EBÛ MÛSÂ el-EŞ'ARÎ(R.A.)

Künyesi; Ebû Mûsâ Abdullah b. Kays b. Süleym el-Eş'arî (ö. 42/662-63)olup, Hakem Vakasında Hz. Ali'yi temsil eden fakih sahabe.

Yemen'in Zebîd şehrinde oturan, ahlâk ve meziyetleri Hz. Peygamber tarafından övülen Eş'ar kabilesindendir. Annesi Zabye (Tufye) bint Vehb Medine'ye hicret edip orada vefat eden sahabedendir. Hz. Peygamber'in halkı İslâm'a davet ettiği duyulunca Ebû Mûsâ ile iki ağabeyinin de aralarında bulunduğu elli iki kişilik bir heyet onun yanına gitmek üzere bir gemiye bindi; fakat gemi kötü hava şartları yüzünden Habeşistan'a sürüklendi. Heyet mensupları, Cafer b. Ebû Tâlib ve arkadaşlarının orada bulunduğunu öğrenince bir süre Habeşistan'da kaldılar. 7 (628) yılında Hayber'in fethi sırasında Habeşistan'daki müslümanlarla birlikte Medine'ye döndüler ve Hz. Peygamber'in Hayber'de olduğunu öğrenince oraya gittiler. Ele geçen ganimetten kendilerine pay veren Resul-i Ekrem, hem Habeşistan'a hem de Medine'ye hicret etmeleri sebebiyle iki hicret sevabı aldıklarını söyleyerek kendilerini tebrik etti. Ebû Mûsâ'nın müslüman oluşuyla ilgili bilgi veren bazı kaynaklar ise onun Mekke'de İslâmiyet'i kabul ederek memleketine döndüğünü ve daha sonra müslüman olan Eş'arîler'le birlikte Cafer b. Ebû Tâlib ve arkadaşlarının Habeşistan'dan döndükleri tarihte Medine'ye gittiklerini, dolayısıyla Habeşistan'a hicret etmediklerini kaydetmektedir.

Ebû Mûsâ Hayber'in fethinden sonra yapılan gazve ve seriyyelere katıldı. Huneyn Gazvesi'nde bozguna uğrayan düşman askerlerini takip etmekle görevlendirilen amcası Ebû Âmir el-Eş'arî kumandasındaki birlikte o da vardı. Ebû Âmir şehit düşerken kumandayı kendisine bıraktı. Birlik Medine'ye dönünce Resul-i Ekrem her iki kumandana da dua etti. Hz. Peygamber, Ebû Mûsâ'yı Veda haccından önce Yemen'in Zebîd, Aden, Me'ribve sahil taraflarının zekâtını toplamakla görevlendirdi. Hz. Ebû Bekir'in halifeliği döneminde de orada kalan Ebû Mûsâ ridde olaylarında Esved el-Ansî ile mücadele etti. Daha sonra Medine'ye dönerek Suriye fetihlerine katıldı. Hz. Ömer onu, Mugıre b. Şu be'den boşalan Basra vali ve kadılığına tayin etti (17/638). Bu görevlerinin yanı sıra Basralılar'a Kur'an öğretti. Valiliği esnasında Nusaybin, Dînever, Kum, Kaşan gibi birçok şehrin fethinde önemli hizmetler ifa etti. Ayvaz ve İsfahan'ı fethetti. Tüster'de İran ordusunu kuşatarak Hürmüzân'ı esir aldı ve halifeye gönderdi. Daha sonra Hz. Ömer, Ammâr b. Yâsir'den boşalan Küfe valiliğini de ona verdi. Ebû Mûsâ Hz. Osman devrinde de Basra ve Küfe valiliği yaptı. 29 (649-50) yılında valilikten azledilince Kûfe'de Kur'an ve fıkıh öğretmeye devam etti; talebelerinin sayısı bazen 300'ü buluyordu. 34'te (654-55) Saîd b. Âs'ın azlinden sonra tekrar Kûfe valiliğine getirildi. Hz. Osman'ın şehit edildiği tarihte bu görevini sürdürüyordu. Cemel Vakasında tarafsız kalmayı tercih ettiği için Hz. Ali onu valilikten azletti. Ebû Mûsâ da Dımaşk taraflarında bir köyde inzivaya çekildi. Sıffîn Savaşı başlamadan önce, Hz. Ali'yi destekleyen bazı kimselerin hakaretine uğramasına rağmen fitne konusunda bizzat Hz. Peygamber'den duyduğu hadisleri rivayet ederek Kûfeliler'i bu savaşta tarafsız kalmaya teşvik etti. İki grup arasında barışın tarafsız hakemlerce gerçekleştirilmesi kararlaştırıldığı zaman Hz. Muaviye Amr b. Âs'ı, taraftarlarının ısrarı üzerine Hz. Ali de Ebû Mûsâ'yı hakem olarak seçti. Hakemler Ezruh'ta bir araya geldiklerinde Hz. Ali ile Muaviye'nin azledilerek halifenin bir şûra tarafından seçilmesini kararlaştırdılar. Bu karar önce Ebû Mûsâ tarafından açıklandı; söz sırası Amr'a gelince Amr Hz. Ali'yi azledip hilâfet makamına Muaviye'yi tayin ettiğini bildirdi. Ebû Mûsâ buna karşı çıkmışsa da durum değişmemiş ve neticede hakem olayı hilâfet meselesini bir çıkmaza götürmüştür. Bu hadiseye çok üzülen Ebû Mûsâ siyasî hayattan tamamıyla uzaklaşıp uzlete çekildi.

Ebû Mûsâ'nın ne zaman ve nerede öldüğüne dair ihtilaflar vardır. Onun Mekke'de mi yoksa Kûfe'de mi öldüğü tam olarak bilinmemektedir.Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin İbrahim, Ebû Bürde, Ebû Bekir, Mûsâ ve Muhammed adlarında beş oğlu olduğu, ilk çocuğu İbrahim'in adını Hz. Peygamber'in koyduğu ve ona hayır duada bulunduğu bilinmektedir. Ebû Mûsâ, Kur'an-ı Kerîm'i bizzat Hz. Peygamber'den öğrenerek ezberleyen sayılı sahâbîlerden biridir. Güzel sesiyle Kur'an okuyuşu herkesi hayran bırakırdı. Bir gece Hz. Peygamber Ebû Mûsâ'nın Kur'an okuyuşunu dinlemiş, kendisine Hz. Davud'unkine benzer bir ses verildiğini söylemişti. Hasan-ı Basri, Basralılar'a Kur'an ve fıkıh öğreten Ebû Mûsâ'nın halka çok faydalı olduğunu ve Basra'ya ondan daha hayırlı bir kimsenin gelmediğini ifade etmiştir. Esasen Hz. Peygamber'in sağlığında fetva verenler Hz. Ömer, Hz. Ali, Muâz b. Cebel ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî idi. Verdiği fetvalar küçük bir cüz hacminde olan Ebû Mûsâ, “Gerçek,  gün ışığı gibi ortaya çıkmadan bir hâkimin hüküm vermesi doğru değildir” derdi.

 

Zühd ve takvasıyla tanınan Ebû Mûsâ el-Eş'arî, uzun yıllar idarecilik yapmasına rağmen dünya malına hiç iltifat etmedi. Etrafındakilere Hz. Peygamber zamanında yaşadıkları mütevazı hayattan örnekler vererek sade yaşamanın güzelliğini anlattı. Onun en belirgin vasıflarından biri de hayâ duygusu idi. Allah'tan hayâ ettiği için karanlıkta iki büklüm yıkandığını söylerdi. Talebelerini yumuşak kalpli olmaya teşvik eder, Allah korkusundan ağlamayı tavsiye eder, “Ağlayamıyorsanız ağlamaya gayret edin; zira cehennem ehli göz pınarları kuruyana kadar ağlayacak, sonra içinde gemiler yüzecek kadar kanlı yaşlar dökecekler” derdi. Hz. Peygamber onun hakkında, “Allah'ım! Abdullah b. Kays'ın günahını affeyle ve kıyamet gününde ona en güzel makamı ver” diye dua etmiştir.

Rivayet ettiği hadisleri Hz. Peygamber'den, ayrıca dört halifeden, Muâz b. Cebel, Abdullah b. Mes'ûd, Übey b. Kâ'b ve Ammâr b. Yâsir gibi sahâbîlerden almıştır. Kendisinden de oğulları Mûsâ, İbrahim, Ebû Bürde, Ebû Bekir, ashaptan Ebû Saîd el-Hudrî, Enes b. Mâlik, tabilerden Kays b. Ebû Hâzim, Saîd b. Müseyyeb, Zir b. Hubeyş, Ebû Osman en-Nehdî ve Hasan-ı Basri gibi âlimler rivayette bulunmuşlardır. 

  KAYNAK:TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

“MUM OLMAK KOLAY DEĞİLDİR, IŞIK SAÇMAK İÇİN ÖNCE YANMAK GEREKİR.”