Son aylarda gün geçtikçe, Akdeniz’de sular biraz daha ısınıyor.

Başını Yunanistan ve Fransa’nın çektiği batılı güçlerin, Türkiye’yi sahillere hapsetme planı, bizim Libya ile yaptığımız "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" adı altında iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen deniz sınırı anlaşması ile boşa çıkarıldı.

Bu anlaşma; Yunanistan’la yaşanan sorun devam ederken, Akdeniz'in doğusunda bulunan Libya ile denizden bir hat oluşturmak ve Türkiye'nin deniz sınırlarının netleşmesi adına tarihi bir durumdur. Bu mutabakat ile Türkiye, Doğu Akdeniz'de yetki alanları ile ilgili hukuki ve siyasi pozisyonunu güçlendirmiştir.

Yunanistan, sadece ülkemizin değil, Girit adasının güneyinde verdiği arama ruhsatları ile Libya'nın da deniz egemenliğine tecavüz etmektedir. Her iki devlet de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin mütecaviz tavrı karşısında böyle bir hukuki zemine yönelmiş oldular.

Bu anlaşma; Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) ve Yunanistan ikilisinin İsrail, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi bölge ülkeleriyle üçlü iş birliği mekanizmaları kurma yoluyla veya "Doğu Akdeniz Gaz Forumu" gibi oluşumlarla Türkiye'yi Akdeniz'de dışlama ve yalnız bırakma politikalarına da hukuki ve siyasi açıdan güçlü bir cevap niteliği taşıyor.

Türkiye-Libya deniz sınırı anlaşması, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile imzaladığı anlaşmadan sonra bu konuda yaptığı ikinci anlaşma oldu.

Türkiye, bölgede uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının mücadelesini uzun yıllardır sürdürüyor. Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynaklarının 2000'li yılların başında keşfinden sonra, Doğu Akdeniz'deki ülkeler bu konuda adım atmaya başladı ve deniz yetki alanlarını sınırlandırma konusu ön plana çıktı.

Kıta sahanlığı; bir devletin, kara sularını aşan fakat kıyıya bitişik sualtı alanlarının kaynaklarını araştırma ve işletme konusunda münhasır egemen haklara sahip olduğu alandır.

Akdeniz'de bu konuda Yunanistan ile sorunlar yaşamamızın sebebi de burada yatıyor. İki ülkenin kıta sahanlığı mesafesi iç içe girecek kadar yakındır.

Ülkemiz, Doğu Akdeniz'de ilk kez 2004 yılında BM’e kıta sahanlığına dair pozisyon bildirdi. Kıta sahanlığımızın buradaki adaların karasularına kadar uzandığı belirtildi.

Kara suları; devletin dış sınırından itibaren açık denize doğru, kendi milli mevzuatına dayanarak ve milletlerarası hukukun kabul ettiği genişlikteki deniz alanıdır. Bu alanlar ülkelerin sınırı içinde kabul edilir.

Kıyı devletinin kara sularından başlayarak 200 mil genişlikteki deniz alanına MEB denmektedir. Bu bölge, münhasır ekonomik haklar ve yetkiler tanıyan bir deniz alanıdır ve ülkelere bu alanda ticari faaliyet ve yer altı kaynakları için arama yapma yetkisi tanınır.

Türkiye ve Libya, Birleşmiş Milletler şartına bağlılıklarını vurgulamışlardır. Taraflardan birinin MEB alanında başlayıp, diğerinin MEB alanına uzanan bir doğal kaynağın olması halinde, bu kaynağım işletilmesi için işbirliği / ortaklık yapılacağı düzenlenmiştir.

Yine tarafların bir başka devlet ile de MEB alanı belirlemek için görüşmelere başlaması halinde, birbirlerine bilgi verip, müzakerelerde bulunması sağlanacaktır. Bu da siyasi olarak da birlikte hareket edilmesinin hukuki zemini olarak ifade edilebilir. Sözleşmenin ekinde konuya ilişkin koordinat ve haritalar bulunmakta ve alanlar net biçimde belirtilmektedir.

Vatan sadece karadan ibaret değildir. Ülkenin kara suları da vatanın bir parçasıdır. Yani Mavi Vatan dediğimiz kara sularımız da topraklarımız gibi Vatanımızdır.

Mavi Vatanımızı korumak ve ona sahip çıkmak için yapılan her türlü girişim, eylem, anlaşma takdire şayandır.

Yunanistan’ın, Türkiye – Libya anlaşmasını akim bırakmak amacıyla Mısır’la yaptığı anlaşma Türkiye açısından yok hükmündedir.

Türkiye, Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı deniz yetki sınırlandırma anlaşmasının ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu.

Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.

Almanya'nın arabuluculuk girişimi; Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu.

Türkiye, Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuk çerçevesinde kararlı adımlar atıyor. Bu adımlar, Yunanistan'ın kendi kıta sahanlığını genişletme planlarına geçit vermiyor.

Türkiye, Yunanistan'ın kendisine on binlerce kilometrekarelik kıta sahanlığı kurma planını, masada deniz yetki alanlarına ilişkin ilgili ülkelerle imzaladığı anlaşmalarla, sahada ise Ege ve Doğu Akdeniz'de Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemilerinin, Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin faaliyetleriyle uluslararası hukuk zemininde attığı adımlarla bozuyor.

Gerek uluslararası hukuk gerek Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi'ndeki temel kural "hakça paylaşım" ilkesi. Bu ilkeye göre, ‘kendi karasına uzak, karşı devlete yakın adalar konusunda’ sınır belirlemede ya hiç etki vermiyor veya az etki tanıyor.

Bunun tipik örneği Meis Adası olup, bu adaya Yunanistan'ın sınır belirleme etkisi iddia etmesi hakkaniyete aykırıdır. Yüzölçümü 7,3 kilometrekare, Türkiye'ye uzaklığı 2 kilometre, Yunanistan'a uzaklığı 580 km. olan bir adaya kıta sahanlığı veya MEB tanınamaz.

Türkiye Mavi Vatanımızı korumada kararlıdır ve kendisini sahillere hapsetme girişimlerine şiddetle karşı çıkmaktadır, çıkmaya devam edecektir.

Yazımı konu ile ilgili yazdığım son şiirimle tamamlıyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

BİZİM

Mavi Vatan uğruna hep dik duran han bizim,
Denizde dalgalanan ay yıldızlı şan bizim,
Oruç Reis başladı Akdeniz'de sondaja,
Zafere giden yolda sefer bizim, nam bizim.

Tam bağımsızlık için döktüğümüz kan bizim,
Vatan millet aşkına verdiğimiz can bizim,
Şehitlik ve gazilik, bizim için kutsaldır,
Yeni doğan her günde gece bizim, tan bizim.

Doğusu batısıyla Mersin bizim, Van bizim,

Tarihten akıp gelen geçmiş bizim, an bizim,

Asırlarca dünyaya hükmetmiş bir milletiz,

Âleme nizam veren şöhret bizim, san bizim.

Vatanın her parçası sınır bizim, hat bizim,

Denizimizde gezen sandal bizim, bot bizim,

Vazgeçmeyiz biz asla Mavi Vatanımızdan,

Kendi ürettiğimiz silah bizim, at bizim.

Karadan gemileri yürüten ecdat bizim,
Kıyımızda var olan bütün mevcudat bizim,
Hem deniz hem karamız, bizim için mübarek,
Sularımızda yüzen gemi bizim, yat bizim.

Verir miyiz Yunan'a, Vatanımız o bizim,
Zaferlere zaferler katanımız o bizim,
Barbaros Hayreddin'dir denizcilerin piri,
Asla unutulmayan destanımız o bizim.

Salih Sedat Ersöz