Sıcacık bir gülümseme ve bir merhaba ile başladı her şey. Hatice Teyze elleri torbalarla dolu pazardan dönerken yoldaki bir bankın üzerine çökmüştü. Oldukça düşünceli görünüyordu. Tanımadığı genç bir kadın yanına oturdu. Gözlerinin içine bakarak gülümsedi ve merhaba dedi. Bu ona o kadar iyi geldi ki kendini yapayalnız ve çaresiz hissettiren düşünceler bulutu sanki bir anda dağılıverdi.

 İki çocuğuna yük olmadan yaşamaktı tek isteği fakat evindeki musluğun arıza yapması üzerine gelen usta, derinlerde kaçak olduğunu tespit edince bu beklenmedik harcama onu zorlayacağa benziyordu. Nereden para bulurum diye düşünürken birden aklına önceki ay ilerde lazım olur düşüncesiyle çekmeceye sakladığı para geldi. İçi o kadar ferahladı ki. Omzundan kocaman bir yük kalkmıştı sanki. Şükür duygusuyla ayağa kalktı. Yanındaki kadınla vedalaşarak evinin yolunu tuttu.

Torbalar artık daha hafif geliyordu. Halbuki biraz önce ne kadar da ağırdı. Evine giden sokağın başındaki dik yokuşu tırmanırken yan komşusu Ayşe Hanım'ın kızı ve torunuyla karşılaştı. Ayşe Hanım'ın kızı Suna çocuğuna bir şeyler anlatmaya çalışıyor fakat bir türlü dinletemiyordu. Çocuk parka gitmek istiyorum diye tutturmuş, annesini yolun karşısındaki parka doğru çekiştiriyordu. Hatice Teyze Suna'ya gülümseyerek selam verdi. Suna başını kaldırıp Hatice Teyzeye baktı. Yüzündeki üzüntü ve öfke dolu ifade birden değişti. O da gülümsemeye başladı. Ayaküstü biraz sohbet ettiler. Vedalaşırlarken Suna'nın içindeki olumsuz duygulardan eser yoktu. Çocuğun göz hizasına eğildi ve evdeki işleri biter bitmez onu parka götürmeye söz verdi. Çocuk bu teklifi kabul etti. Birbirlerine sarıldılar.

Hatice Teyze torbalarını mutfağa bıraktı. Az önceki çocuk ona kendi torununu hatırlattı. Oğlu dün gece uğradığında on beş aylık kızının bu günlerde biraz hasta olduğundan ve ateşlenerek geceleri uyumadığından bahsetmişti. Çocuğun durumunu öğrenmek için oğluna telefon etmeye karar verdi. Oğlu Şehirlerarası otobüs şoförüydü. Bugün yola çıkmış olmalıydı. Telefon birkaç kez uzun uzun çaldı. Fakat açılmadı. Hatice Teyze oğlunun meşgul olduğunu düşünerek telefonu kapattı. Bir kaç dakika sonra oğlu telefondaydı. Sesi son derece heyecanlıydı;

- Anne az önce hayatımı kurtardın. Direksiyonun başında uyumuşum. Telefonun sesi ile kendime geldim. Az kalsın otobüs yoldan çıkıyordu.

Duydukları karşısında şaşkına dönen kadıncağız gözyaşları içinde şükürler ederek kapadı telefonu.

Daha önce kelebek etkisinden bahsedildiğini hiç duydunuz mu? Eğer duymadıysanız yukarıda anlattıklarım size fazla kurmaca gelebilir. Kelebek etkisi Edward N. Lorenz'in kaos teorisiyle ilgili. Kısaca meali şudur ki, bir sistemin başlangıcındaki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceği keşfedilmiş. Kendisinin meteorolojiyle ilgili bir örneğinden dolayı bu adla anılır olmuş. O da şöyle;

'Amazon ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir.' Yani dünyanın herhangi bir yerindeki bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir. Bunu 'çığ etkisi' diye de adlandıranlarda var. İsmi ne olursa olsun aslında evrenin değişmez kurallarından biri ve sanırım bize dünyada yalnız olmadığımızı, attığımız her adımdan ve ağzımızdan çıkan her sözden mesul olduğumuzu hatırlatan eşsiz bir kanun. İyi hafta sonları!