüvvetin mahiyeti kardeşlik anlamına gelen “ahiliğe” dönüştü. Hızla tekke ve zaviyelerini yaptılar. Her meslek gurubunun bir şeyhi, hepsinin bağlı olduğu daha yetkili bir şeyh bulunuyordu. Bunlar esnaf guruplarını denetler, kalitesiz yapılan mallarının piyasaya sürümünü engellerlerdi. Yiğitbaşıları şehirlerde adeta bir zabıta gibi hareket ediyor, icabında izinsiz açılan dükkânları kapatabiliyorlardı. Asla yalan söylemezler, yalan söyleyenleri işinde hile yapanları, ustasız dükkân açanları önce uyarırlar, sonra da cezalandırırlardı. Ahilerin en büyük özellikleri mensuplarını mutlaka meslek sahibi yaparlardı.

Ahiler eğitime çok önem verirlerdi. Doğruluk, güzel ahlak, meslek ahlakı, dini ve milli kültüre ait bilgiler verilirdi. Ameli bilgiler gündüz iş mahallerinde, nazari bilgiler ise akşam tekke ve zaviyelerde yapılırdı.” Diyerek ahiliğin tarihçesi ve kültür temelleri hakkında bizlere bilgi verdi.

İkinci konuşmacı Ahmet Çelik ise, Selçuklu Türkiye'sinde ticaretin ve çeşitli meslek gruplarının Rum ve Ermenilerin tekelinde olduğunu, Ahi Evran'ın Konya'ya gelmesiyle birlikte Müslüman ahalinin de bir meslek ile uğraşarak ticarete atılmalarını temin maksadıyla hareket ettiğini ifade etti. Çelik, “İlk önce Malatya'ya, daha sonra Kayseri'ye ve 1240 yıllarında Konya'ya gelen Ahi Evran Konya'nın iktisadi hayatına Müslümanlarında dâhil edilmesini sağlamıştır. Harezmilerin ve Moğolların baskısından Anadolu'ya göç eden ilim, sanat ve fikir adamlarıyla çiftçi halkın yerleştirilmesi, aş-iş temin edilmesi hususunda Ahi Evran ve ekibi en büyük rolü oynuyor. Kalabalık gelen Türkmen gruplarının her birini meslek edindirerek aş ve iş sahibi yapıyor.” dedi.

Üçüncü konuşmacı Yrd.Doç. Dr. Seyit Taşer, Konya'da mesleki eğitim hakkında bilgi verdi. Ahilikten alacağımız pek çok güzel hasletlerin günüz Türk toplumunda uygulanabilecek alanları göstererek gelecekte nasıl bir Türk toplumu yetiştirmemiz gerektiğine değindi.

Ahiliğin bir yaygın eğitim kurumları niteliğinde olduğunu belirtti. Selçuklu döneminde ikta ve Osmanlı dönemindi timar sistemin köklerini ahilikte aramamız gerektiğini söyledi.

Şimdi gelelim fikirlerin tahliline. Birincisi; ahilik, çok güzel mesleki ve ahlaki bir dayanışma örgütü olarak son derece faydalı ve her şeyi ahiliğe bağlamak yanlı bir düşünce. Güzel ahlakın ve erdemli davranışların kaynağı ilahidir. Kaynağını dinden alan her toplumun kültüründe ahlaki ve erdemli davranışlar bulunur. Bunun için her şeyin kaynağını ahilikte aramak yanlış ve eksik bir yaklaşım.

İkincisi, ikta ve timar sistemi değişik isim altında olsa da Hunlardan beri uygulana bir sistemdir. Yani ahilikten önce de vardır. Hatta bütün tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplumlarda görülür.

Üçüncüsü, ahiliğin bir de kadın kolları vardır. “Bacıyan-ı Rum” adı altında Ahi Evran'ın hanımı Fatma Bacının liderliğinde kurulan bir teşkilat. Bunlarda aynı ahiler gibi örgücüler, terziler, çamaşırcılar, mutfakçılar gibi örgütleniyorlar, yiğitler gibi askeri talimler yapıyor ve şehrin güvenliğine katkıda bulunuyorlar. Tekkelerin akşam toplantılarında ve dışarıdan gelen misafirlerin ağırlanmasında yemeklerin yapılması, servisi, konukların çamaşırların değiştirilmesi ve temiz çamaşırların verilmesi gibi hususlarda hanımların faaliyeti ve yardımlaşmaları şüphesiz o dönem; hatta günümüz için bile çok faziletli bir davranıştır. Bu konudan da bahsedilmesini isterdim.

Günümüz sanayi toplumunda meslek ahlakının hiç kalmadığı; hatta insanların kazanç için birbirlerini boğazladığı böyle bir ortamda eksiklikleri olsa da ahilik gibi fevkalade bir müesseseyi gündeme almak, tartışmak, günümüz meselelerine çözüm bulmaya çalışmak çok güzel ve faydalı bir olaydır. Bu babda SELSİAD yönetim kurulunu, panele katılan ilim adamlarını ve organizasyonda görev alan herkesi kutlar, meslek hayatlarında başarılar dilerim. İnşallah Ahiliğin ahlak ve faziletin şiar edinen bir toplum yetiştiririz.