Eski zamanlarda ibadetle çokça meşgul bir kimse, başında bir bulut olduğu halde yürüyordu. Onu gören garip bir kimse içinden;

- Ne değerli bir kişi, keşke ben de onun gibi olabilsem diye geçirdi. Abid ise o garip adamı görünce kibre kapılıp büyüklendi ve ne kadar da sefil bir adam diye geçirdi içinden. 

Ayrıldıklarında bulut ötekinin başı üstündeydi!

Eski zamanlarda yaşayan iyi niyetli bir adam, halkın kıtlıktan kırıldığını görüp çok üzüldü. Civardaki bir kum yığınının üzerine çıkıp şöyle seslendi:

Bu kum yığını keşke buğday olsaydı. Ben de onu ihtiyacı olanlara dağıtsaydım.

Yüce Yaratıcı zamanın peygamberine şöyle vahyetti:

''O tepe buğday olmuş, Oda onu dağıtmış gibi''!

Bir buluttan denizin üzerine bir damla düştü. O minik damla, denizin genişliğini görünce cisminden utandı ve:

Denizin bulunduğu yerde ben kim oluyorum? Eğer o var ise doğru olan benim yok sayılmamdır dedi. Damla kendini böyle değersiz gördüğü için bir istiridye onu bağrına bastı ve besledi. Kader o damlayı öyle yükseltti ki, padişahların taçlarına layık bir inci haline getirdi.

Bir marangoz bir yargıç sandalyesini rendeleyip tamir ediyordu. Özenle çalıştığını görenler neden bu kadar uğraştığını sordular. İşini titizlikle yapan marangoz;

-Sandalyeyi çok iyi yapmaya çalışıyorum. Bir gün üstünde ben de otursam rahat edeyim diye dedi.

Kaderin cilvesine bakın ki yıllar sonra o marangoz bir yargıç oldu ve o sandalyenin üstüne oturdu.

Hikmet ehli bir bilge şöyle anlatır:

-Bir karınca vardı. Daneler biriktiriyordu. Bir gün ansızın bir alıcı kuş gelip karıncayı ağzındaki dane ile birlikte yakaladı.

Ey insanlar insanoğlunun ihtiyacından fazla mal biriktirmesi de buna benzer. Ölüm ansızın gelir.

Biriktirdiğin malların ve onlar için harcadığın vakit hep zayi olur.

Sadi Şirazi Bostan isimli dev eserine şu şiirle başlar;

Ey bizim toprağımıza uğrayanlar!

Şu sözlerimi iyi hatırlayın.

Sadi toprak olmuşsa da ne gam?

O zaten sağlığında da toprak idi.

Sadi rüzgâr gibi dünyayı dolaştıysa da

Sonunda kendisini kara toprağa teslim etti.

Çok geçmeden toprak onu yiyecek.

Sonra da rüzgâr o toprakları dünyanın her tarafına savuracaktır.

Mana gülistanı açıldı açılalı hiçbir bülbül

Sadi gibi güzel şakımamıştır.

Böyle bir bülbül ölürde toprağından gül bitmezse şaşarım.