MÜREKKEBİ ŞİŞEDE GÖRENLER, YALAYANLAR, İÇENLER

Cahil cühelanın konuşmalarını hoş görüp geçmek gerek. Tabii ki bu insanları boş vermek anlamında söylemiyorum bunları. “Onların cahilliğinde bizim payımız nedir, nasıl olur da bu insanlarımızın aydınlanmasına katkıda bulunabiliriz?” soruları her daim gündemimizde olmalı.

***

Beni asıl endişelendiren okumuş yazmışların, “mürekkep yalamış”ların konuşmaları. Konuyu biraz daha özelleştirmek için mürekkep yalamayı da yeterli bulmayalım, “mürekkep içmiş” diyebileceğimiz kişileri ele alalım. “Nerede bulacağız bunları?” diye sormayın. Akşamüstleri ya da hafta sonları nargileci kahvelerini şöyle bir dolaşın, mutlaka birkaçına rastlarsınız.

***

“Ülkenin en uzun öğrenimini görmüş, üstüne üstlük bir takım özel eğitim süreçlerinden de geçerek “bilim adamı” sıfatını almış kişilerin konuştuklarına bir kulak kabartın lütfen. Bir gün önce gazetede okuduğu ya da bir akşam önce televizyonda seyrettiği sunucudan duyduğu basmakalıp sözleri papağan gibi tekrarlıyor. İlginçtir bu tekrarlama jest ve mimiklere yansıyor, sesinin tonuna sızıyor.” 

***

Bu satırları yazalı on küsur yıl olmuş. Aradan geçen süre içinde ülkemizde yaşanan iletişim “devirimi” gazetede ve televizyonların yanına başka bir mecraları da devreye soktu. İnternetin imkân verdiği yeni iletişim ortamlarının olumlu ve olumsuz yanlarını sıralamak bir köşe yazısında mümkün değil. Benim dikkat çekmek istediğim konu bu yeni mecralarla birlikte aydınlarımızın maalesef daha aydın hale gelmediği, malumatın doğuracağı sonuçların ne olacağı hesaba katılmadan ortalığa saçıldığı ama bunun bırakın hikmeti, kuru bir bilgi bile ortaya çıkarmadığı gerçeğidir.

***

Bir örnek konuşmaların bazen hararetli tartışmalara dönüştüğüne de şahit olmuşuzdur hepimiz. Sanırsınız ki fikirler çarpışıyor ve bu çarpışmadan hakikat kıvılcımları parladı parlayacak. Heyhat! Bu ateşîn tartışmalarda sırf söylenmiş olduğu için söyleyeni boyunduruk altına almış sözlerle yürütülen inatçı bir haklı çıkma çabasına kurban edilmektedir hakikat.

***

Adorno'nun 60 yıl önce söylediği  “her şeyi kapsayan bir sistemde konuşma da karından konuşmaya dönüşür” sözü hala tazeliğini koruyor. Gerçekten de her geçen gün daha fazla her şeyi kapsamına alan, insanları birörnekleştiren bu sistemde söz düşmüş, konuşma karından konuşmaya dönüşmüştür. 

Rastgele bir ortamda insanın mevcut konumunu, içinde bulunduğunuz sistemi bırakın irdeleyici bir söz söylemeyi bu konuda bir imada bulunsanız bile insanların size bakışları değişiverecek, konu ya değiştirilecek ya da ustaca buharlaştırılıp kahkaha gazı haline getiriliverecektir.

***

Anlaşılan o ki, mürekkebi şişede görenin, yalayanın, içenin farklı düşünmediği, farklı konuşmadığı farklı olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. O halde, cevabını her birimizin derin derin düşünerek vermesi gereken soru şu: Bunu “milli birlik ve beraberlik” açısından göğüs kabartıcı bir fazilet olarak mı görelim yoksa topyekun sığlığın meşum bir alameti olarak mı görelim? İkisi arasındaki çok da ince olmayan çizgiyi fark edebildiğimiz gün ülkemiz adına ümitsiz olmak için hiçbir neden olamaz.

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. 

(Mevlana)