Türk futbolunun kanayan yarası olan hakemler, her geçen gün şiddetli bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Özellikle sezonun başından bu yana sıklıkla konuşulan hakemlerimiz, performanslarını yükseltmek yerine olayların ortasında kalmayı tercih ediyorlar. Bu tercih daha ne kadar devam edecek bilinmez ama şu bir gerçek hakemlerimizin gidişatı hayra alamet değil…

Eski bir hakem olarak sıklıkla şunun üzerinde durdum. Mevcut hakemler ile sezon sonu gelmez, gelse bile sancılı olur. Evet, bugün yine bu sancıları konuşuyoruz. Hem de daha fazlasıyla. Görünen o ki bu sancılar derin yaralara doğru ilerliyor. Özellikle son haftalarda yaşanan bariz hakem hataları derin yaraların açılmasına katkıda bulunuyor. Her ne kadar sadece orta hakemi eleştiriyor olsak da son zamanlarda yardımcılarda bu işin içerisine girmiş durumda. Ofsayt, taç, korner ve avantaj konularında yardımcılara düşen görevi hepimiz biliyoruz. Ancak modaya onlarda uymuş olacak ki her maçta iki üç pozisyon kaçar oldu. Bu kaçan pozisyonların takımlara dezavantaj şeklinde gol olarak dönmesi ise evlere şenlik…

Bizim zamanımızda bir hakem hata yaptığında notu düşer en az iki hafta dinlenirdi. Buna yardımcı da dâhil dördüncü hakemi de. Ancak şimdi bakıyoruz olaya karışan, maçın skoruna doğrudan etki eden hakem, hemen haftasında görev alabiliyor. Acaba hakemin mi arkası çok sağlam yoksa gözlemciler mi eyyamcı! Diye düşünmeden kendimi alıkoyamıyorum. Bu noktada aklıma Yusuf Namoğlu şiddetle geliyor. Kaba bir tabir olacak ama ‘bu adam ne yapıyor’ sorusunu soruyorum kendime. Ancak sorduğum zaman ona da kabahat bulmuyorum. Neticede sezonun ilk yarısında hakemler 20’nin üzerinde maçın kaderini etkileyecek hatalara imza attı, başkan çıkıp dedi ki ‘başarılı bir ilk yarı geçirdik’. Demek ki başarı ve hata anlayışı çok farklı…

Şimdi geldiğimiz noktada ligin altı ve üstü fokur fokur kaynıyor. Hakemler ise eksiksiz olarak görevlerini yerine getiriyorlar. Bu görev; Eyyam nasıl yapılır ve kime yapılır olarak iki kola ayrılıyor. Hepsine teşekkür etmek lazım fire vermeden önemli maçları inceden inceye doğruyor. Neticede hakemlere de kızmamak lazım. Başkanın bu kadar görmemezlikten geldiği zaman diliminde imam cemaat ilişkisini hatırlatmadan geçemeyeceğim… 

Artık hakemlerinden geçtiğimiz, hatalarına diyecek söz bulamadığımız şu günlerde sadece yine yeniden Yusuf Namoğlu’na seslenmek isterim. Ya hu sevgili hocam, kıymetli büyüğüm yapamadın be! Hayal ettiğin gibi olmadı. Ne bu hakemler seni taşıyabilir ne de sen bu hakemleri. Öyle ya da böyle sezonun sonunu getireceksin ama lütfen ikinci yarı kendin git. Bizi daha fazla yorma…