Kendini medya camiasının içinde hisseden, bu alanda kendini geliştirmeye çalışan, işini hakkıyla yapmak, hakka riayet etmek, doğruyu yanlıştan ayırabilmek, mesleğini en iyi şekilde icra edebilmek gayeleriyle hareket etmeye çalışan biri olarak yazıyorum bunları.

15 Temmuz bizim için büyük bir sınav oldu. Hiç şüphesizdir ki bu sınavın baraj eşiğinin aşılmasındaki soruya doğru cevabı verebilen bir medyamızın olması bu melun girişimin bastırılmasında etkili oldu. 

Medya olarak üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirebilmek için var gücümüzle çalıştık, çalışıyoruz. 

Halkın kaynaşması, yönetenlerin, yönetilenlerin, yönetenleri denetleme makamında olduğuna inandığımız muhalefetin vesair herkesin bir ve bütün olması ile en büyük dalgayı geride bıraktığımız bu günlerde, artçı sarsıntıların önüne geçebilmek için de toplumun bütün kesimleri gibi biz de kendimize edindiğimiz vazifenin gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. 

Olayın medya ve eğitim boyutuna baktığımız zaman ise farklı bir bakış açısı ortaya çıkacak gibi duruyor. 

Medyaya güç veren farklı birçok kaynak olsa da medya asıl gücünü halktan alır. Bu nedenle de halka karşı ciddi sorumlulukları vardır. Bunun başında da doğruluk gelir. O nedenle medyanın doğrucu başı olması gerekir.

Ancak medyanın doğruluğunun da sorgulanması, geniş kitleleri çaktırmadan etkisi altına almayı başaran medyanın her söylediğinin doğru olup olmadığını sezebilmek için de eleştirel bir bakış açısı geliştirmek lazımdır. 

Bu aşamada ise halkın eğitilmesi konusu devreye girer. 

Balığın baştan kokması gibidir bu. Nasıl ki gelişim çağındaki çocuklara alfabeyle başlayan süreçle birlikte okuma ve yazmayı öğretiyor; sonrasında farklı alanlarda çocukların kendilerini en iyi şekilde geliştirmelerini sağlıyorsak, eksik kaldığımıza can-ı gönülden inandığım medyayı doğru okuyabilme konusunda da aynı eğitimlerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Bununla ilgili gerekli girişimler yaklaşık 10 yıl öncesinde yapılmış, yine medya kullanılarak kamu spotları yayınlanmış, bu spotlarda medya okur yazarlığı eğitimi verilmeye başlandığı ilan edilmişti. 

Çok hızlı bir giriş yapılmıştı o dönemlerde. Medyanın asıl güç kaynağı olan halk tarafından eleştirilmesi, her söylenenin, her gösterilenin doğruluğuna inanarak mutlak itaat gösterilmemesi, bir olaya farklı açılardan bakarak çıkarımda bulunulması gerektiği medya okur yazarlığı eğitiminin verilmesindeki hedef ve asıl amaç olarak belirlenmişti. 

Medya okur yazarlığı dersleri öğrencilere seçmeli olarak okutuluyor. Halbuki, bu ders nasıl bir Türkçe, matematik, fen bilimleri dersleri ya da beden eğitimi dersi zorunlu ise aynı şekilde zorunlu olmalı. 

Bu çıkarıma nereden vardığımı soracak olursanız, geride bıraktığımız ama izlerini halen silemediğimiz ve uzun bir süre de silemeyeceğimiz 15 Temmuz darbe girişimi medyanın işlevinin yanında doğruluğunun sorgulanmasını da ortaya koyuyor. 

Medya, bu dönemde iyi bir sınav verdi, evet. Bir medya mensubu olarak bunu inkar etmiyor, ben de onaylıyorum.

Sonrasında yaşanan sürece baktığımızda ise bir adım daha öne geçebilmek, herkesten hızlı davranabilmek, kendini kanıtlayabilmek gibi kaygılarla ne yazık ki medyada asılsız veya zan ile bakılacak olan konular kesin yargılara dayandırılarak sunuluyor. 

Halktan aldığı güçle halkı etkisi altına alan medya şayet yanıltmaya başlıyorsa işte orada sorun baş gösteriyor demektir. Kaldı ki geniş kitleleri etkisi altına aldığını varsaydığımızda medyanın hata yapması, yanlışı doğru gibi göstermesi ve bunun farkına varılamaması kısa ve uzun vadede büyük sorunları da beraberinde getirecektir. 

Medya okur yazarlığı, AB normları çerçevesinde başta Türkiye'ye bir dayatma gibi gösterilmiş olsa da esasında ekmek kadar, su kadar gereklidir. 

Bu boyutları ile bakıldığında medya okur yazarlığı dersinin ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu kılınması gerektiği de aşikardır. Kaldı ki bununla ilgili altyapımız var. Ancak atıl bir vaziyette duruyor. 

Medya okur yazarlığı dersi için öğretmen ataması yok denecek kadar azken, okullarda bu eğitimi dersi boş kalan branş öğretmenleri veriyor. 

Doğru ile yanlış arasındaki bıçak sırtı o çizginin iyi belirlenebilmesi, yaşanan bir olaya farklı bakış açılarının ortaya koyularak analizlerin yapılabilmesi, eleştirel bir bakış açısı geliştirilmesi ve medyanın daha sıkı bir denetim altına alınabilmesi için: EĞİTİM ŞART...