Dünya ile birlikte ülkemizde görülen Covit-19 salgınıyla ekonomide benzeri görülmemiş bir krizin eşiğindeyiz.

Krizle birlikte gıda güvenliği ön plana çıkarken, tarımın stratejik önemi bir kez daha öne çıktı.  

Salgından dolayı yürürlüğe giren çeşitli tedbirler gıda güvenliği ile tarımın stratejik öneminin tüm dünyada yeniden anlaşılmasını sağladı.

Uygulanan kısıtlayıcı tedbirler çerçevesinde insanlar çoğunlukla evlere kapanırken, market, kasap ve manav gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği yerlerin dışında ticari işletmelerin çoğunluğu faaliyetlerine geçici olarak ara vermek zorunda kaldı. 

Bu durumda tarımsal üretim ve tedarik zinciri üzerindeki olumsuz etkilerin artmasına sebep oldu.

Salgının ne kadar süreceğinin kestirilmemesinden dolayı da marketlerdeki raf ömrü uzun olan ürünlere yönelik talep arttı.

Temel gıda maddeleri ürünlerini alabilmek için insanlar birbirleriyle yarışa girdi. Hatta yeni nesil ilk defa marketlerde boş rafları gördü.

Bunun üzerine Tarımsal üretim yapan çiftçilerin faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürmeleri için devlet tarafından tedbirlere uymak şartıyla izin verildi.

Ayrıca gıda sevkiyatının aksamaması içinde gerekli tedbirler alınarak, bugünlere geldik.

Umarım bir daha böylesine bir salgını yaşamayız. Tarımsal ve hayvansal ürünlerin tedarikinde zor bir süreci bir daha görmeyiz.

Tarımsal ve hayvansal üretim yapan üreticilerimizin sorunlarını tam anlamıyla çözüme kavuştururuz. 

Covit-19 pandemisiyle birlikte ülkeler kıtlık yaşarız korkusuyla tarımsal ürün ve gıda ihracatına çeşitli sınırlamalar getirmeye başladı. Temel gıda maddelerinden buğdayın, mısırın ve şekerin ihracatını yasakladı.

Bunun yanında dünyada önemli oranda buğday üreticisi olan Kazakistan, diğer ülkelere buğday ihracatını durdurdu.

Aynı şekilde Rusya, arpa ve buğday gibi tahılların diğer ülkelere satışına çeşitli kısıtlamalar getirdi.

Yine buğday üreteci olan Ukrayna ise gerekli görürse bu ürünün ihracatını yasaklayabileceğini duyurdu.

Hindistan, Vietnam ve Kamboçya pirinç ihracatını askıya alırken, Mısır’da bakliyat ihracatını durdurma kararı aldı. Sırbistan'da da diğer ülkelere Ayçiçeği yağı satışını yasakladı.

Bu olumsuz gelişleler lojistik sorunların yaşanmasını da birlikte getirdi. Seyahat yasakları ve sınırlardan geçiş engellemeleri gibi tedbirler, gıda ve tarımsal ürünlerde tedarik zincirinin kesintiye uğraması riskini de bir kez daha ortaya çıkardı.

Salgın, özellikle taze meyve ve sebze gibi hızlı bozulabilecek ürünlerle birlikte, diğer gıdalara yönelik lojistik sorunları ve kaygıları doğurdu.

Pek çok Avrupa ülkesi temel ürünlere erişim sıkıntılarının yaşanması üzerine yeni adımlar attı.

Özellikle temel ihtiyaçları taşıyan tırların geçişlerini kolaylaştırmaya ve hızlandırmaya başlamasıyla sorun bir derece giderilebildi.

Gelelim Çiftçilerin ve Tarım işçilerinin durumuna, öncelikle salgının başlamasıyla birlikte birçok çiftçi tarlasına ve bahçesine gidemedi.

Uygulanan kısıtlamalar nedeniyle ürünlerinin hasat döneminde mevsimlik tarım işçileri bulmakta sıkıntılar yaşadı.

Oldukça zor bir dönemden sonra çiftçiler tarlasına ve bahçesine giderek, üretimini sürdürmeye devam etti.

Tabi ki bu dönemde de üreticilerinin birçoğunun ürünleri gerçek fiyatta satamadığı içinde ekonomik olarak kazancı da düştü.

Sonuçta ülkemizdeki tarımsal üretim yapan çiftçilerimiz ve besicilerimizin varlığını sürdürmeli ve ekonomik anlamda da kazancı iyi olmalıdır.

Kaldı ki salgın bütün dünyada gerek tarımsal gerekse hayvansal ürünlerle birlikte temel ihtiyaç malzemelerinin önemini bir kez daha anladı.

Özellikle de pek çok ülkede gıda alanında kıtlık yaşamamak için tarımda ve tarımsal üretimde daha korumacı bir yaklaşım ve politikalar hayata geçecek gibi.

Ülke olarak bizimde öncelikli olarak yapmamız gereken çiftçimize, besicimize ve tarım ve gıda sektöründeki faaliyet alanlarına sahip çıkarak, onların sorunlarını kalıcı bir şekilde çözmek olmadır. 

Bundan sonraki süreçte ülkelerde gıdada kendi kendine yeten bir anlayış gelişeceğinden dolaylı ülkemizde de tarımsal desteklemeleri artırmanın yanında, yerli tarımı canlandırmamız kaçınılmaz bir gerçektir.

Öyle ise çiftçimize, besicimize ve tarlada ve bahçede çalışan emek veren kesime sahip çıkıp, tarımda dünya ülkeleri içinde iyi bir yere gelmekten başkada çaremiz yoktur.

Çünkü tarım ve hayvancılığın artık stratejik bir sektör olduğunu salgın bize yeniden hatırlattı.

Ne dersiniz sizce de öyle değil mi?