2017-2018 Süper Lig fikstürü çekildi ve kısmet olursa 11 Ağustos’ta futbol ile buluşacağız. Bu sene yapılan transferler geçmiş sezonda yapılan transferler ile aynı skalada gitse de en azından istikrar ve vizyon açısından kulüplerin girişimleri heyecan verici. En azından son birkaç sezondur takımlar ve yöneticiler ne kadar ciddi bir işin içerisinde olduklarını anlamış durumdalar. Eskisi gibi har vurup harman savurulan paralar değil kitabına ve kuralına uygun harcamalar yapılmakta.
İşte bu doğrultuda yeni bir heyecana yelken açmak için fikstür çekildi ve kulüplerden ziyade en iddialı açıklamayı beIN Sports Ceo’su Yusuf El Obaydli yaptı; ‘’ Keyifli bir lig vaat ediyoruz’’.
Liglerimizin heyecan ve keyif verici olmasını hepsinden daha fazla biz istiyoruz. Yaklaşık üç dört sezondur izlediğimiz mücadele ve futbol anlayışı vasat seviyelerde devam etmekte. Bu vasatlığı biraz olsun gidermek için yapılan, Hasan Doğan’dan başlayan Süleyman Seba ve Turgay Şeren ile devam eden sezon isimleri ise bu sezon da İlhan Cavcav ile devam edecek. Her ne kadar bu gelenek devam etse de maalesef bu isimlerin ruhu ligimizin hiçbir noktasına temas etmedi. Geçtiğimiz sezon taraftar sayısının düşüşü, ekran başında ki seyircilerin maçları takip etmemesi derken rakamlar ciddi boyutta kötüye doğru gitmişti. Tüm bunlara hakem facialarını da eklersek ne tadı kalmıştı ne de tuzu. Tabi bu kötü gidişatı sadece bahsettiğimiz etkenlere bağlamak yersiz olur. Ligimizde top koşturan futbolcularında büyük suçu var. Sahada ki futbolları dışında her konuda gündeme gelen futbolcularımız neredeyse birer baş magazin aktörü olmuş durumda. Yeşil sahada yürümeye mecali kalmayanların maçın hemen ertesinde o eğlence mekânı senin bu eğlence mekânı benim diyerek gezmesi ciddi anlamda futbolumuzun değeri açısından büyük kayıp. Marka değeri büyük olan diğer liglerde, yönetimin karşılıklı yaptığı sözleşmelerde bu tip olaylara dahi karışma hakkı bulunurken bizde ki durum ise tamamen üç maymun durumu. Öte yandan ligimize futbolcular tarafından bulaştırılan bir diğer hastalık ise topçuların yerden kalkmaması. Öyle bir pozisyon oluyor ki yere düşen oyuncuyu ölecek sanırsınız. Çimleri yolup, yattığı yeri yumruklayan futbolculara hakikatten doktor müdahalesi değil bildiğin cerrahi müdahale lazım sanırsınız. Bu yapılan ise işte herkesin bildiği şov futbolu. Öyle bir şov futbolu ki herkesi oyundan soğutan ama iş paraya geldi mi hepimizden daha sağlıklı kalma şovu. Ayakta kalıp takımı için mücadele etmeyenlerin, topa değil de rakibe kafa sallayanların kazandığı daha doğrusu kazandığını sandığı bu mücadele inanın hepimizi soğutmuş durumda. Ayrıca bu davranışlar artık en alt liglerden en üst liglere kadar tüm futbolcu olmak isteyenler ya da olmuş kişilerin hayallerini süslüyor. Boşuna örnek vermemişler imam cemaat ilişkisini. Ağabeyi ne yaparsa kardeşi de onu yapar.
Herkesin beklentisinin keyifli bir lig olduğunu biliyoruz. Ancak tüm bunlar yaşanırken bu ligler nasıl keyiflenecek onu öncelik olarak düşünmemiz lazım. Spor Genel Müdürlüğü’nden Gençlik Spor Bakanlığı’na kadar gençlere her türlü destek sağlanıyor. Ancak hâlihazırda bu kaşarlanmış futbolcuların hareketleri tüm emekleri bir anda yerle bir etmeye hazır.
90 dakikanın iteleyerek kakalayarak bittiği ligimizde artık bunlara bir dur deme vakti geldi. Bunu nasıl mı yeneceğiz işte bu çok basit. Öncelik hocalardan başlayacak. Hoca bilecek oyun kalitesi artar ise markasının da artacağını. Kaptan bilecek ayakta kalırsa kaptan olacağını. Hakem bilecek düdüğünü sert çalmasını. Yöneticiler bilecek verdikleri paranın herkesin hakkı olduğunu. Herkes bilecek futbolun eğlence olduğunu. Gerekirse tek tek akıllara sokulacak futbolun sadece bir oyundan ibaret olduğu. İşte o zaman keyifli bir lig dileği temennide kalmayacaktır.