Ödül teşvik edici, ceza ise caydırıcı olarak bilinir. Genellikle tüm eğitim sistemlerinde bu ikili hep vardır. Dozu iyi ayarlandığı zaman öğrenmeyi olumlu yönde etkilerler. Peki, ama dozu nasıl ayarlanmalıdır' Ödül ve ceza nasıl uygulanmalıdırlar 'Yüce Yaratıcı 'Benim rahmetim, gazabımı kuşatmıştır.' buyuruyor. Yani ödül vermem, bağışlamam cezalarımdan daha fazladır diyor. Hal böyleyken öğretmenlerin cezayı daha çok tercih etmeleri, dozun iyi ayarlanamaması anlamına gelmez mi? Bu açıdan ödül sınıf yönetiminde de hep önde olmalıdır. Öğrencilerin derse katılmaları, sorulara verdikleri cevaplar, ödevlerini zamanında yapmaları, derste orijinal açıklamalar yapmaları vb. tüm davranışlar ödüllendirilmelidir. Ödüllendirmeler performans notu ile yapılabileceği gibi takdir ifade eden güzel sözlerle de yapılabilirler. Bu tür ifadeler onların iç dünyalarında olumlu değişmeler meydana getirir. 

Cezalandırmaya gelince, fiziksel şiddet kullanmak, dersten kovmak, ağır ve rencide edici söz söylemek, not ile cezalandırma yapmak zaten yanlıştır. Asla da kullanılmamalıdır. Her öğrencinin bir onuru vardır. Öğretmen olmak, bizlere onların onurlarını kırma hakkını vermez. Ancak az da olsa dersin ciddiyetini sağlama adına başvurulabilecek ceza yöntemleri vardır. Bu yöntemlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz. 

Dersi dinlemeyen ve çok konuşan öğrencinize 'Bu dersin sonunda konunun özetini sen yapacaksın' denilebilir. Mahcup olmamak için kalan kısmı iyi takip edecektir. Derse sürekli hazırlıksız gelen defteri, kitabı yanında olmayan öğrenciler genellikle problemli öğrencilerdir. Bu öğrencilere derste ceza vermek yine hatalı olur. Onlara 'Sizinle dersten sonra özel görüşmek istiyorum' deyin ve mutlaka ders çıkışında onlara sevgiyle yaklaşarak niçin böyle davrandıklarını sorun. Problemlerini dinleyin onlardan olumlu davranışlar beklediğinizi belirtin. Yine düzelme olmuyorsa öğrencilerin rehber danışman öğretmenlerine problemi iletin. Öğrenci kendisine yöneltilen bir soruyu bilemeyebilir. Zaten bir öğrenciye istek dışı soru yöneltmek hatalıdır cezayı da gerektirmez. Fakat her soruya parmak kaldıran ancak her seferinde de hatalı cevap veren çok konuşan öğrencileri de rencide etmeden, atasözleri vb. hikmetli sözlerle uyarabilirsiniz. Düşünmek ve yerinde konuşmanın önemini anlatabilirsiniz. Bu tür öğrenciler belki de sizi çok sevdikleri için böyle davranıyor olabilirler. 

Muhtemel problemler karşısında takınılabilecek davranış modelleri;

Bu konuda önerilecek modeller şahsi önerilerden ibarettir. Tartışmaya açıktırlar. Sizler daha iyi modellerle de problem çözümüne yaklaşabilirsiniz. Problem çeşitlerine geçmeden önce bir nüansın iyi anlaşılması ve olaylara bu pencereden bakılması gerekir. Bu nüans şudur: Problem öğrenci yoktur, problemi olan öğrenci vardır. Bazen hatalı olarak problem öğrencilerden bahsederiz. Olaya bu şekilde yaklaşılması problemi çözümsüz hale getirir. Hâlbuki öğrencilerin problemlerinden bahsedilirse çözüm için birçok öneri de geliştirebiliriz.

Bir öğrenci ile sınıfın huzurunda tartışma yapmak(polemik yapmak)yanlıştır. Aslında öğretmen hiçbir zaman böyle bir duruma düşmemelidir. Öğrenci ile polemik yapmak demek onun seviyesine inmek ve seviyeyi düşürmek demektir. Ama her nasılsa kontrolümüzü yitirmiş olalım ve kendimizi adsız bir tartışmada bulalım. Bundan sonra ne olacak' Elbette içine düşülen durum zor bir durumdur. Fakat bir tarafın fazilet göstererek tartışmayı noktalaması gerekir. Bunu yapan öğrenci değil öğretmen olmalıdır. Örneğin, 'Biz ne yapıyoruz, birbirimizi incitmenin dışında faydalı bir şey olmadığı kesin, hem sonra bu tartışma yalnızca ikimizi ilgilendiriyor, sınıfı da rahatsız etmeye hakkımız yok. En iyisi bu tartışmaya şimdilik nokta koyalım. Ders dışında hem çayımızı içeriz hem de problemi daha serinkanlı bir şekilde çözmeye çalışabiliriz. Hem dünya ikimize de yeter' gibi ifadelerle olay yumuşatılıp, tartışmaya nokta konur. Bir öğrencinizin dersinizde sakız çiğnediğini fark ettiğinizde olaya alaylı cümlelerle yaklaşmak da sakıncalıdır. Örneğin 'İyi geviş getiriyorsun' dediğinizi farz edelim. Etki tepki prensibine göre öğrencinin de anormal bir cevap vermesi muhtemeldir. Zaten sakız çiğniyorsa böyle bir cevaba da yatkın demektir. Çözüme öğrencinin sınıf içerisinde onurunu kırmadan yaklaşabilirsiniz. Örneğin yakınına giderek sadece onun duyabileceği şekilde 'Sana yakışmıyor' veya 'Senden böyle bir davranış beklemiyordum' demeniz durumu düzeltecektir. Ara derslerin birine geç gelen öğrenci yok yazıldığını fark edip 'mademki yok yazıldım derse girmek istemiyorum 'demiş olsun. Böyle durumlarda 'Sen bilirsin git öyleyse' demek öğrenciye prim vermek gibidir ve daha sonra da benzer davranışların yaşanmasına sebep olur. Ona güzel bir lisan ile niçin geç kaldığını teneffüste idarecilerden, problemini izah ederek, izin kâğıdı alabileceğini, bundan sonra ise yerine oturarak dersi takip etmesini istemek gerekir. Ona derse kasten girmemesinin yanlış bir hareket olduğu da söylenebilir. 

Ders sırasında bir öğrencinin elinde cep telefonu, vb. gibi bir cihaz görmüş olalım. Özellikle cep telefonlarının mesaj bölümünde kayıtlı özel mesajlar bulunabileceği için telefonunu vermek istemeyecektir. Yasak olduğunu söyleyip elinden almaya çalışmak yine hatalıdır. Vermediği takdirde prestijiniz zedelenebilir. Bu durumda olaya şöyle bir yaklaşımda bulunulabilir. 'Cihazını kapat ve çantana koy; sınıfa getirmen yanlış bir davranış. Bir daha görmek istemiyorum' denilebilir. Tekrar getirmesi durumunda ise ders çıkışında rehber öğretmenine veya idareye haber verilebilir. Olayla ders dışında ilgilenilmesi çözümü kolaylaştırır. Etkili bir sınıf yönetimini gerçekleştirmek öğretmenin elindedir. Başarılı bir öğretmen, branş bilgisi, formasyon ve sevgi üçlüsünü bir bütünlük içerisinde kullanabilen öğretmendir. Vesselam.