İsrail ve Filistin arasındaki bu savaştan dolayı bir gazeteci olarak birçok Gazzeli öğrenci ile röportaj yapma fırsatım oldu. Hepsinin ortak bir özelliği direkt dikkatimi çekti. O da; GÜLMEKTİ!

Evet hepsi gülüyordu. Şöyle etrafıma bakıyorum da; ülkemizde bazı sıkıntılar olsa da rahat içinde yaşıyoruz, istediğimiz zaman arkadaşlarımızla bir kafe veya restauranta gidebiliyoruz, kıyafet dolabımız ise dolu. En önemlisi de bombalar içinde büyümedik. Ama biz neden bu kadar şikayetçiyiz de bu Gazzeliler bu kadar mutlu?

Bu soruyu röportaj yaptığım kişilere bizzat sordum. “Siz bu kadar savaş, zulüm gördünüz ve görmeye de devam ediyorsunuz. Üstelik siz okumak için buradayken aileniz Gazze’de ve onlardan haber almanız neredeyse imkansız hale geldi. Bütün bunlara rağmen nasıl olur da bu kadar içten gülebiliyorsunuz?”

EVET AYNEN BÖYLE SORDUM…

Aldığım cevaplar ise ayrı enteresandı. “Biz alıştık. Gözlerimizi dünyaya açtığımız günden beri bomba sesleriyle büyüdük. En küçüğümüz bile savaşmayı ve silah kullanmayı biliyor. Elimizden direnmekten ve inadına gülmekten başka bir şey gelmiyor. Allah’ın bizimle olduğunu ve bir gün zaferi kazanacağımızı biliyoruz. Zaten biz güldüğümüz, iman ettiğimiz ve direndiğimiz için İsrail hâlâ çırpınıyor. Bizim için kötü bir sonuç yoktur. En kötü ölürüz ve şehit oluruz. Asıl İsrailliler kendilerine acısın. Onlar cehenneme, biz cennete gideceğiz. Bu durumda nasıl gülmeyelim ki?”

AYNEN BU CEVABI ALMIŞTIM…

Onların ne olursa olsun gülümseyişi, direnişi bana da güç verdi. Ölürken bile gülen bu insanların gücünü kimsenin yenemeyeceğini anladım. Bu hayatta ne olursa olsun takva sahibi olmak ne güzel bir şey. Ancak nasip olana tabi…

Ben hayatımda o kadar kişiyle röportaj yaptım. Ama Gazzeliler kadar mutlu, umutlu, nazik, kibar çok az insan gördüm. Bence her milletin, hatta dünyanın Filistinlilerden örnek alması gereken çok şey var. Gidin bir Filistinli ile sadece yarım saat oturun ne demek istediğimi anlayacaksınız…