Kadını koruma kanunu adı altında Türkiye’ye yutturulan ‘İstanbul Sözleşmesi’ aile yapımıza konulmuş bir dinamittir.

Şu andaki tartışmalara girmeyeceğim zira bu sözleşmenin, aile yapımıza uymayan bir içeriği olduğunu bilmeyen yok.

Bütün dünya ülkelerinin şerh düşerek kabul ettiği sözleşmeyi Türkiye, koşulsuz şartsız kabul edip uygulamaya koymuş.

Sonuç…

Gelinen nokta ortada…

Kadını koruma adı altında kabul edilen bu sözleşme tam tersine kadına şiddeti daha da artırmış.

Son yılın kadın cinayeti oranları yasalar ve uygulamalar öncesine göre -5-10 kat daha da artmış.

Sadece bu sözleşme de değil elbette…

Kamuoyunda  ‘Kadını Koruma Kanunu’ olarak bilinen 6284 sayılı yasa da kadına şiddetin yanında, boşanmaların artması, yuvaların dağılmasına öncülük etmiş.

Öncülük etmiş diyorum zira bu yasa öncesine kadar da oranlara bakınca bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Geçtiğimiz zamanlarda buna dair çok fazla haber, yazı çalışmamız oldu.

Yazılarımızı ve haberlerimizi sonrasında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta ile bu konuda görüşmelerimiz oldu.

Çalışmaların devam ettiğinin altını çizmişti Leyla Şahin Usta.

Bir de Leyla Hanım’ın İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olduğunu hatırlatayım.

Türkiye’nin birçok bölgesinden konuyla ilgili onlarca rapor sunulduğunu biliyoruz kendisine.

Çalışma yapılıyordur, eyvallah…

Ama bu konuyu gündeme getirip kendisiyle görüşmelerimiz sonrasında bile yüzlerce kadın daha kara toprağa gitti, yüzlerce aile dağıldı, yüzlerce çocuk anne-babasız kaldı.

3-5 neden ama yüzlerce kötü sonuç…

Yanlış hatırlamıyorsam Kadını Koruma Yasası’nın milyonlarca mağduru var.

6284’ün yani…

Erken yaşta evlilik mağdurlarını saymıyorum bile…

Hatırlayalım mı?

Kadını Koruma Kanunu neyi içeriyor?

6284 sayılı Kanun, şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenliyor. Kanun'da şiddet; fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmenizle veya acı çekmenizle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketler olarak tanımlanıyor.

İyi niyetli gibi görünen yasa erkeği evden uzaklaştırma ile başlıyor. Karı ile kocanın görüşmesine izin vermeyerek önce tarafları birbirinden soğutuyor. Sonrasında çocukları babadan ya da anneden uzaklaştırıyor. Sonrasında ise şiddet başlıyor.

Allah korusun…

En son boşanma ile sonlanıyor.

Aile bitiyor ama bu sefer nafaka başlıyor…

Hem de sürekli nafaka…

Dedim ya, konuyla ilgili çok fazla haber çalışmamız oldu.

En son yaptığımız haberin üzerinden uzun zaman geçmiş. O zaman 100 günde bu işi çözeceklerini söyleyen yetkililer 100 gün geçmiş ama çözememişler.

O 100 günün üzerinden bir yıl daha geçmiş.

Hala aynı yerdeyiz.

Nafaka mağdurları bir çatı etrafında toplanarak dernekleştiler.

Çözüm mü?

Henüz yok…

Çocuklarını göremeyen mağdur babalar bir çatı etrafında toplanarak dernekleştiler.

Çözüm yok…

Erken evlilik mağdurları bir çatı etrafında toplanarak dernekleştiler.

Çözüm yok. Şu anda bile yüzbinlerce erken evlilik mağduru var. Binlerce baba erken yaşta evlendiği için hapis yatıyor.

Hatırlayın…

Geçtiğimiz yıllarda hükümet 100’er günlük eylem planları hazırlıyordu.

Daha çok ekonomiye yönelik planlardı bunlar ama son eylem planına ‘Süresiz Nafaka’ ve ‘Çocuk Haczi’ gibi konuları da ekleyeceklerini söylemişlerdi.

Bu sözler de tutulmayınca mağdurlar Ankara’da eylem yapmış ve açıklamalarla hükümete seslenmişlerdi.

Konya'dan da katılımlar olmuştu.

Mağdur Babalar ve Çocuk Hakları Derneği Başkanı Murat Köse orada yaptığı açıklamada "bu mağduriyetin 100 günlük Eylem Planı kapsamına alınmasına rağmen şu ana kadar hiçbir şey yapılmadı, artık adım atılmasını istiyoruz" diyerek mağdurların çaresizliğini ortaya koymuştu.

Bu eylemin de üzerinden hayli zaman geçti.

Hala bir adım yok…

Bir adım daha ileri gideyim mi?

Şikayetlerin kendisine ulaştığını anlatan Kamu Başdenetçisi Malkoç bile duruma isyan etti.

Buyurun şu cümle kendisine ait: "Eşler tartıştığında kadın, karakola telefon açıp şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor. Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız"

Realiteye bakın…

Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız"

Bizden diye bildiğimiz insanlar iktidardayken bunları yazmak, zoruna gidiyor insanın.

Tamam, korona diye bir illet musibet oldu…

Ülkemiz birçok cephede mücadele veriyor.

Bütün bunlara eyvallah…

Bakın, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Ayasofya’yı açarak yıllardır içimizdeki ateşi söndürdü.

Adım atılmak istenirse yapılabiliyor. Bu konular da Ayasofya kadar önemli…

Hadi bir adım atın…

Bir çözüm….

AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta’ya buradan çağrımız olsun.

Yüzbinlerce mağduriyet var.

Lütfen çözün!