Zamanımıza iletişim çağı diyorlar.

Anlık  iletişim  adına, iletişim araçlarında muhteşem gelişmeler oluyor.

Televizyonlar cep telefonları, hatta hologram ile üç boyutlu yüz yüze iletişimle mekânsal  farklılıkları nerede ise kaldırdık..

Sosyal medya ile hem kedi mesajlarımızı, hem de başkalarının mesajlaşmasını çok yakından  izleyebiliyoruz.

Artık şeffaf bir dünyaya doğru gidiyoruz.

Ama insanlık hızla iletişimsizliğe doğru sürükleniyor.

Ülkeler savaş halinde, silah sanayisi en üst seviyede,

Ülke içi dinamikler savaş halinde , adalet ve gelir dağılımı yerlerde sürünüyor,

İnsan kendisi ile de iletişimi kaybetti,  başkası gibi olmak için yaşıyor adeta.

Bireyler savaş halinde, anti depresan kullanımı had safhada,

Çevre ile savaş halindeyiz, doğal afetlerin tekrarlanma hızı artıyor,

İş yerlerinde savaş halindeyiz, özellikle ülkemizde şirketler, kendine özgü varlıklarını ispat edemiyor.

Her şeyi iletebiliyoruz da, insanlığı;  iletişimin ortak paydası yapamıyoruz.

İnsan ve çevresi bir zamanlar iletişim halinde idi.

İnsan yaşadığı mekanı her türlü tanır, doğayı anlar, doğadaki canlıları anlar, tanımaya çalışır onların içindeki güzel yanları çoğaltmaya çalışırdı.

Her şeyden önce insan kendi ile iletişimi çok güçlü idi, parasal olarak zengin değildi ama zengin bir ruh yapısına sahipti.

Önceleri anlamaya çalışıyordu, şimdi anlaşılmak istiyor..

Kendi hayallerini, fikirlerini unuttu.. Anlama gayretini, iradesini unuttu..

Algı yönetimi ile yönlendirilir oldu.

Bilinç altına yerleştirilen nörolojik operasyonlarla yönlendirilen bir konuma geldi.

Ne iletimiz var, ne iletilecek ortam ne, iletinin geri dönüşünü sağlayacak bir hedef insan ya da insanlık var.

Olan iletiler de  içi boş.

Dolu olsa da iletiyi alacak olanın bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor.

Tıpkı kapağı kapalı şişeye su doldurmaya çalışan insanlar  gibiyiz..

Ya da ileti var, mesajımız yok.

Sonra başarısız iletişimlerle dolu bir yaşam.

Az gittik uz gittik , uz gittik  dere tepe düz gittik, bir ömür geçti iletişimi kaybettik.

Sadece iletmek isteyen, anlaşılmak isteyen bir toplum olduk maalesef.

Batan şirketlerin arkasında,

Binlerce insanın trafikte can vermesinde, 

Teröre yüzbinlerin feda edilmesinin altında iletişimsizlik var.

Bozulan ailelerde,

Başarısız girişimlerde iletişimsizlik baş aktör.

İçinde mesaj olmayan iletiler bizleri insanlıktan çıkarıyor.

Sadece anlaşılmak..

Sadece onaylanmak,

İletişimi kullanarak, insanlığı ortak payda  yaparak  yaşamı zenginleştirme adına çok az  şey yapar olduk.

Bir ağaca, bir hayvana, dağa, güneşe, doğal sulara insanlık adına hiç mesaj üretemez olduk.

Temiz su, güzel hayvan, güzel insan, akıllı insan değerli dost hepsi, bir rolün güzel cümlelerinden öte gitmeyen iletiler oldu.

Neydi? Çağımız iletişim çağı..

Sizce de bir yanlışlık yok mu?

Oysa her insan ne kadar da güçlü mesaj potansiyeline sahip. Biraz aklını kullansa, kalbini dinlese, vicdanına kulak verse  , yaratılmış olan her şeyle ne kadar çok ortak mesajlarımız var.

Bence önce kendimizden başlamalıyız. 

Anlayan yanımızı harekete geçirmeliyiz.

Önce mesajları doğru algılayan bir pozisyonda olmalıyız. İlk geri bildirimleri bizler yapmalıyız.

Öncelikle de kendimizle olan iletişimizde daha samimi olmalıyız. 

Bize ve yaşamımıza verilen mesajları doğru okumalıyız.

İletilerimiz doğru mesajlarla doldurmalıyız.

Belki önce kendi içimizdeki savaşı bitirebilirsek, diğer bütün savaşlar o zaman biter.

Üstelik gerçek iletişimi sağlayabilirsek, içi değerlerle dolu mesajlarımızı ,sadece anlık değil zaman ötesine taşıyabiliriz.