Ligler başlamadan önce tıpkı takımlar gibi hakemlerde kampa girer. Futbolcular bir sürü teste tabi tutulur, farklı koşu parkurlarında denenirler. Hakemler ise yine aynı şekilde sezon öncesi koşu testine girerler testte başarılı olanlar ardından sınava tabii tutulur ve vizeyi kapar. Takımlarımız ise belirli bir araştırma içerisinde tüm sezon boyunca futbol gözlemcilerinin sunduğu raporları değerlendirir ona göre transferler yapar. Başarılı gördükleri kendilerine lazım olan futbolcuları takımlarına dâhil ederler. Hakemlerde de durum bundan farklı değil. Bir sezon boyunca farklı maçlara çıkan hakemlerimiz MHK tarafından görevlendirilen gözlemciler tarafından izlenir buna istinaden çeşitli puanlar alırlar ve gözlemcilerimiz dosyalarına geliştirmesi gereken yâda iyi olan tüm yanlarını yazarlar. Tüm bunları sezon sonunda değerlendiren MHK belirli bir heyet kurarak bu notlar neticesinde başarılı olanları ve bu işe yatkın olanları klasman yükseltirler. Bu klasman yükseltme durumu amatörden profesyonele kadar herkesi kapsar.
Ve sezon başlar hem hakemler için hem de futbolcular için. Futbolcular çıkar ortaya bir mücadele koyar. Yeni transferler göz doldurmak için ekstra performans harcar. Hakemlerimiz ise yine aynı şekilde maç alabilmek için efor harcar kimisi birinci hafta çıkar kimisi ikinci hafta ama çıkar sıkıntı olmaz. Yeni transferler nasıl göz doldurmak için ekstra performans sergiliyorsa yeni klasmana çıkan hakemlerde diyagonal, yan koşu, depar Allah ne verdiyse göstermeye çalışır. İlk üç hafta hem hakemler için hem de futbolcular için rahat geçer. Bunun sebebi ise hepimizin tabir olarak kullandığı ısınma turları diyebiliriz. Üçüncü haftanın ardından artık ısınma turları biter kazan kaynamaya başlar. Futbolcu ilk başlarda ki gösterdiği performansın altına düşer hakemde ilk haftalarda ki heyecanından geride kalır ondan sonra başlar fokurdamalar. Bu fokurdamalar başladığı anda bilin ki tepkilerde çığ gibi büyümeye devam eder. Hem hakem hem futbolcu taraftardan tepkisini görür. Sadece taraftar diyerek geçmemek lazım belki de bu oyunun en büyük tutkunu taraftarlardır. Sen deplasmana uçakla gidersin onlar bir otobüs kiralamak, organizasyon yapmak için kapı kapı gezer. Şu da var herkes gider taraftar kalır. Neyse çok fazla dağıtmayalım konuyu dediğim gibi taraftar yanlış giden bir durum olursa her türlü tepkisini koyar. Tepkiler büyür ve o takıma yeni transfer olan futbolcu hedef olur neden bekleneni vermez. Neden sezon öncesi gibi değildir. Dört hafta beş hafta derken sezon ortası gelir ve o büyük umutlarla transfer edilen futbolcu ya takımdan gönderilir yâda her hangi bir takıma kiralanır.
Şimdi gelelim sonuca. Yukarıda hem hakemlerle hem futbolcularla ortak nokta olan her durumu sizinle paylaştık. Sona doğru gelirken futbolcunun beğenilmezse takımdan gönderildiğini yazdık. Hakemler neden beğenilmedikleri halde elde tutulur ki?
Baktık hakemler de kötü baktık o büyük hayallerle klasmana çıkardığımız hakemde fos çıktı gönder kardeşim. Daha önce hangi klasmandaysa gönder orada yönetsin maçını. Biraz daha pişsin gelsin arkadaş. Elde tutmak ile neyi bekliyorsunuz ki? Her hafta birinin canını yakmasını mı? Yoksa daha iyi olacak alttan alın denmesini mi?
Konu sadece futbolcu ve hakemlerde değil konu bu işin başında olan yönetimlerde. Nasıl başarısız olan bir başkan istifa edip gidiyorsa başarısız olan kurum ve kuruluşları yöneten başkanlarda ''Ben bu işi yapamadım'' deyip gitmesini bilecek.
Sezonun daha ortasına bile gelmeden bu fokurdamalar çıkıyorsa kazanı fazla kaynatmayacaksın fazla kaynatırsan su da buhar olur yemekte yanar.