Ne çok konu var üzerinde konuşulacak, yumuşacık, estetik, hanım hanımcık veya sanal. Ya da ciddi ama kalp ameliyatı olurken dişin ağrıması kadar ciddi.  Veya savaş meydanında çekirdek çitlemek gibi...

 Kanıksanıp, gündemden (en azından kendi gündemimden) düşmesinden korkuyorum Filistin'in, Gazze'nin, Aksâ'nın. Ve hatta Doğu Türkistan'ın...

-Neticede devlet değilim, istediğim kadar cephe açarım! - Ve gündeme gelmesini istiyorum Harameyn'in işgalinin, hatta hatta tüm dünyanın işgalinin. Ta ki Oyun bitsin, oyuncaklar koyulsun kutularına. Şiir yazayım, nezaketten, letafetten, sevgi ve hoşgörüden bahis açayım. Ayetler, hadisler serpiştireyim hatta araya. (Olmadı penceremin kenarına oturup nakış işleyeyim.) Ama bir dakika, bir şey demeden, besmele bile çekmeden, 'euzü' diyeyim. Önce büyük şeytanı, orta ve küçük şeytanı iyi bir taşlayayım.

Kırk gün geçmiş. 'Açlığa kırk gün susuzluğa üç gün...' dediğimiz. Gücüm yetmiyor, elim ermiyorsa engellemeye, Allah için öfkem olsun zalimlere ve Allah için sevgim olsun mazlumlar ve direnenlere, tartıya konacak hem de 'imanın tadı' dediği peygamberimin.

Ne acılar, ne zulümler yaşadık, dünyanın dört bir yanında, zalimin elini bükmeye güç yetiremeden ne uzun zamandır, Asr-ı Saadet'den esen serin bir rüzgar ile gönlümüzü ferahlatan, İslam’ın evrensel mesajını insanlığa hatırlatan bu onurlu kıyam, olmasaydı. Ve Mü'minler 'bir vücudun âzâları' gibiydi. Kalbim ameliyatta. Narkoz istemem. Bütün vücudum hissetmeli. Kudüs Kalbim.  Kalbim Mekke-Medine. Kalbim hoyrat ellerde. Hem nasıl kanıksayabiliriz ki, Rabbimiz bizi bir duvarın tuğlaları, bir vücudun âzâları, aynı damarın kanı gibi, birbirini yıkayan iki el, birbirimizin aynası gibi... görmek istiyor.

Bugün kardeşlerine soykırım uygulayan İsrailoğulları, dün Mısır Firavunun'nun İsrailoğullarına yaptığı soykırımdan kurtarılıp peygamber tayin edilmiş Musa Peygamber’in, insanlığa, adâlet merhamet ve düzen getirmesi için seçilmiş ümmeti. Kendisine verilen değerin kıymetini bilmeyip, peygamberlerini öldürerek, peygamberlere uyanlara türlü zulmü reva görerek, Kitab'ı tahrif ederek, dünyayı ahirete tercih ederek, lâneti hak edecek kadar öfke celbetmişlerdi. Bir asrı aşkındır, göğün lânetine, yerin kahrını da ekleyerek yoluna devam ediyor. İnsanlar lanet ediyor, taşlar ve ağaçlar dâhi şahit olup illallah diyor. Altımızdaki arabalar, çamaşır makinemiz, yudumladığımız kahve, ayakkabımız, alışveriş yaptığımız para, marketteki gıdalar, altın madenlerimize varana kadar; 'arkamda Yahudi var! ' diye bağırıyor. Laneti nasıl da hak etmiş olduğunu ispatlarcasına zulmü kanıksamış, gemi azıya almış, kimseyi tınmıyor. Aslında pandemi-plandemi ile bütün dünyada provası yapılmıştı dünya nüfusunu beş yüz milyon, olmadı bir milyara indirme planının. Masal gibi hatta komik gelmişti. 'Komplo teorisi' denmişti. Gazze gösterdi ki; bu uğurda ne merhamet ne insaf edecekler. Kimyasal sıvılar tutmadıysa, chemtrails teknolojisi ve iklimlendirme etiketiyle, gazlar açılır, daha olmadı kadim barbarlık yöntemleri, gerekirse tek tek ve topluca göz kırpmadan...Tercih hakkı sundular neme lazım. Modern usullerle mi geleneksel usullerle mi? Dünyanın patronları nüfusu azaltma konusunda ne kadar ciddi olduklarını, ne kadar acımasız olabileceklerini ilan ederek ispat ediyorlar. O zamandan boyunlarındaki bağı iyice sıkmışlardı devlet yönetimlerinin. Belgesellerde seyretmeye alışık olduğumuz, içlerinden birinin parçalanışını ve sıranın kendilerine geleceği zamanı geviş getirerek izleyen antilop sürüsünün bu kayıtsız davranışının hayvanlar alemine mahsus olmadığını, eşrefi mahlukat olan insan cinsinin, esfeli safilin derekesine düşüşünü esef ile müşahede ettik.

Gözler Gazze'deki bir yandan katliam bir yandan kıyam olan Hakk- bâtıl savaşına dikilmişken, resmin arka yüzü ve panoramasını okumak ihmâl ediliyor.

Gözler Gazze 'de. Oysa Filistin geneli abluka altına alınmış (Ve Amerikan üsleriyle bütün dünya). Gazze,' de kardeşleri hunharca katledilen, mukaddesâtı, namusu çiğnenen Filistinli Müslümanlar, Kudüs'te, Batı Şeria'da, evlere baskın yapılarak ve sokaklarda patır patır her gün onlarca, keyfi vurulup öldürülüyor. Kudüs' de her Cuma Namazı kameralara yansıyan şiddet görüntülerinden sonra kamera arkası daha bir tahmin edilebilir oldu. İşgalci yerleşimcilerin, Müslümanlardan sayıca fazla olduğu bölgelerin durumu nasıldır, düşünmek akla ziyan. Terör devletinin bakanı, İsrail milli marşını hapishanelerindeki Filistinliler'e aralıksız dinleterek psikolojik ve fiziksel işkence yaptıklarını, kameralar karşısında yine fonda milli marşları duyulurken, itiraf etti. Çin'in Doğu Türkistan'da yaptığının bir benzeri Filistin'de yaşananlar. Farkı, Gazze'nin yetim çocuklarının, İnternet, elektrik kesik olsa da direnişe ve olanları duyurmaya hazırlıklı olmaları.

Ölümden daha beteri, yıllardır yaşadıkları ama artık zulmün ayyuka çıktığı şu dönemde, hayanın örtemediği, kamera görüntüleri:

 Terör devletinin askeri, Filistinli kızı taciz ediyor. Üst arama bahanesiyle vücudunun arka tarafında dokunulmamış yer bırakmıyor. Sonra önünde ellerini şûh hareketlerle gezdiriyor, dokunulmamış yer bırakmadan...Hayâ sahibi bir kadının böyle bir durumla karşılaşmaktansa yüzlerce kez ölmeyi isteyeceği bu tacizi, haya sahibi belki erkek kardeşi, belki babası, belki eşi, hangi içinden çıkılmaz duygularla çekip yaymak zorunda kalıyor. İnsanlığa iffet, adalet, merhamet getirmekle memur,

bir buçuk-iki milyarlık âlem, gözlerini sömürge valilerine dikmiş imdat bekliyor. Onlar ise Filistin'i terör devletine Abraham Anlaşmalarıyla tam anlamıyla satıyor. Yasin Suresinin okuyup durduğumuz 75. ayeti kulaklarımızda çınlıyor:

"Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir."

 Fransa'da üç yüz avukat toplanmış, uluslararası platformlarda Gazze'lilerin, hakkını arayacak, suçluların mahkum edilmesi için çalışacaklarmış. Selam olsun. Vicdanın dini olmaz. Ancak zalimin kalkan elini tutacak bir güç yoksa, zulüm durmaz. Yara sarmak olmamalı insanlığa düşen. Hesap sormak olmamalı (hesap görücü olarak Allah yeter), 'hiç olmazsa'lar ile tatmin olmamalı avunmamalıyız.   Kudüs nesli yetiştirecek ciddi programlar yapmalıyız. Gazze, mücahitler için de, Siyonistler için de hedefi Kudüs olan karakol. Bizim için de öyle olmalı. Netanyahu’nun Eylül 2023 de bölge ülkeleriyle temaslarında gösterdiği haritada Gazze şeridi, doğu Kudüs, Batı Şeria, İsrail Sınırları içinde gösteriliyordu. Buna rağmen bölge ülkelerinin yöneticileri, normalleşmeyi durdurmayı ya da ara vermeyi bile düşünmeyerek emâneti teslim etmiş oldular. Arkasından malum süreç start aldı. Evet Kudüs, emanettir ümmete. Tarih boyunca, Kudüs kimin elindeyse dünyada onun sözü geçmiş. Ve dünya bir yol ayrımında. Yekpare Deccal’i sistemin en belirgin olduğu zamanı idrak ediyoruz belki de. O halde bu, sonun başı demek olur aynı zamanda. Bütün dünyada bu milletin, şu devletin değil, duygularını yitirmiş, aklı ipotek altına alınmış olanların değil, küreselcilerin, ulusalcıların değil, sözde sevgi ve hoşgörünün değil, Hakkın, merhametin ve adaletin sözü geçmeli.

Filistin, Büyük Ortadoğu Projesi'nin merkez karakolu. İngiliz-Yahudi (Amerikan) aklı, dünyanın merkezini eski dünyanın göbeğine getirmeyi planlıyor belli ki. Irak'ta, Suriye'de boşaltılan bölgelerden sonra, Gazze, Büyük Orta doğu Projesi için sonun başı olabilir. Direniş bir umut, sivil toplumların uyanışı bir umut. İnsafın, vicdanın, merhametin uyanışı. Güç, merhametsizlerin elinde ise zulüm, merhametlilerin elinde olursa adalet hüküm sürer.

"Muhammed (a.s.) Allah'ın Rasulüdür. Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı tavizsiz, sert, kendi aralarında ise çok merhametlilerdir... " (Fetih 29)

Selam olsun...