İNSANLARIMIZ BİRAZ OLSUN SAYGIYI HAK ETMİYOR MU?
İnsanoğlu, yaratıkların en şereflisi olarak dünyaya gelmiştir. Allah'ın adaletinin temsilcisi olarak, birbirlerine ve diğer canlılara karşı adaletle, merhametle muamele etmeleriyle vazifelendirilmiştir. Cenab-ı Allah, Adil-i mutlak'tır; adil olanları ve merhametli davrananları sever. İnsanoğlu, yeryüzünde ihtilafa düşmemeleri ve bozgunculuk çıkarmamaları için de sürekli Yüce Allah tarafından ikaz edilmiştir.
Konya'da doğdum; ama altı yıldır Konya'da yaşıyorum. 1987'de Konya'dan bir çıktım pir çıktım. 2008 Haziranına kadar geri dönemedim. Bu zaman zarfında Konya'da çok şeyler değişmiş, şehrin cephesi modernleşmiş, ismini hiç duymadığım yeni yerleşim yerleri açılmış, küçücük bir sanayisi var iken dev gibi sanayi siteleri kurulmuş. İnsanlar tüketim konusunda bir birleriyle yarışır hale gelmiş. Vay efendim Ayşe'nin bazası var da benim niye yok, Fatma bulaşık makinesi almış mutlaka ben de almalıyım, filanın altında son model araba veya falanın elinde son model cep telefonu! Aile reisi de hanımını, çoluk çocuğunu mutlu edebilmek adına çeşitli bankalardan borç çekiyor, kredi alıyor. İnsanlarımız kredi kartına alıştırıldı. Ha bire keseden yemeye başladı. Borç yiyen keseden yer; ama bu borçların bir de ödemesi var.
Devamlı kredi kartı kullanan insanlarımız hesaplı kullanmayı bilmiyorlar. Kredi kartlarının limiti gelirlerinin iki üç katı! Ödeme vakti geldiği zaman sağa solo koşuşturuyorlar borç para bulmak için. Bulamayınca ellerini avuçlarını ovuşturuyor, çaresizlik içinde kıvranıyorlar. Bir müddet sonra mutlu yuvalarına sinir krizleri ve buhranlar bomba gibi düşüyor. Evde tartışmalar, huzursuzluklar baş göstermeye başlıyor. Hanım evi terk ediyor, koca bunalıma giriyor. Eve gelmesi için ikna edemeyen eşini sokak ortasında öldüresiye dövüyor; hatta birkaç yerinden bıçaklayarak ya da bütün şarjörü üzerine boşaltarak öldürüyor. Baktı olmuyor, aile reisi silahı başına dayayıp tetiği hiç düşünmeden çekebiliyor. En sevdiği tatlı canına kıyabiliyor. Hani bu insanlar mutlu olmak için bir araya gelmiştiler. Ne oldu da bu hale düştüler.
Geçen gün markete gitmiştim. Adam 2 liradan az bir miktarı ödemek için kredi kartı kullandı. Cüzdanından belki 5-6 tane kredi kartı vardı. O esnada o kişi adına ne kadar üzüldüm tahmin edemezsiniz. Eyvah! Dedim. İşte, bir hesapsız harcayan daha! Allah sonunu hayretsin.
E, bize ne bundan diyecek, sorumluluğu üzerinizden atmak isteyeceksiniz. İşte burada yanılıyorsunuz. İdareci olarak sizler toplum mühendisleri oluşturmak ve toplumdaki huzursuzluğu gidermek mecburiyetindesiniz. Toplumda intihar vak'ası arttı mı bunun sebeplerini araştırmak ve çözüm yolları bulmakla mükellefsiniz. Siz ki halkın teveccühünü kazanarak iktidara geldiniz. O halde halkın temel sorunlarına, sosyal ve iktisadi meselelerine, sıkıntılarına yardımcı olmak gibi görevleriniz var.
Gerek yerel yöneticiler gerekse merkezî idaredeki yöneticiler medyayı, televizyonu ve interneti kullanarak halkı bilinçlendirmelidirler. Her gün televizyonlarda bir sürü abuk sabuk diziler arz-ı endam etmekte. İnsanların hiçbir işine yaramayan programlar 3-4 saat halkı ekran başına bağlamaktadır. Bu diziler ve programlar insanların beynini uyuşturuyor ve düşünemez hale getiriyor. Bunun yerine daha akılcı, hayatın gerçeklerini içeren programlar yapılabilir. Tarihine, kültürüne, diline, dinine, örf ve adetlerine sahip çıkan nesiller yetiştirmek istiyorsak onların beden gıdalarını sağladığımız gibi ruhî gıdalarını da temin etmemiz gerekir.
Dünyada en çok saygıya layık olan insanlarımız bankaların ve alış veriş merkezlerinin insafına terk edilmemelidir. Tüketici haklarını bilmeleri konusunda uyarılmalı, imza atacakları evrakın en ufak noktalarına kadar okumaları, incelemeleri hususunda tekrar tekrar uyarılmalıdır. Bu gün çoğu bankaların borç senetlerinde görüyoruz ki ifadeler son derece muğlak. Bunlar netleştirilmeli, ifadeler herkesin anlayacağı şekilde olmalıdır. Yine insanların iştahını kabartacak maddelerin albenisi çok yüksek tutuluyor, onları sıkıntıya sokacak maddeler ise çok silik olarak, insanların dikkat çekmeyeceği metinler arasına serpiştirilerek insanları en hassas yerinden vuruyor. Evine icra gelen kişiler bu maddeleri görünce şok oluyorlar. Biz bu ifadeleri görmedik ki diyorlar.
Velhasıl kelam, bizim halkımız insanca yaşamayı hak ediyor. Zaten bütün insanlar haysiyet ve onurunu rencide etmeyecek bir hayat sürmeyi hak ediyor. İdarecilerin görevi de insanlara balık tutmayı ve bütçesine göre yaşamayı öğreterek onlara bu imkânı sunmak.
***
Bundan iki üç gün evveli Alaeddinin karşısında Teksas durağının önünde otobüs bekliyordum. Anayolun kenarındaki durağa yanaşan bir otobüsten yaşlı bir teyze inmek üzere hareket etti. Dışarıda olduğum için olayı çok net olarak gördüm. Şoför beyin her halde acelesi vardı ki teyzeyi otomatik kapıya sıkıştırdı. Teyze can havliyle kendini dışarı attı. Haklı olarak şoföre kızdı ve beddua etmeye başladı. Şoför de alttan alıp teyzeyi sakinleştireceği yerde yavuz hırsız misali teyze ile ağız dalaşına girdi. Şoförlerin yolcu ile ağız dalaşına girmelerini hiç hoş karşılamıyorum. Hele hele karşındaki yaşlı ve eller tutmayan sakat bir kadın ise hiç de hoş değil.
Şimdi şoför beye sormak lazım: Arabanızdaki dikiz aynaları ne işe yarıyor? Neden yolcu inene kadar takip etmiyorsunuz? Diyeceksiniz ki oturup oturup son anda hareket ediyorlar. Sizlerin kullandığı otobüste mümkün mü ki insan bir durak önce kalkıp iniş kapısına gidebilsin! Savaş uçaklarının solda bırakıyorsunuz.
İster yaşlı ister genç her insan çok çok saygıya layık. Lütfen onları hor görmeyelim; onlara gereken saygıyı, sevgi ve ihtiramı gösterelim.
Şoförlerimizin de (çok çok efendi olanlarını hariç tutuyorum) biraz kendilerine çeki düzen versinler. İnsanlara sağa sola savrulmasına meydan vermeden seyr ü sefer etsinler. Frenlere çok sert basıp en arkadaki yolcunun en öne fırlamasına sebep olmasınlar. Bu konuda inanın ki çok muzdaribiz.
Belediyelerimiz şoför seçim konusunda seçici olmalı, mevcut şoförleri hizmet içi eğitimden geçirmelidir. Ayrıca şoförler için de bir okul açılmalı, bu okullardan mezun olanlar ehliyetlerine göre istihdam edilmelidir.
Huzurlu ve mutlu yarınlar!